k9 polis Köpeği
Çocuk Suçluluğu ara sınav soruları ve Cevapları
ÇOCUK
SUÇLULUĞU
NA İLİŞKİN TEMEL KAVRAMLAR 1 unite
Özet
•Çocuk
tanımı yapılırken kimi toplumlarda insan hayatının belli bir yaş dönemi dikkate
alınırken, diğer bazı toplumlarda biyolojik ve geleneksel ölçütler dikkate
alınmıştır. Roma hukuku ve İslam hukukunda ceza hukuku karşısında sorumluluk
cinsel olgunluğa bağlanırken günümüz hukukunda zihinsel olgunluk esas
alınmaktadır.
•Çocuk
denince insan ömrünün belli bir kısmı için öngörülen cezasızlık, farklı
güvenlik tedbirleri veya cezada indirim yapılması da çocuğu işlediği suçlar
bakımından devletlerin hukuk sistemlerinin yetişkinlerden farklı uygulamaya
tabi tuttuğu kişiler olarak kabul edilirler.
•Çocuğun
gelişmesi devamlılık içeren bir süreçtir. Bunun içindir ki çocukluk döneminin
sınırları ile ilgili tartışmaların nedeni, büyük ölçüde bireyin fiziksel,
duygusal, sosyal ve zihinsel gelişim özelliklerinin birbirinden farklı zaman
dilimleri içinde gerçekleşmesidir.
•Psikoloji
bilimi bireylerin çocuklar üzerinde olumlu etki yapabilecekleri kadar olumsuz
etki yapabilecekleri gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Bu alanda Freud çok önemli
çalışmalar yapmıştır. Psikanalitik psikolojinin kurucusu kabul edilen Freud
“bireyin çocukluk yaşantısının yetişkin kişiliğini güçlü biçimde etkilediğini”
ortaya çıkarmıştır. Psikanalitik Kuram çocuk suçluluğuna ilişkinde çok önemli
açıklamalar getirmiştir. Freud'a göre insan kişiliğinin üç temel birimi id, ego
ve superego'dur. İd’in içerisinde cinsellik ve saldırganlık gibi ilkel
içgüdüler vardır. Süperegoyu ise vicdan olarak tanımlayabiliriz. Bu duyguyu
kişi yakın çevresinden etkileşimle oluşturur. Ego ise arabuluculuk görevi
yapmaktadır. Ego, id’in ilkel içgüdüleri ile süperegonun temel insani değerleri
arasındadır.
•Freud
çocuğun hayatının başlangıcını kapsayan gelişim evrelerini oluşturmuştur. Freud
çocuğun temel gelişiminin, bu gelişim evreleriyle oluştuğuna inanıyordu. Geniş
bir cinsellik tanımı uygulayarak bu dönemi psikoseksüel evreler olarak
adlandırmıştır. Bu gelişim dönemleri sırasıyla; oral, anal, fallik, latent
(gizil) ve genital dönemlerdir.
•Sadece
biyolojik açıdan bir canlı olarak dünyaya gelen bebek geçirdiği sosyal evreler
ve sosyalleşme süreci sonrası toplumun bir üyesi hâline gelir. Ana, baba,
kardeşler, arkadaşlar, oyun grupları, okul ve eğitimcilerinin etkisiyle
gerçekleşen sosyalleşme süreci sonrası çocuğun toplumun bir üyesi hâline
gelmesi karmaşık ve çetrefilli bir yoldur
•Bir
toplumun suç olarak tanımladığı hareketler, toplumsal kurgulara bağlıdır ve
oldukça görecelidir. Ahlakla ilgili düşünceler ve dinsel inancın yanı sıra,
suçun kökenlerine ilişkin birbiriyle çatışan bilimsel iddialar, suçun tanımını
ve genel kabul gören nedenini etkileyebilmektedir. Sapkınlığın özü konusunda
belli bir görüş birliği bulunmamakla birlikte, sapkınlık fenomenini karakterize
etmeye katkıda bulunan ve birbiriyle ilintili iki özellikten söz
edilebilmektedir.
•Bu
özelliklerden birincisi, sapkınlığı bir norm ihlali kalıbı olarak görmekte ve
daha sonra, dinsel normların suçluları, sağlık normlarının hastalığa, kültürel
normların eksantrikliğe, vb. yol açması türünden bir normlar yelpazesi
saptanmaktadır. Örneğin, bu doğrultuda, sınıfsal davranışların normatif
beklentilerinin çiğnendiği sınıfsal sapkınlıktan ya da bir grup arkadaş
arasında beliren normların ihlal edildiği durumsal sapkınlıktan bahsedebilir.
•İkinci bir özellik ise
sapkınlığı, belli zamanlarda belli davranış kalıplarına yapıştırılan ve daha
sonra değer kaybederek, gözden düşmüş ve genellikle dışlanmış bir etiketle bir
damga kurgusu olarak öne çıkarmaktadır.
•Sapkınlık,
ister gelenek ihlali çerçevesinde, ister damga kurgusu çerçevesinde olsun,
durmadan değişen, mutlak ve uçucu bir kavramdır. Sapkın hareketin asıl
nedenini, kişiliğin oluştuğu toplumsal şartlarda, sosyalleşme sürecinde,
kişiliğe ait sübjektif unsurlarda, dış etkenlerde ve sapıcı tipteki davranışı
fiilen yaratan şartlarda aranması gerekmektedir.
•Suçu
tanımlanmak gerekirse, “topluma zarar verdiği ya da tehlikeli olduğu kanun
koyucu tarafından kabul edilen ve belirtilen eylem” şeklinde tanımlamaktadır.
•Hukuksal
açıdan bakıldığında TCK’ya göre suç, toplumsal ve kültürel koşulların, bireyin
toplum içinde yürürlükte bulunan yasalara karşı gelmek ve bu davranışın sonucu
olarak o yasaların ceza müeyyidelerinin konusu olmaktır.
•Her suç ve suçluluk türüne ilişkin
toplumsal sorunlar vardır. Suç ve suçluluğun soyut bir hukuk sorunu olmadığı,
suçlunun insani ve toplumsal özelliklerinden sıyrılamayacağı, suçun soyut bir
eylem değil, sosyal bir fenomen olduğu bugün yadsınamaz gerçeklerdendir.
•Suç, insanların toplu olarak
yaşamasıyla ortaya çıkmıştır ve o günden bugüne kadar her toplum ve dönemde
farklı şekillerde kendisini gösteren bir sorun olmuştur. Suç, toplumun her
kesiminde görülen, geneli kapsayan bir sorundur. Çocuk suçluluğu da bu sorunun
bir parçasıdır. Bilim adamlarının bazıları bu sorunun sebeplerini sosyolojik
olarak görürken bazıları ekonomik olarak ele almış, bazıları ise sorunu insan
psikolojisiyle ilişkilendirmiştir. Ayrıca suç sorununu kültür, kişisel
özellikler ve kalıtım ile açıklamaya çalışan bilimsel çalışmalar da mevcuttur.
Bunlar da sebep olarak çocuk yaşta ailede ,toplumda, arkadaş çevresinde veya
eğitim döneminde edinilen olumsuz tecrübelerin sonucu olarak ortaya çıktığını
ifade etmişlerdir.
•Toplum içerisinde
yerini alan bireyin, sağlıklı bir sosyalleşmeyle çocukluk döneminde gerek sapma
davranışlarına gerekse suçlu davranışlarına yönelme ihtimali azalacak hem de
daha az sorunları olan birey olabilecektir. Bu dönemlerin her birinin sağlıklı
geçirilmesinde başta aile olmak üzere, eğitimcilerin, arkadaş çevresinin ve
içinde yer aldığı toplumun diğer fertlerinin payının ne kadar büyük olduğu ise
tartışmasız herkesçe kabul edilen bir gerçektir.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1.
Sosyalleşme taklit etme ve model almanın yoğun olarak yaşandığı çocukluk
döneminde aşağıdakilerden hangisi en çok etkilidir?
a)
Aile
b)
Okul
c)
Akran grupları
d)
Medya
e)
Toplum
2.
Roma hukuku ve İslam hukukunda ceza hukuku karşısında sorumluluk
aşağıdakilerden hangisi esas alınarak belirlenmektedir?
a)
Cinsel olgunluk
b)
Zihinsel
c)
Yaş
d)
Beden gücü
e)
Tıbbi muayene
3.
Sosyalleşme süreci toplumun bir üyesi haline gelir. Aşağıdakilerden hangisi bu
kategoride yer almaz?
a)
Ana, baba, kardeşler
b)
Arkadaşlar
c)
Oyun grupları
d)
Okul ve eğitimcileri
e) Suç örgütleri
4.
Sekizli yaşlarla birlikte artan oyun gruplarının etkisi çocuğun sosyalleşmesine
büyük katkı sağlar. Aşağıdakilerden hangisi bu dönemin sonuçlarından değildir?
a)
Çocuktaki benmerkezciliği ve başkalarına karşı saldırganlığı azaltır.
b)
Oyun gruplarının etkisi ile çocuk, yardımlaşmayı ve paylaşmayı öğrenerek
sosyalleşmeyi hızlandırır.
c)
Çocuk, diğer arkadaşları ile oyun oynayarak kurallara uymayı öğrenir. Bu
kurallara uyma onun toplumsal, sosyal ve ahlaki kurallara uyum sağlamasına da
hız kazandırır.
d)
Çocuğun bu kurallara uymayı öğrenmesi, ahlaki ve sosyal kurallara uymasını da
kolaylaştıracak ve çocuğun sosyalleşmesine ivme kazandırabilecektir.
e)
Karşı cinsle ilişki kurmak için davranış değişikliği görülür
5.
Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a)
Suç; eylemin yasal tanımlaması olarak adlandırılırken sapma ise eylemin
sosyolojik tanımlanmasıdır.
b)
Sapma, toplumdan topluma değişir. Suç ise toplumdaki resmî hukuk kuralları
tarafından belirlenir. Bazen toplumda bir eylem suç olarak değerlendirilirken
sapma olarak değerlendirilmez.
c)
Bir eylemin suç olarak tanımlanması politik bir karar ile aynı eylemin sapma
olarak değerlendirilmesi toplumsal kültürle ilgilidir.
d)
Sapma, toplumların sosyokültürel yapısı ile ilgili olmasına rağmen suç,
toplumların formel hukuk kuralları ile ilgilidir.
e) Hukuk kurallarının
ihlal edilmesi sonucu toplumsal kurallar harekete geçerken, sapma sonrası resmi
kontrol kuralları ortaya çıkar.
6.
Aşağıdaki suç tariflerinden hangisi yanlıştır?
a)
Suçu, topluma zarar verdiği ya da tehlikeli olduğu kanun koyucu tarafından
kabul edilen ve belirtilen eylem şeklinde tanımlamaktadır.
b)
Hukuksal açıdan bakıldığında suç, toplumsal ve kültürel koşulların, bireyin
toplum içinde yürürlükte bulunan yasalara karşı gelmek ve bu davranışın sonucu
olarak o yasaların ceza müeyyidelerinin konusu olmaktır.
c)
Suç, toplumda yaşayan bazı bireylerde ortaya çıkan sapma davranışıdır.
d)
Yasal bakış açısından suç; ceza yasalarını ihlal eden insan davranışıdır.
e)
Siyasal bakış açısından suç, yasaya güçlü gruplar tarafından yerleştirilen daha
sonra davranışın istenmeyen seçilmiş biçimlerini yasadışı olarak etiketleyen
bir ölçütün sonucudur.
7.
Aşağıdakilerden hangisi çocuk suçluluğu ile ilgili ifadelerden değildir?
a)
Çocuk suçluluğunu yetişkin suçluluğundan ayıran en büyük özellik, ülkelerin,
yasalarına göre bir yaş sınırı belirlemesidir.
b)
Çocuk suçluluğu; çocuktaki anti-sosyal eğilimlerin yasanın yaptırımını gerekli
kılacak şekle dönüşmesidir.
c)
Hukukçular çocuk suçluluğuna salt suç ve ceza kavramları çerçevesinde
değinmekte, psikologlar çocuk suçluluğu kavramına daha geniş bir açıdan bakarak
davranış bozukluğunun arkasında yatan psikolojik nedenlere önem vermektedir.
d)
Sosyologlar, sosyal ve ekonomik sebeplere dayandırmakta
e)
Biyolojik yaklaşımlar “yaradılıştan suçlu olan insanlardır” demektedirler.
8.
Aşağıdakilerden hangisi çocuk suçluluğu ile ilgili kullanılması uygun
görülmeyen ifadelerdendir?
a)
Kanunla ihtilafa düşen
b)
Suçlu çocuk
c)
Suça sürüklenen çocuk
d)
Suça itilmiş çocuk
e) Suça bulaştırılan
çocuk
9.
Çocuk suçluluğu ile ilgili hemen tüm araştırmacıların tanımlamalar içerisindeki
ortak değerlendirmeleri, çocuk suçluluğu davranışının içinde olan çocuğun, suça
itilmiş çocuk olarak kabul edilmesidir. Çocukların suça sürüklenmesinde
aşağıdakilerden hangisi etkili değildir?
a)
Yetiştiği aile yapısının tipi
b)
Oluşturulan kontrol mekanizmaları
c)
Çocuğun sosyal çevresi
d)
İçinde bulunduğu grubun normları ve değer yargıları
e)
Çocuğun masum ya da suçlu olduğuna karar verilmesi değil, onun içinde bulunduğu
psikososyal ve ekonomik durumu anlamak ve analiz etmekle görevli olanlar
10. Çocuğun
toplumsallaşmasını belirleyen kişisel, psikolojik ve sosyolojik etkenler aynı
zamanda çocuğun suça sürüklenmesinde etkili olan faktörlerdir.
Aşağıdakilerden hangisi
bu etkenlerden değildir?
a)
Zekâ geriliği veya gelişimindeki gerilik nedeniyle görülen suçluluk
b)
Kaliteli bir eğitim alınamaması
c)
Bu çağdaki hızlı bedensel ve ruhsal değişim ile çocukluk evresine kadar uzanan
yanlış eğitim ve yetersiz sevgi
d)
Bozuk aile düzeninin neden olduğu suçluluk
e) Bilinçsiz olarak
yapılan davranışların neden olduğu suçluluk (Nörotik Suç)
Cevap Anahtarı:1.A,2.A,3.E,4.E,5.C,6.C,7.D,8.B,9.E,10.B
CEZA ADALET SİSTEMİNDE ÇOCUK 2 unite
Özet
•Çocuk
hukuku devletçe tanınmış ve herkesçe uyulması yine devletçe zorla sağlanmış
olan toplumsal davranış kuralları anlamına gelen hukukun çocuklara özgü
dalıdır. Çocukların yaşlarının ilerlemesi ve vücutlarının gelişmesi ile
orantılı olarak akli melekelerinde bir gelişme ve olgunlaşma meydana gelir. Bu
bakımdan sorumluluk veya kusur kavramları ile yaş arasında sıkı bir bağ
bulunmaktadır.
•Ceza
sorumluluğuna ilişkin asgari yaşın sınırı, ülkelerin tarihi, alışkanlıkları,
toplumsal taleplere göre her ülke için değişkenlik gösterdiğinden ortak bir
asgari yaş sınırı kabul edilmemiştir.
•18
yaşından küçüklerin işlemiş olduğu suçlarda, soruşturma, yargılama aşaması ve
küçükler hakkında verilen cezanın infazı ayrı düzenlenmiştir.
•Anayasa'nın
19, 24, 50, 144. maddelerinin küçük, 41, 61, 62, maddelerinde çocuk, 58.
maddesinde ise genç terimi kullanılmıştır. Yine 2559 sayılı Polis Vazife ve
Salahiyetleri Kanunu, 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitimi Kanununda çocuk
terimine, 1593 Sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nda çocuk ve genç terimlerine
yer verilmiştir. Basın Kanunu'nun 33. maddesinde 18 yaşını doldurmamış suç fail
ve mağdurlarının kimlik bilgilerinin ve resimlerinin yayınlanması
yasaklanmıştır.
•5271
sayılı CGTHK her ne kadar çocuğun tanımını yapmamakta ise de Kanunun 11.
maddesinde 12-18 yaş grubunda olan kişilerin tanımlanan çocuk cezaevlerine
konulacağını 18 yaşını bitirmiş olup da 21 yaşını bitirmiş olmayanları geç
olarak kabul ederek ayrı bir cezaevinde tutulmasını kabul etmiştir. Buna göre
CGTHK’da hükümlüler çocuk, genç, erkek ve kadın olarak ayırımına gitmiştir.
•4721
sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 11. maddesinde reşitlik yaşı 18 olarak kabul
edilmiş, aynı kanunun 12. maddesinde 15 yaşını doldurmuş kişinin anne ve
babasının rızası ile ve mahkemenin onayı ile reşit kılınabileceği, 16 yaşını
doldurmuş kişinin hâkim kararı ile 17 yaşını doldurmuş kişinin ise anne ve
babasının rızası ile evlenebileceği kabul edilerek evlenmenin kişiyi reşit
kılacağı belirlenmiştir Bu hâllerde dahi reşit kılınan kişi 18 yaşını bitirmiş
olmadıkça çocuk sayılacaktır.
•5237
sayılı TCK “Çocuğu; henüz on sekiz yaşını doldurmamış kişi” ve ÇKK “ise, Daha
erken yaşta ergin olsa bile, on sekiz yaşını doldurmamış kişi” olarak
tanımlanmıştır.
•Çocukların
cezai sorumluluğu konusunda Türk Ceza Kanunu'nda yaş küçüklüğü başlığı altında
0–12, 12–15, 15–18 yaş aralığı olmak üzere üçlü ayrıma gidilmiştir.
•1
Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza
sorumluluğu yoktur. Bu kişiler hakkında, ceza kovuşturması yapılamaz; ancak,
çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.
•2
Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış
olanların işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya
davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza
sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik
tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama
ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı
hâlinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını
gerektirdiği takdirde cezalar indirilerek verilir.
•3
Fiili işlediği sırada on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını
doldurmamış olan kişiler hakkında da cezaların indirilerek verileceği hükmü yer
almaktadır.
•Sağır
ve dilsiz olma 5237 sayılı TCK’nın 33. maddesinde ceza sorumluğunu tamamen ve
ya kısmen kaldıran bir neden olarak düzenlenmiştir. Yaşın önemi sağır ve
dilsizlerin ceza sorumluluğu çocukların ceza sorumluluğuna atıf yapılarak
düzenlenmiştir.
•5237
sayılı TCK çocukların cinsel istismarı suçu düzenlenmiştir. Kanun koyucu,
yetişkinlere karşı gerçekleştirilen fiiller açısından cinsel saldırı terimini
kullanırken çocuklar için, cinsel istismar terimini kullanmıştır. TCK’da yine
çocuklara ilişkin bazı genel hükümler düzenlenmiştir:
•5395
sayılı ÇKK’ da çocuğun kim olduğu tespit edildikten sonra çocuk olarak kabul
edilen bireyin “ korunma ihtiyacı olan çocuk” ve “suça sürüklenen çocuk” olarak
ayrılması, kanunun uygulanmasında bu ayırıma göre sonuçlar öngörülmüştür.
•Anayasa’nın
90. maddesi gereği bir iç hukuk kuralı olan Türkiye’nin kabul ederek uygun
bulunarak yürürlüğe sokulan milletler arası sözleşmeler ile ülkemiz çocuğun
korunması için yükümlülükleri kabul etmiştir. İç hukuk hâline getirdiğimiz bu
sözleşmeler hakkında Anayasa'ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine dava
açılamamaktadır. Uluslararası bir sözleşme ile bir yasanın çatışması durumunda
sözleşmeye üstünlük tanınmaktadır
•Bu sözleşmelerden ilki
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’dir. Diğer en önemli
sözleşmeler ise İnsan Hakları Beyannamesi, Küçükler Bakımından Adaletin
Yürütümü Hakkında Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları (Pekin
(Beijing) Kuralları), Riyad Kuralları, Havana Kuralları, Çocuk Haklarına Dair
Sözleşme, Çocukların Satılmaları, Çocuk Fuhşu ve Pornografisi Konusundaki
İsteğe Bağlı Protokol ile Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa
Sözleşmesi'dir.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1.
Suça sürüklenen çocuklarla ilgili ceza soruşturmalarında en temel amaç
aşağıdakilerden hangisidir?
a)
Ceza almasını sağlamak
b)
Toplumdan uzaklaşmasını sağlamak
c)
Çocuğun yüksek yararını gözetmek
d)
Cezayı indirerek vermek
e)
Güvenlik tedbirler uygulamak
2.
Kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında
soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında
güvenlik tedbirine karar verilen çocuk hakkında kullanılması en uygun ifade
aşağıdakilerden hangisidir?
a)
Suçlu
b)
Sanık
c)
Suça sürüklenen
d)
Şüpheli
e)
Suça işlemiş
3.
Ceza sorumluluğuna ilişkin asgari ve azami yaşın sınırı ile ilgili aşağıdaki
ifadelerden en doğru olanı hangisidir?
a)
Ülkelerin toplumunun kültürel ve tarih gelişimi, alışkanlıkları, toplumsal
talepleri her ülke için değişkenlik gösterdiğinden ortak bir asgari yaş sınırı
kabul edilmemiştir.
b)
Bütün ülkeler için 12-18 yaş aralığı kabul edilmiştir.
c)
Bazı toplumlarda yaş sınırı kabul edilmemiştir.
d)
Tarihte çocuklarla ilgili özel uygulamalara rastlanmamıştır.
e) Birleşmiş Milletler
ülkeleri ortak bir yaş sınırı belirlemek için zorlamaktadır.
4.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 11. maddesinde reşitlik yaşı 18 olarak kabul
edilmiş, aynı kanunun 12. maddesinde 15 yaşını doldurmuş kişinin anne ve
babasının rızası ile ve mahkemenin onayı ile reşit kılınabileceği, 16 yaşını
doldurmuş kişinin hâkim kararı ile 17 yaşını doldurmuş kişinin ise anne ve
babasının rızası ile evlenebileceği kabul edilerek evlenmenin kişiyi reşit
kılacağı belirlenmiştir. Bu hâllerde dahi çocukla ilgili aşağıdaki ifadelerden
hangisi doğrudur?
a)
Kişi 18 yaşından önce reşit olsa da çocuk sayılmaya devam edecektir.
b)
18 yaşından önce reşit olan çocuk yetişkinlerle aynı muameleye tabi tutulur.
c)
Kişinin 18 yaşından önce reşit olmasıyla çocuk sayılıp sayılmayacağı ile ilgili
kararı vermeye Cumhuriyet Savcısı yetkilidir.
d)
Kişinin 18 yaşından önce reşit olmasıyla çocuk sayılıp sayılmayacağı ile ilgili
kararı vermeye çocuk mahkemesi hâkimi yetkilidir.
e)
Kişinin 18 yaşından önce reşit olmasıyla çocuk sayılıp sayılmayacağı ile ilgili
kararı vermeye kişinin kendisi yetkilidir.
5.
Türk Ceza Kanunu ve Çocuk Koruma Kanunu’nda çocukların ceza hukuku karşısındaki
sorumluluğu erginlere nazaran farklı kurallara bağlanmıştır. Bununla birlikte
çocuklar kendi içlerinde de ayrı yaş gruplarına ayrılmak suretiyle her yaş
grubu farklı statüye tabi tutulmuştur. Buna göre aşağıdaki ifadelerden hangisi
yanlıştır?
a)
Türk Ceza Kanunu’na göre, çocuk suç tarihinde henüz on sekiz yaşını doldurmamış
kişidir.
b)
Türk Ceza Kanunu’nda yaş küçüklüğü başlığı altında düzenleme yapılmış ve
0–12,12–15,15–18 olmak üzere üçlü ayrıma gidilmiştir.
c)
Suç oluşturan fiili işlediği sırada henüz on iki yaşını bitirmemiş olan çocukların
ceza sorumluluğu bulunmamaktadır.
d)
Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış
olanların işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya
davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza
sorumluluğu yoktur.
e) 12 Yaşından küçükler
yaş grubunda olan çocukların işledikleri suça ve kanunda öngörülen ceza
miktarına göre sorumluluğu belirlenir.
6.
Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış
olanların ceza sorumluluğunda aşağıdaki ifadelerden hangisi esas alınarak karar
verilir?
a)
Çocukların ceza sorumluğunun var olduğunun kabul edilebilmesi için hem işlediği
fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilme yeteneğinin hem de davranışlarını
yönlendirme yeteneğinin varlığı
b)
Çocuğun anne-babasının isteği
c)
Çocuğun veli ya da vasisinin isteği
d)
Hâkimin takdiri
e)
Cumhuriyet Savcısının talebi
7.
Suça sürüklenmiş çocuklarla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a)
Suça sürüklenmiş çocuk suç işlediğinde yakalanabilecektir.
b)
Yakalandıklarında hemen yakınlarına ve müdafie haber verilip savcılığa
gönderilecektir.
c)
Soruşturma bizzat görevli Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılacaktır.
d)
İsnat edilen eylemin sonuçları bakımından algılama ve davranışlarını
yönlendirme yeteneğinin gelişip gelişmediğinin tespit edilmesine yönelik
incelemenin yapılması gerekmektedir.
e)
Hâkim, uzman kişilere hazırlattırılan rapora uygun doğrultuda karar verecektir.
8.
12 yaşını doldurmuş 15 yaşını doldurmamış işlediği fiilin hukuki anlam ve
sonuçlarını algılayamayan veya davranışlarını yönlendirme yeteneği yeterince
gelişmiş olmayan çocuklar ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a)
Bu durumda bulunan suça sürüklenen çocuğun ceza sorumluluğu yoktur
b)
Ancak bu yaş grubunda bulunan çocuklar hakkında çocuklara özgü güvenlik
tedbirlerinin uygulanması noktasında hâkime takdir yetkisi verilmemiştir.
c)
Hâkim çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmetmek zorundadır
d)
Bu gurupta yer alan çocuklara cezalar indirilerek verilir.
e) On iki yaşından
küçük suça sürüklenen çocukların hukuki statüsüne tabi tutulmuştur.
9.
Fiili işlediği sırada 15 yaşını doldurmuş olup da 18 yaşını doldurmamış olan
çocuklar ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a)
Bu yaş grubundaki çocuğun hareketini algılayabilme ve sonuçlarını kavrayabilme,
hareketlerini bu doğrultuda yönlendirebilme sahip olup olmadığı araştırılmaz.
b)
Cezalarında yeniden topluma kazandırma, yeni suçların işlenmesini engelleme
amacıyla belli indirimler yapılır.
c)
Sağır ve dilsiz olma Türk Ceza Kanununda ceza sorumluğunu tamamen veya kısmen
kaldıran bir neden olarak düzenlenmiştir. Bu gurupta yer alan sağır ve
dilsizler 12-15 yaş gurubunda olanlarla aynı hükme tabi tutulur.
d)
Bu gurupta yer alan çocuklara hapis cezası verilemez ceza para cezasına
çevrilmek zorundadır.
e)
Çocuklara yönelik cinsel istismar fiilleri çocuğun 15 yaşını doldurmuş olup olmamasına
göre ikili bir ayrıma tabi tutulmuştur.
10.
Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a)
Türk Ceza Kanunu çocukların suça azmettirilmesinde, azmettirenle çocuk arasında
alt soy üst soy ilişkisinin bulunması aranmadan ağırlatıcı sebep olarak kabul
edilmiştir.
b)
Uluslararası bir sözleşme ile bir yasanın çatışması durumunda yasalara üstünlük
tanınmaktadır.
c)
Şikâyete tabi suçlar çocuklara karşı işlenirse şikâyet şartı aranmaksızın
yakalama yapılabilir.
d)
Çocuk hakları ile ilgili uluslararası sözleşmeler Türkiye tarafından kabul
edilmiştir. Anayasa’mızın 90. maddesi, usulüne göre yürürlüğe konulmuş
milletlerarası antlaşmaları kanun hükmünde kabul etmektedir.
e) Önceden işlenen
suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suç işlenmesi
halinde, tekerrür hükümleri uygulanır. (58/1) Ancak suç işlediği tarihte 18
yaşını doldurmamış kişiler hakkında bu hüküm uygulanmayacaktır.
Cevap Anahtarı:
1.C, 2.C, 3.A, 4.A,
5.E, 6.A, 7.E, 8.D, 9.D, 10.B
Çocuk Adalet Sisteminde Kurumların ve
Meslek Elemanlarının Görev, Rol ve Sorumlulukları ÜNİTE 3
Özet
Çocuklarla ilgili kolluk görevi,
öncelikle kolluğun çocuk birimleri tarafından yerine getirilir.
Çocuk Polisi, 0-18 yaş grubu gelişim
özellikleri, davranış bilimleri, mülakat teknikleri, iletişim becerisi gibi
konularda hizmet içi eğitim almış ve diğer resmi polislerden ayrı olarak sivil
24 saat esasına göre çalışan polistir.
Suç isnadı ile gelenlerden 12 yaşından
küçük ise kimlik tespiti yapılarak ailelerine teslim edilmektedir, 12-15 yaş
grubu arasındaki çocuklar suç isnadı ile gelirse ilgili sağlık kuruluşundan
fârik ve mümeyyiz raporu alınarak adli makamlara sevk işlemi yapılmaktadır.
Suça teşvik edildiği tespit edilen
çocukların aileleri hakkında adli işlem başlatılır.
Herhangi bir kayıp çocuk müracaatı
olduğunda ailelerin müracaatı alınarak, derhal bilgisayar kayıtlarına girilerek
ülke genelinde araştırılması sağlanır.
Sokakta çalıştırılan çocuklardan ailesi
tarafından geçim kaynağı olarak görülen aileler hakkında TCK’ ya göre adli
işlem yapılır.
Uçucu, uyuşturucu, psikotrop madde
bağımlısı olan çocukların tedavisi için sağlık kuruluşları ile iş birliği
yapılarak tedavi olmaları sağlanır.
Sosyoloji, Latince “socius” ve Yunanca
“logos” kelimelerinin birleşiminden oluşmuş bir terimdir.
ÇKK’nın 15. Maddesi uyarınca suça
sürüklenen çocuklar hakkındaki soruşturmanın “bizzat” Cumhuriyet Savcısı
tarafından yapılması öngörülmüştür.
5395 sayılı ÇKK’da ayrıca çocuk
yargılamasında görev yürütecek ayrı bir Savcılık Teşkilatı öngörülmemiştir.
Ancak Kanunun 29. maddesinde Cumhuriyet Başsavcılıklarında bir çocuk bürosu
kurulacağı Cumhuriyet Başsavcısınca çocuk hukuku alanında uzmanlaşmış, çocuk
psikolojisi ve sosyal hizmet alanında eğitilmiş olanlar arasından yeterli
sayıda cumhuriyet savcısının bu büroda görevlendirileceği belirtilmiştir.
Çocuk Mahkemeleri ile çocuk ağır ceza
mahkemelerinin kurulu bulunduğu yer yetki alanında işlenen suçlar bakımından
çocuklar hakkındaki kamu davası, çocuk mahkemesi veya çocuk ağır ceza
mahkemesinde açılacaktır.
Çocuklarla ilgili soruşturmanın bizzat
Cumhuriyet Savcılığınca yürütüleceğine ilişkin kural gereğince, Cumhuriyet
Savcısının olay yeri incelemesi, parmak izi alma, teşhis, yer gösterme gibi
işlemlerin yapılması sırasında bizzat hazır bulunması gerekir.
Çocuğun işlediği bir fiilden daha ağır
bir suçtan dolayı yargılanması, toplum önündeki imajının hak etmediği şekilde
zedelenmesine ve suçlu olarak damgalanmasına yol açmaktadır.
12 yaşından küçükler suç tespitinde
kullanılamayacağından bunlar teşhis ve yer göstermede de kullanılamazlar. Aynı
gerekçelerle 12 yaşından küçüklerin teşhis edilen veya teşhis eden olarak da
kullanılması mümkün değildir.
Yüzleştirmenin kovuşturma aşamasında
yapılması asıldır. Fakat gecikmesinde sakınca olan hallerde soruşturma
aşamasında da hâkim tarafından da yapılabilir.
Çocuğun konutunda arama yapılması,
çocuğun üstün yararına aykırı olacaksa hâkim tarafından arama kararı
verilmemesi daha yerindedir.
El koyma işleminde çocuğun bir eşyası
alınacaksa, alınan eşyanın çocuk için ifade ettiği ve çocuğun eğitimi ve
gelişimi açısından ifade ettiği öneme bakılmalıdır.
Çocuğun tanıklıktan çekinme hakkı olan
kişiler ile ilgili yazışmaları ve belgeleri bu kişilerde ise el konulamaz (CMK
124,126). Ancak çocuk kendi rızasıyla verebilir.
Gizli soruşturmacı, her durumda kamu
görevlisi olması gerekeceğinden, bir çocuğun gizli soruşturmacı olması mümkün
gözükmemektedir.
Sosyal inceleme; basit tanımıyla suça
sürüklenen çocuğun ve içinde yaşadığı çevrenin bir uzman tarafından
incelenmesini ve sonuçta verilecek hükmün çocuğun yararına daha uygun olmasını
sağlamaya yönelik bir araştırma raporudur.
Çocuk Mahkemesi küçüğün velisi, vasisi
veya bakıp gözetmeyi üzerine alan kimsenin ya da mağdurun talebi üzerine
mahkeme tarafından kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı kaldırılarak
çocuğun yargılanmasına karar verilebilir.
Sosyal inceleme raporu olmadan ceza
sorumluluğu dolayısıyla da kovuşturma olanağı bulunup bulunamayacağına karar
verilemeyeceğinden 12-15 yaş arası çocuklar hakkında sosyal incelemenin mutlaka
yapılması gerekmektedir.
•Anayasa'mızın
90. maddesi, usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmaları kanun
hükmünde kabul etmiştir. Çocuklarla ilgili uluslararası sözleşme hükümleri de
yasalarımızda yapılan değişikliklerle iç hukukumuz hâline getirilmiştir.
•Suç
işlendikten sonra yapılan araştırma ve soruşturmalar CMK’nın genel hükümleri
uyarınca Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılır veya Cumhuriyet Savcısı emri ile
kolluk tarafından yapılır. Genel hükümlerdeki bu düzenlemenin aksine 5395
sayılı Çocuk Koruma Kanununun 15. maddesi uyarınca suça sürüklenen çocuklar
hakkındaki soruşturmanın “bizzat” Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılması
öngörülmüştür.
•Çocuk
Koruma Kanununun 31. maddesine göre çocuklarla ilgili soruşturmalarda ilgili
kolluk görevlerinin kolluk içerisinde oluşturulacak ayrı birimlerce yerine
getirileceği öngörülmüştür. Bu amaçla soruşturma aşamasında Polis ve Jandarma
Teşkilatları kolluk birimleri olarak korunmaya muhtaç olan, ihmal ve istismara
maruz kalan, bulunan, evden veya kurumdan kaçan, mülteci, refakatsiz, sokakta
yaşayan, sokakta çalıştırılan, oturduğu yeri haber vermekten aciz, hakkında
koruma, ıslah ve/veya tedavi tedbiri alınan, suça maruz kalan, suç işlediği
şüphesi altında bulunan, kimliği tespit edilemeyen çocuklara yönelik olarak
polis tarafından yürütülecek hizmetlerinin düzenlemesi ve iyileştirilmesi
amacıyla Emniyet Teşkilatınca bu amaçla tüm Türkiye çapında il emniyet
müdürlükleri bünyesinde Çocuk Şube Müdürlükleri, İlçe Emniyet
Müdürlüklerinde/Amirliklerinde Çocuk Büro Amirlikleri, Jandarma Genel
Komutanlığınca da bazı İl ve İlçe Jandarma Komutanlıkları bünyesinde Çocuk
Merkezleri kurulmuştur.
•ÇKK’da
ayrıca çocuk yargılamasında görev yürütecek ayrı bir Savcılık teşkilatı
öngörülmemiştir. Ancak kanunun 29. maddesinde Cumhuriyet Başsavcılıklarında bir
çocuk bürosu kurulacağı Cumhuriyet Başsavcısınca çocuk hukuku alanında
uzmanlaşmış, çocuk psikolojisi ve sosyal hizmet alanında eğitilmiş olanlar
arasından yeterli sayıda Cumhuriyet Savcısının bu büroda görevlendirileceği
belirtilmiştir.
•Suça
sürüklenen çocuklarla soruşturma işlemlerinden suçun hukuki nitelendirilmesi,
çağrı ve zorla getirme, gözaltına alma, teşhis, yüzleştirme, yer gösterme,
önleme araması, arama, el koyma, gizli soruşturmacı, bilirkişi incelemesi, sosyal
inceleme ve uzlaşma işlemleri Cumhuriyet Savcısının görev, yetki ve
sorumlulukları arasındadır.
•Soruşturma
bizzat Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılır. Soruşturmalar çocuklarla ilgili
soruşturmanın bizzat Cumhuriyet Savcılığınca yürütüleceğine ilişkin kural
gereğince, Cumhuriyet Savcısının olay yeri incelemesi, parmak izi alma, teşhis,
yer gösterme gibi işlemlerin yapılması sırasında bizzat hazır bulunması
gerekir.
•Soruşturma aşamasında
görev alacak personelin, bu konuda eğitim almış uzman görevlilerce yapılması,
çocuğun suçla tanışmasının veya tekrar suça karışmasının önlenmesi ve yeniden
topluma kazandırılması büyük öneme sahiptir.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1.
Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a)
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesine göre soruşturmada esas amaç,
çocuğun yüksek yararının gözetilmesidir.
b)
Çocuk Koruma Kanunu çocuklarla ilgili soruşturmalar ilgili kolluk birimleri
içerisinde oluşturulacak ayrı birimlerce yerine getirilir.
c)
Soruşturma görevlileri çocuğun kronolojik ve gelişme yaşına en uygun mülakat
şeklini, mülakat yapacak kişiyi ve kaydetme yöntemini iyi seçebilmesi açısından
bu alanda eğitim almış uzman görevlilerden olmalıdır.
d)
Çocuk şubede çalışan polisler sivil olarak ve 24 saat esasına göre çalışır.
e)
Çocuk Koruma Kanunu gereği suça sürüklenen çocuğun suç soruşturmasının çocuk
şubesinden sorumlu şube müdürü/büro amiri tarafından bizzat yapılması
gerekmektedir.
2.
Aşağıdaki birimlerden hangisi Çocuk şube müdürlüğü bünyesinde yer almaz?
a)
Sosyal Hizmet Büro/Kısım Amirliği
b)
Suç Önleme Büro/Kısım Amirliği
c)
Kayıp Çocuklar Büro/Kısım Amirliği
d)
Hırsızlık Büro/kısım Amirliği
e)
Adli İşlemler Büro/Kısım Amirliği
3.
Aşağıdaki işlemlerden hangisi kolluğun çocuklara bakan birimince yapılan
işlemlerden değildir?
a)
Durdurma ve Kontrol
b)
İfade alma
c)
Yakalama
d)
Kimlik sorma
e) Muhafaza altına alma
4.
Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a)
Cumhuriyet Savcısının emriyle çocukların ifadesi kollukça alınır.
b)
Çocuklar hakkındaki soruşturmalar bizzat Cumhuriyet Savcısı tarafından
yapılmalıdır.
c)
İl ve İlçe Jandarma Komutanlıkları bünyesinde çocuk suçları ile mücadele için
Çocuk Merkezleri görev yapmaktadır.
d)
Polisin kimliği belirlenemeyen çocuğu tutma yetkisi vardır
e)
12-15 yaş grubu arasındaki çocuklar suç isnadı ile gelirse raporu alınarak adli
makamlara sevk işlemi yapılmaktadır.
5.
Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a)
Kolluğun durdurma işlemi yapması ancak çocuğun korunması amacını taşıyor
olmasına dayanmalıdır.
b)
12 yaşını doldurmamış olanlar ile 15 yaşını doldurmamış sağır ve dilsizler
ancak kimlik tespiti amacıyla yakalanabilirler
c)
12 yaşını doldurmamış olanlar ile 15 yaşını doldurmamış sağır ve dilsizler suç
tespiti amacıyla yakalanabilirler.
d)
18 yaşını doldurmamış olanlar ise bir suç isnadı ile yakalanabilirler.
e)
Üst sınırı 5 yılı aşmayan suçlar bakımından yakalama yapılamaz. Bunun tek
istisnası vardır; o da kimlik tespiti için yakalamadır.
6.
Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a)
Sağlık kontrolünün yasaya uygun biçimde gözaltına kabulde ve nakillerde
yapılması hem çocuğun hakkıdır hem de soruşturma görevlilerinin görevidir.
b)
Muhafaza altına alma amacı ile yakalama yapılmasına karşın, çocuk bir süre
tutulup ve bu süre içerisinde korunma ihtiyacının tespiti ve giderilmesine
yönelik herhangi bir yasal süreç işletilmeden serbest bırakılmış ise, hukuka
aykırı bir yakalama söz konusu olmayacaktır.
c)
Yakalamaya karşı başvuru sulh ceza hâkimine yapılır.
d)
Kimlik belgesinin bulunmaması sebebiyle tutulan çocuklara doğrudan doğruya
parmak izi ve resim çekilerek geçici nüfus kaydı çıkartılması ve koruma altına
bu suretle alınması gerekir.
e) Suç olarak
tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile 15-18 yaş grubundaki çocuğun
hareketini algılayabilme ve sonuçlarını kavrayabilme, hareketlerini bu
doğrultuda yönlendirebilme yeteneğine sahip olup olmadığı araştırılmaz.
7.
Aşağıdakilerden hangisi Çocuk Şube Müdürlüğüne gelen çocuklarla ilgili yapılan
işlemlerden değildir?
a)
12-15 yaş grubundaki çocuklar suç isnadı ile gelirse ilgili sağlık kuruluşundan
fârik ve mümeyyiz raporu alınarak adli makamlara sevk işlemi yapılmaktadır.
b)
Sokakta çalıştırılan çocuklardan ailesi tarafından geçim kaynağı olarak görülen
aileler hakkında TCK’ ya göre adli işlem yapılır.
c)
Suça teşvik edildiği tespit edilen çocukların aileleri hakkında adli işlem
başlatılır.
d)
Yasalar çerçevesinde suç işlediği şüphesi altında bulunan çocukların ifadeleri
alınarak adliyeye sevk edilirler.
e)
Sosyal çalışmacı ile görüştürülerek çocuğu suça iten nedenler araştırılarak
tekrar suç işlemesini önleyici çalışmalar yapılır.
8.
Aşağıdaki hangisi çocuklarla ilgili soruşturmalarda Cumhuriyet Savcısının
görevleri arasında değildir?
a)
Çocuklarla ilgili soruşturmanın bizzat Cumhuriyet Savcılığınca yürütülür.
b)
Cumhuriyet Savcısı soruşturma sırasında gerekli görüldüğünde çocuk hakkında
koruyucu ve destekleyici tedbirlerin uygulanmasını çocuk hâkiminden
isteyebilir.
c)
Cumhuriyet Savcısının olay yeri incelemesi, parmak izi alma, teşhis, yer
gösterme gibi işlemlerin yapılması sırasında bizzat hazır bulunması gerekir.
d)
Cumhuriyet Savcısı soruşturma sırasında gerekli görüldüğünde çocuk hakkında
koruyucu ve destekleyici tedbirlerin uygulanmasına karar verir.
e) Suça sürüklenen
çocuklardan yardıma, eğitime, işe, barınmaya ihtiyacı olan veya uyum güçlüğü
çekenlere ihtiyaç duydukları destek hizmetlerini sağlamak üzere, ilgili kurum
ve kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği içinde çalışır.
9.
Aşağıdaki hangisi çocuklarla ilgili soruşturmalarda Cumhuriyet Savcısının
yetkileri arasında değildir?
a)
Teşhis
b)
Gözaltına alma
c)
Çağrı ve zorla getirme
d)
Suçun Hukuki nitelendirilmesi
e)
Çocukların gözaltına alınması için Cumhuriyet Savcısının sözlü emir vermiş
olması
10.
Aşağıdakilerden hangisi kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın sonuçlarından
değildir?
a)
İletişimin tespiti ve denetlemeye ilişkin kayıtlar muhafaza edilmek üzere
dosyaya kaldırılır.
b)
Şüpheli serbest kalır.
c)
İletişimin tespiti, dinlenmesi veya kayda alınması kararlarının uygulanmasına
CMK 173/1 uyarınca tanınan 15 günlük itiraz süresi beklenmeden derhal son
verilir.
d)
Maddi-manevi tazminat talep etme hakkı doğar.
e) Kovuşturmaya yer
olmadığına dair karar verildikten sonra yeni delil meydana çıkmadıkça aynı
eylemden dolayı kamu davası açılamaz.
Cevap Anahtarı: 1.E,
2.D, 3.B, 4.A, 5.C, 6.B, 7.D, 8.D, 9.E, 10.A
ÇOCUK ADALET SİSTEMİNDE KURUMLARIN VE
MESLEK ELEMANLARININ GÖREV, ROL VE SORUMLULUKLARI: KOVUŞTURMA EVRESİ VE
ÇOCUKLARA ÖZGÜ GÜVENLİK TEDBİRLERİ 4
Ünite
Özet
•Çocuk
mahkemeleri; çocuğun kişilik ve gelişim özelliklerini dikkate alan, onun
yargılama sürecinden en az düzeyde zarar görmesini amaçlayan ve suçun neden
işlendiği üzerine odaklanarak altta yatan sorunları çözmeye çalışan özel bir
hukuk mahkemesidir. Çocuk mahkemesi hâkimlerinin suçlu çocukların
psikolojilerini iyi anlamları, onları çevreleri içinde değerlendirmeleri,
onların ıslah ve rehabilite olmalarını sağlayacak bir karara varmaları
gerekmektedir. Bu süreçte çocuk mahkemesinde görev alan diğer profesyoneller;
sosyal hizmet uzmanları, psikologlar, psikiyatrlar, çocuk gelişimi uzmanları,
pedagog, savcı ve avukatlardır.
•Çocuk
Koruma Kanunu'nda gösterilen ceza ve tedbirlerin uygulanmasından önce küçüğün
işlediği suçun anlam ve sonuçlarını kavrayabilme yönünden bedenî, akli ve ruhi
durumu mütehassıs kimselere tespit ettirilir. Çocuk mahkemelerinde görev yapan
hâkimlerin de kanunda belirtilen özellikleri taşıyan ve alanında yeterli eğitim
almış olanlardan seçilmesi önemlidir.
•Sosyal
hizmet mesleğinin yürütücüleri olan sosyal hizmet uzmanları, çocuk
mahkemelerinde çocuğu suça iten nedenleri araştırır ve bunları çözümlemeye
çalışır. Sosyal hizmet uzmanı bu amaç çerçevesinde mahkeme heyetine sunmak
üzere sosyal inceleme raporları hazırlar. Bu sosyal inceleme raporlarının
hazırlanmasında sosyal hizmet uzmanı, yalnız suçlu çocuk ile değil onun ailesi,
arkadaşları ve okul çevresi ile birlikte de çalışır. Çünkü sosyal hizmet
uzmanı, bireyin sosyal çevresiyle ilişkisinin ne denli önemli olduğunu
benimsemiş bir meslek elemanıdır.
•Çocuk mahkemeleri,
çocukların özel ve adil yargılanmaları için son derece önemli mahkemeler olması
yanında mevcut çocuk mahkemeleri sayısı, ülkemiz açısından son derece
yetersizdir. Çocuk mahkemeleri sayılarının artırılması, çocuk suçluların
kişilik ve gelişim özelliklerine göre uygun olarak yargılanmaları için son
derece gereklidir. Unutulmamalıdır ki; soruşturma ve kovuşturma sürecinde
yaşanan hatıralar çocukların geleceklerinde önemli etkiler bırakmaktadır. Bu
nedenle çocukların Çocuk Mahkemeleri Kanunu'na uygun olarak çocuk
mahkemelerinde yargılanmaları, en uygun cezanın ya da suça sürüklenmiş çocuklar
hakkında 5395 sayılı ÇKK’da belirlenen danışmanlık, eğitim, bakım, sağlık ve
barınma tedbirlerinden en uygun olanlarının hükme bağlanması büyük bir önem arz
etmektedir.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1.
Aşağıda belirtilen meslek elemanlarından hangisi çocuk mahkemelerinde görev
yapmamaktadır?
a)
Müdafi
b)
Psikolog
c)
Sosyal çalışmacı
d)
Uzman çocuk doktoru
e)
Pedagog
2.
Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a)
Çocuk mahkemeleri suçun mağduru olan çocukları koruma, istismar sonucu suç
işleyen çocukları kurtarma düşüncesi ile ortaya çıkmıştır.
b)
Çocuk hakkında alınacak karar; çocuğun tüm gelişimsel özellikleri,
gereksinmeleri ve özel koşulları dikkate alınarak verilmelidir.
c)
Hukuki anlamda suç sayılan bir eylemin, cezai ehliyet anlamında, kişiliğin
oluşma evresi olan çocukluk dönemi ile yetişkinlik dönemdeki karşılığı doğal
olarak farklı olmalıdır.
d)
Mahkemelerde görev yapacak hâkimlerin, suça itilmiş çocukların yargılanmasını
gerekli şekilde yapabilmeleri için gereken niteliklere sahip olmaları gerekir.
e)
Çocuk mahkemeleri hangi çocukların bu mahkemelerde yargılanacak olmalar
konusunda seçme hakkına sahiptir.
3.
Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a)
Çocuk ağır ceza mahkemesinde sosyal çalışmacı görev yapmaz.
b)
Çocuk mahkemesi asliye ceza mahkemesi ile sulh ceza mahkemesinin görev alanına
giren suçlar bakımından, suça sürüklenen çocuklar hakkında açılacak davalara
bakar.
c)
Çocuk mahkemelerinde, çocuk ağır ceza mahkemelerinden farklı olarak, yapılan
duruşmalarda Cumhuriyet Savcısı bulunmaz.
d)
Çocuk ağır ceza mahkemesi, ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçlara
bakar.
e) Çocuk mahkemesi tek
hâkimden oluşur.
4.
Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a)
Çocuk mahkemeleri bulunmayan yerlerde, bu mahkemeler kurulup göreve
başlayıncaya kadar çocuklar tarafından işlenen suçlara ait soruşturma ve
kovuşturmalar Cumhuriyet başsavcılığı ve görevli mahkemelerce yetişkinlere
uygulanan kanun hükümlerine göre yapılır.
b)
Çocuk ağır ceza mahkemeleri bulunmayan yerlerde bu mahkemeler kurulup göreve
başlayıncaya kadar çocuklar tarafından işlenen suçlara ait soruşturma ve
kovuşturmalar Cumhuriyet başsavcılığı ve görevli mahkemelerce çocuklara uygulanan
Kanun hükümlerine göre yapılır.
c)
Davaların birlikte yürütülmesinin zorunlu görülmesi hâlinde, genel
mahkemelerde, yargılamanın her aşamasında, çocuk mahkemelerinin uygun bulması
şartıyla birleştirme kararı verilebilir.
d)
Birleştirilen davalar genel mahkemelerde görülür.
e)
Çocukların yetişkinlerle beraber suç işlemesi hâlinde, mahkeme, yetişkinlerden
ayrı yürüttüğü çocuk hakkındaki yargılamayı, genel mahkemedeki davanın sonucuna
kadar bekletebilir.
5.
Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a)
Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında avukatın, şüpheli veya
sanık çocukla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukuki
yardımda bulunma hakkı engellenemez, kısıtlanamaz.
b)
“Vekil” kavramı, şüpheli ya da sanığın savunmasını yapan avukatı temsil etmekte
iken “müdafi” kavramı ise mağdur adına temsilde bulunan avukatı ifade
etmektedir.
c)
Müdafi, iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiği tarihten itibaren dosya
içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri inceleyebilir; bütün tutanak ve
belgelerin örneklerini harçsız olarak alabilir.
d)
Şüpheli veya sanık, vekâletname aranmaksızın müdafii ile her zaman ve
konuşulanları başkalarının duyamayacağı bir ortamda görüşebilir. Bu kişilerin
müdafi ile yazışmaları denetime tabi tutulamaz.
e) Müdafi ve vekilin
dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması, soruşturmanın amacını
tehlikeye düşürebilecek ise, Cumhuriyet Savcısı’nın istemi üzerine, sulh ceza
hâkiminin kararıyla bu yetkisi kısıtlanabilir.
6.
Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a)
Çocukların yetişkinlerle beraber suç işlemesi hâlinde, mahkeme, yetişkinlerden
ayrı yürüttüğü çocuk hakkındaki yargılamayı, genel mahkemedeki davanın sonucuna
kadar bekletebilir.
b)
Çocuk ağır ceza mahkemeleri bir başkan ve iki üye ile toplanır.
c)
Çocuk mahkemeleri 5395 S. ÇKK’nın 25. maddesine göre her il merkezinde ve
ayrıca bölgelerin coğrafi durumları ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak
belirlenen ilçelerde Adalet Bakanlığının görüşü alınarak kurulabilirler.
d)
Çocuk ağır ceza mahkemeleri çocuklar tarafından işlenen, ağır ceza mahkemesinin
görev alanına giren suçlarla ilgili davalara bakar.
e)
Çocuk ağır ceza mahkemelerinde duruşmalarda Cumhuriyet Savcısı bulunur.
7.
Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a)
Her çocuk mahkemesine en az bir olmak üzere mahkemelerin iş yoğunluğu göz
önünde bulundurularak sosyal çalışma görevlisi Adalet Bakanlığı tarafından
atanır.
b)
Sosyal çalışma görevlisi, çocuk adalet sistemi içerisindeki çocuk hakkında
sosyal inceleme yapmak ve çocuğa adalet sürecinde rehberlik etmek üzere çocuğun
yanında bulunmakla görevlidir.
c)
İfade alma veya sorgu işlemi sırasında sosyal çalışma görevlisi, çocuğun
yanında bulunamaz.
d)
Sosyal inceleme yapmakla görevlendirilen sosyal çalışma görevlisi çocukla
görüşme, aile ve okul durumunun incelenmesi dâhil olmak üzere gerekli
araştırmayı yaptıktan sonra hazırladığı raporu görevlendiren mercie sunar.
e) Sosyal çalışma
görevlisi olabilmek için psikolojik danışmanlık ve rehberlik, psikoloji, sosyal
hizmet alanlarında en az lisans düzeyinde eğitim veren kurumlardan mezun olma
şartı vardır.
8.
Aşağıdaki ilkelerden hangisi çocuk mahkemelerinde mahkeme aşamasında geçerli
ilkelerden değildir?
a)
Gizliliği
b)
Ceza verilmemesi ilkesi
c)
Sadeliği
d)
Basitliği
e)
Çabukluğu
9.
Aşağıdakilerden hangisi çocuklara özgü güvenlik tedbirleri arasında yer almaz?
a)
Danışmanlık
b)
Eğitim
c)
Sağlık (Bakım)
d)
Barınma
e)
Gözetim altına alma
10.
Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a)
Duruşmada çocuk, velisi, vasisi, mahkemece görevlendirilmiş sosyal çalışma
görevlisi, çocuğun bakımını üstlenen aile ve kurumda bakılıyorsa kurumun
temsilcisi hazır bulunabilir.
b)
Duruşmalarda hazır bulunan çocuk, yararı gerektirdiği takdirde duruşma
salonundan çıkarılabileceği gibi sorgusu yapılmış çocuğun duruşmada hazır
bulundurulmasına da gerek görülmeyebilir.
c)
Mahkeme veya hâkim, çocuğun sorgusu veya çocuk hakkındaki diğer işlemler
sırasında çocuğun yanında sosyal çalışma görevlisi bulundurabilir.
d)
On sekiz yaşından küçük olan suç faili veya mağdurlarının kimliklerini
açıklayacak ya da tanınmalarına yol açacak şekilde yayın yapılması yasaktır.
e) Koruyucu ve
destekleyici tedbirler, çocuğun öncelikle kendi aile ortamından uzak kalmasını
sağlamaya yönelik tedbirlerdir.
Cevap Anahtarı:1.D,
2.E, 3.A, 4.A, 5.B, 6.C, 7.C, 8.B, 9.E, 10.E
ÇOCUK SUÇLULUĞU TEORİLERİ: KRİMİNOLOJİ
LİTERATÜRÜNDE ÇOCUK SUÇLULUĞU VE NEDENLERİNE İLİŞKİN BİR DEĞERLENDİRME ünite 5
Özet
•İlk çocuk mahkemesinin
ABD’nin İllinois Eyaleti'nde kurulduğu 1881 yılından bu yana aradan geçen
yaklaşık 150 yıllık zaman dilimi içinde çocukların neden suç işlediğine dair
pek çok teori ve model geliştirilmiştir. Bu çalışmaların önemli bir kısmı
çocukları suça sürükleyen faktörlere yoğunlaşarak “çocuklar neden suç işler?”
sorusunu cevaplamaya çalışmış, bir kısmı da çocukları suçtan uzak tutan
koruyucu faktörlerin neler olabileceğini araştırarak “çocuklar neden suç işlemez?”
sorusunu cevaplamaya çalışmıştır. Bu bölümde, “çocuklar neden suç işler?”
sorusuna Sutherland’ın “Ayırıcı Birliktelikler Teorisi” ile cevap vermeye
çalıştık. Teori çerçevesinde çocukların suç işlemesine neden olan temel faktör,
çocukların suçlu ve sapkın insanlarla vakit geçirerek suçu bu insanlardan
öğrenmeleri olarak ifade edilmiştir. Ne var ki, Sutherland’ın teorisi çocuk
suçluluğunun nedenlerine ilişkin ortaya atılan onlarca görüşten yalnızca biri
olduğunu akıldan çıkarmamak gerekir (Diğer teoriler için bk. Dolu,
2012). Yine bu bölümde çocukları suçtan alıkoyan koruyucu faktörleri de
kriminoloji literatüründe kontrol teorileri namıyla ün yapmış Hirschi’nin
“Sosyal Bağ Teorisi” ve Gottfredson ve Hirschi’nin “Öz Kontrol Teorisi” ile
izah etmeye çalıştık. Sosyal bağ teorisine göre bireyi suçtan alıkoyan şey,
bireyle toplum arasında var olan güçlü sosyal bağlardır. Bu bağların
zayıflaması veya kopması hâlinde bireyin suç işlemesi önünde hiçbir engel
kalmaz. Öz kontrol teorisi, sosyal bağları son derece zayıf olduğu hâlde suç
işlemeyen kişileri suçtan alıkoyan faktörün ne olabileceği sorusunu cevaplamak
üzere geliştirilmiş bir görüştür. Bu teoriye göre bireyin sahip olduğu öz
kontrol seviyesi yükseldikçe kişinin suç işleme olasılığı azalacaktır. Ancak, düşük
öz kontrolün her zaman suça neden olacağını düşünmek hatalıdır zira kişinin öz
kontrolü son derece düşük olsa bile kişinin karşısına uygun suç fırsatları
çıkmadığı sürece bireyin suç işleme imkânı olmayacaktır. Çocuk suçluğunun
önlenebilmesi için kriminoloji biliminde ortaya konulan pek çok teorinin ve
modelin aydınlatıcı ışığında çok disiplinli ve çok yönlü bir perspektife
ihtiyaç olduğu unutulmamalıdır.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1.
Aşağıdakilerden hangisi, kriminoloji literatüründe yetişkinler için rahatlıkla
kullanılan “suçlu” nitelemesinin söz konusu çocuklar olduğunda hukuki
belgelerde neden “suça sürüklenen” biçimini aldığını en iyi ifade etmektedir?
a)
Çocuklar suç işlemedikleri için
b)
Çocuklar hiçbir zaman suç faili olarak kabul edilmediği için
c)
Hukukçuklar çocuk konusunda hassas olduğu için
d)
Çocukların çoğu zaman gerçekleştirdikleri eylemin anlam ve neticelerini tam
olarak kavrayamayacağından dolayı bu çocukların ayrı ve ayrıcalıklı bir
muameleye tutulması hedeflendiği için
e) Aslında kimse suça
sürüklenmez, suç işleyen herkes suçludur.
2.
Aşağıdakilerden hangisi Hirschi’nin “Sosyal Bağ Teorisi”nde belirttiği suç
önleyici faktörlerden biri değildir?
a)
Bağlılık
b)
Sadakat
c)
Adanmışlık
d)
Sürekli meşguliyet
e) İnanç
3.
Aşağıdakilerden hangisi Sutherland’ın “Ayırıcı Birliktelikler Teorisi” için
söylenemez?
a)
Suç öğrenilen bir davranıştır.
b)
Suç insan-insana etkileşimle öğrenilir.
c)
Suçun öğrenilmesi diğer davranışların öğrenilmesinden farklıdır.
d)
Suçun öğrenilmesinde suç işleme teknikleri önemli bir yer tutar.
e) Suçun öğrenilirken,
suç işlemeyi haklı çıkaracak gerekçeler de öğrenilir.
4.
Gottfredson ve Hirschi'nin öz kontrol teorisine göre aile, öz kontrol ve suç
arasındaki ilişkiyi en iyi özetleyen ifade aşağıdakilerden hangisidir?
a)
Öz kontrol bireyin ailesiyle ilişkilerini iyileştirdiği için suç işleme
olasılığı azalır.
b)
Etkin ebeveyn terbiyesiyle bireyin öz kontrol düzeyi yükselir, bu da kişinin
suç işleme olasılığını azaltır.
c)
Öz kontrolü düşük olan bireyler ana-babalarıyla kötü ilişkilere sahip oldukları
için onların nasihatlerini dinlemezler, bu nedenle de suç işlerler.
d)
Her iki ebeveyni de çalışan bireyler genellikle akrabaları tarafından
(büyükanne, dede vb.) büyütüldükleri için ana-baba sevgisinden mahrum
kalırlar; bu durum da bu kimselerin daha büyük bir olasılıkla suç işlemelerine
neden olur.
e) Annesi çalışmayan
çocukların öz kontrolü daha yüksek olur, bu durum da bu kişilerin suç işleme
olasılığını azaltır.
Cevap Anahtarı:1.D,
2.B, 3.C, 4.D
ÇOCUĞU SUÇA YÖNELTEN PSİKOLOJİK ETKENLER
Atatürk Üniversitesi
Açıköğretim Fakültesi 17
Özet
•Çocuk
tanımı yapılırken kimi toplumlarda insan hayatının belli bir yaş dönemi dikkate
alınırken, diğer bazı toplumlarda biyolojik ve geleneksel ölçütler dikkate
alınmıştır. Roma hukuku ve İslam hukukunda ceza hukuku karşısında sorumluluk
cinsel olgunluğa bağlanırken günümüz hukukunda zihinsel olgunluk esas
alınmaktadır.
•Çocuk
denince insan ömrünün belli bir kısmı için öngörülen cezasızlık, farklı
güvenlik tedbirleri veya cezada indirim yapılması da çocuğu işlediği suçlar
bakımından devletlerin hukuk sistemlerinin yetişkinlerden farklı uygulamaya
tabi tuttuğu kişiler olarak kabul edilirler.
•Çocuğun
gelişmesi devamlılık içeren bir süreçtir. Bunun içindir ki, çocukluk döneminin
sınırları ile ilgili tartışmaların nedeni, büyük ölçüde bireyin fiziksel, duygusal,
sosyal ve zihinsel gelişim özelliklerinin birbirinden farklı zaman dilimleri
içinde gerçekleşmesidir.
•Psikoloji
bilimi bireylerin çocuklar üzerinde olumlu etki yapabilecekleri kadar olumsuz
etki yapabilecekleri gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Bu alanda Freud çok önemli
çalışmalar yapmıştır. Psikanalitik psikolojinin kurucusu kabul edilen Freud
“bireyin çocukluk yaşantısının yetişkin kişiliğini güçlü biçimde etkilediğini”
ortaya çıkarmıştır. Psikanalitik kuram çocuk suçluluğuna ilişkin de çok önemli
açıklamalar getirmiştir. Freud'a göre insan kişiliğinin üç temel birimi id, ego
ve süper ego'dur. İd’in içerisinde cinsellik ve saldırganlık gibi ilkel
içgüdüler vardır. Süper egoyu ise vicdan olarak tanımlayabiliriz. Bu duyguyu
kişi yakın çevresinden etkileşimle oluşturur. Ego ise arabuluculuk görevi
yapmaktadır. Ego, id’in ilkel içgüdüleri ile süper egonun temel insani
değerleri arasındadır.
•Freud
çocuğun hayatının başlangıcını kapsayan gelişim evrelerini oluşturmuştur. Freud
çocuğun temel gelişiminin, bu gelişim evreleriyle oluştuğuna inanıyordu. Geniş
bir cinsellik tanımı uygulayarak, bu dönemi psikoseksüel evreler olarak
adlandırmıştır. Bu gelişim dönemleri sırasıyla; oral, anal, fallik, latent
(gizil) ve genital dönemlerdir.
•Sadece
biyolojik açıdan bir canlı olarak dünyaya gelen bebek geçirdiği sosyal evreler
ve sosyalleşme süreci sonrası toplumun bir üyesi hâline gelir. Ana, baba,
kardeşler, arkadaşlar, oyun grupları, okul ve eğitimcilerinin etkisiyle
gerçekleşen sosyalleşme süreci sonrası çocuğun toplumun bir üyesi hâline
gelmesi karmaşık ve çetrefilli bir yoldur
•Bir
toplumun suç olarak tanımladığı hareketler, toplumsal kurgulara bağlıdır ve
oldukça görecelidir. Ahlakla ilgili düşünceler ve dinsel inancın yanı sıra,
suçun kökenlerine ilişkin birbiriyle çatışan bilimsel iddialar, suçun tanımını
ve genel kabul gören nedenini etkileyebilmektedir. Sapkınlığın özü konusunda
belli bir görüş birliği bulunmamakla birlikte, sapkınlık fenomenini karakterize
etmeye katkıda bulunan ve birbiriyle ilintili iki özellikten söz
edilebilmektedir.
•Bu
özelliklerden birincisi, sapkınlığı bir norm ihlali kalıbı olarak görmekte ve
daha sonra, dinsel normların suçluları, sağlık normlarının hastalığa, kültürel
normların eksantrikliğe vb. yol açması türünden bir normlar yelpazesi
saptanmaktadır. Örneğin, bu doğrultuda, sınıfsal davranışların normatif
beklentilerinin çiğnendiği sınıfsal sapkınlıktan ya da bir grup arkadaş
arasında beliren normların ihlal edildiği durumsal sapkınlıktan bahsedebilir.
•İkinci bir özellik ise
sapkınlığı, belli zamanlarda belli davranış kalıplarına yapıştırılan ve daha
sonra değer kaybederek, gözden düşmüş ve genellikle dışlanmış bir etiketle bir
damga kurgusu olarak öne çıkarmaktadır.
ÇOCUĞU SUÇA YÖNELTEN
PSİKOLOJİK ETKENLER ,ünite 6
Özet
Gelişim psikolojisi bağlamında çocuğun
gelişimini farklı evrelere ayırarak incelemek gerekirse, 38-40 hafta devam eden
doğum öncesi dönem ve doğum sonrası dönem olarak ikiye ayırabiliriz. Doğum
sonrası dönemi de; yeni doğan bebek (0-4 hafta), bebeklik (4 hafta - 2yıl), ilk
çocukluk (2 - 6 yıl), son çocukluk (kızlarda 6-11 yıl; erkeklerde 6-13 yıl) ve
ergenlik (kızlarda 11-20 yıl; erkeklerde 13-20 yıl) olarak beş aşamada
incelemek mümkündür.
Bebeklikte anne bakımından yoksun
çocuklarda hem fiziksel hem de ruhsal gelişim geriliği görülür.
Çocuğun bütün dünya ile barış içinde
olduğu kabul edilen 3. yaşa eğitim yönünden, belirli kuralların yerleştirilmesi
için en uygun dönem gözüyle bakılmaktadır. 4 ila 6 yaşları arasında ise çocukta
“biz” kavramı oluşarak, sosyalleşmeye doğru adım atılacaktır.
Son çocukluk dönemi; genellikle 6.
yaştan başlayarak, kızlarda 11, erkeklerde ise 13. yaşa kadar süren bu dönemde,
özellikle yedinci yaş, çocukta tabii yönelişlerin ortaya çıkmaya başladığı
yaştır.
Son çocukluk dönemi; genellikle 6.
yaştan başlayarak, kızlarda 11, erkeklerde ise 13. yaşa kadar süren bu dönemde,
özellikle yedinci yaş, çocukta tabii yönelişlerin ortaya çıkmaya başladığı
yaştır.
Eğer bir kimse bebeklik çağından
başlayarak ergenlik yıllarına kadar getirdiği kişilik yapısında temel güven
duygusu yerine suçluluk, başarı yerine yetersizlik duygusuyla yoğrulmuş bir
benlik geliştirdiyse bu yapı ergenlik çağının doğal bunalımları sırasında çok
fazla zorlanacaktır.
İlk gençlikte görülen davranış
bozukluklarının birçoğunun altında yatan nedenin; değersizlik duygusu, benlik
saygısında azalma ve yalnızlık duyguları olduğu düşünülmektedir. Baş kaldırma
ve saldırgan davranışlar, içteki bir güçsüzlük duygusunu örtme çabası olarak
nitelendirilmiştir.
Çocuğun suç işlemiş olması, ona bakmakla
yükümlü yetişkinlerin nelerin yanlış olduğunu öğretmemiş olmasından ya da aynı
yetişkinler tarafından yanlış yapmak üzere yönlendirilmiş olmalarından
kaynaklanır. Bu nedenle ‘suçlu çocuk’ tanımlaması yerine ‘suça yönlendirilmiş
çocuk’ veya ‘suça sürüklenmiş çocuk’ demek daha doğru olacaktır (Semerci,
2011).
İlk Çocuk Mahkemesi Amerika’nın Chicago
kentinde 1899 yılında kurulmuşken, ülkemizde ise ancak 1987 yılında
kurulmuştur.
Freud, bireyi zevk için yaşayan ve
doğuştan bencil olarak tanımlar ve sosyalleşme sürecinden geçmemiş bireyi
potansiyel bir suçlu olarak görür.
Dolu (2010) Suç Teorileri kitabında,
Adler vd. (2004)’ne atıfta bulunarak, psikanalitik teoriye göre suça
neden olabilecek üç temel sebebi, bireyi suçluluk duygusuna boğabilecek kadar
güçlü bir süper ego, bireyin ani ve tepkisel isteklerini kontrol edemeyecek
kadar zayıf bir süper ego ve anlık zevk alma isteği şeklinde sıralar.
Kişilik teorileri altındaki
yaklaşımların ortak noktası, suçun bireyin kişilik özelliklerinin bir yansıması
olarak ortaya çıktığı düşüncesidir (Dolu, 2010). Bu yaklaşıma göre suçluluğun
temel nedeni belli kişilik özelliklerine (hiperaktivite, kendini kontrol
edememe, kontrol eksikliği, düşüncesizce ve ani tepki verme vb.) sahip
olmakla açıklanır.
Özellikle düşük zekâya sahip olan
insanların, arzu ve isteklerini kontrol altında tutamamaları, içinde
bulundukları durumu analiz edememeleri ve davranış ve hareketlerinin ahlakilik
ölçüsünü değerlendiremediklerinden suça karıştıkları yönünde yaklaşımlar mevcuttur
(Shoemaker, 2000).
Suç işlememiş çocuklar suç işlemiş
çocuklara göre daha üst düzeyde ahlaki gelişim evrelerinde bulunmaktadır.
Doktrinde çocuğun suçluluğa yönelmesinin
psikolojik nedenleri konusu genel olarak üç başlık altında ele alınmaktadır:
Çocuğun yapısı, özellikleri ve yeteneklerine ilişkin etmenler, çocuk üzerindeki
çevresel etkenler (özellikle içinde yetişip büyüdüğü en yakın çevre olan
aileden başlayarak etkilenmesi), çocuğun sosyal çevresi ve yaşam koşulları
(Baykara, 2003; Aykaç, 1993; Archard, 2006).
Psikanalitik yaklaşıma göre suç,
önlenmiş bir kompleksin simgesel ifadesidir. İçe atılmış, bilinçaltında var
olan bu kompleks, çevreden gelen uyarılara farklı tepkiler geliştirmeye neden
olur. Böylece suç, kompleksli kişi için bir tür güvenlik olgusu olmaktadır.
Çocukluk döneminde görülen antisosyal
davranışların, ilerleyen yaş dönemlerinde okulu bırakma, suçluluk ve
psikopatoloji gibi ciddi sonuçları doğurduğu bilinmektedir (Graham ve ark.,
1992; Güler, 2010).
Ergenlikten erişkinliğe geçerken,
davranım bozukluğu belirtileri de olanlarda ve daha çok erkeklerde, antisosyal
kişilik gelişimine ve suça yönelime sık rastlanmaktadır. Semerci (2011).
ceza almak durumunda kalan çocukların
suça karışmalarına sebep olan psikolojik faktörlerin belirlenmesinin sadece suç
öncesi süreç açısından değil; rehabilitasyon ve sosyalleşme süreçleri
bağlamında cezai yaptırım ve sonrasında yapılacaklar açısından da özel bir
öneme sahip olduğu söylenebilir
•Sapkınlık,
ister gelenek ihlali çerçevesinde, ister damga kurgusu çerçevesinde olsun,
durmadan değişen, mutlak ve uçucu bir kavramdır. Sapkın hareketin asıl
nedeninin, kişiliğin oluştuğu toplumsal şartlarda, sosyalleşme sürecinde,
kişiliğe ait sübjektif unsurlarda, dış etkenlerde ve sapıcı tipteki davranışı
fiilen yaratan şartlarda aranması gerekmektedir.
•Suç,
“topluma zarar verdiği ya da tehlikeli olduğu kanun koyucu tarafından kabul
edilen ve belirtilen eylem”dir.
•Hukuksal
açıdan bakıldığında TCK’ya göre suç, toplumsal ve kültürel koşulların, bireyin
toplum içinde yürürlükte bulunan yasalara karşı gelmek ve bu davranışın sonucu
olarak o yasaların ceza müeyyidelerinin konusu olmaktır.
•Her
suç ve suçluluk türüne ilişkin toplumsal sorunlar vardır. Suç ve suçluluğun
soyut bir hukuk sorunu olmadığı, suçlunun insani ve toplumsal özelliklerinden
sıyrılamayacağı, suçun soyut bir eylem değil, sosyal bir fenomen olduğu bugün
yadsınamaz gerçeklerdendir.
•Suç,
insanların toplu olarak yaşamasıyla ortaya çıkmıştır ve o günden bugüne kadar
her toplum ve dönemde farklı şekillerde kendisini gösteren bir sorun olmuştur.
Suç, toplumun her kesiminde görülen, geneli kapsayan bir sorundur. Çocuk
suçluluğu da bu sorunun bir parçasıdır. Bilim adamlarının bazıları bu sorunun
sebeplerini sosyolojik olarak görürken bazıları ekonomik olarak ele almış,
bazıları ise sorunu insan psikolojisiyle ilişkilendirmiştir. Ayrıca suç
sorununu kültür, kişisel özellikler ve kalıtım ile açıklamaya çalışan bilimsel
çalışmalar da mevcuttur. Bunlar da sebep olarak, çocuk yaşta ailede toplumda,
arkadaş çevresinde veya eğitim döneminde edinilen olumsuz tecrübelerin sonucu
olarak ortaya çıktığını ifade etmişlerdir.
•Toplum içerisinde
yerini alan bireyin, sağlıklı bir sosyalleşmeyle çocukluk döneminde gerek sapma
davranışlarına gerekse suçlu davranışlarına yönelme ihtimali azalacak hem de
daha az sorunları olan birey olabilecektir. Bu dönemlerin her birinin sağlıklı
geçirilmesinde başta aile olmak üzere, eğitimcilerin, arkadaş çevresinin ve
içinde yer aldığı toplumun diğer fertlerinin payının ne kadar büyük olduğu ise
tartışmasız herkesçe kabul edilen bir gerçektir.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1.
Gelişim psikolojisi bağlamında çocukluk döneminde suça karışma riskinin en
fazla olduğu dönem aşağıdakilerden hangisidir?
a)
İlk çocukluk dönemi
b)
Son çocukluk dönemi
c)
Ergenlik dönemi
d)
Yetişkinlik dönemi
e)
Hiçbiri
2.
August Aichhorn (1979), bireyi doğuştan asosyal olarak tanımlamakta, “ileriki
yaşlarda sosyalleşme sürecini tamamlayamamış bireylerin birer “gizli suçlu”
olduklarını…” iddia etmektedir. Gelişim psikolojisi açısından, sosyalleşme
sürecine ilk adım aşağıdaki dönemlerden hangisinde başlar?
a)
Bebeklik dönemi
b)
İlk çocukluk dönemi
c)
Son çocukluk dönemi
d)
Ergenlik dönemi
e)
Hiçbiri
3.
Çocukluktan başlayıp yetişkinliğe kadar devam eden dengesiz hareketler ve suçlu
davranışlar olarak kendini gösteren, diğer insanlara göre daha fazla şiddet
eğilimi ile nedensiz, amaçsız, ani ve düşüncesiz bir şekilde tepkisel hareket
eden negatif kişilik özelliğine verilen isim aşağıdakilerden hangisidir?
a)
Antisosyal kişilik bozukluğu (psikopati)
b)
Negatif duygusallık
c)
Zekâ geriliği
d)
Nörotik bozukluklar
e) Hiçbiri
4.
“Suçluluk içsel çatışmalara, duygusal sorunlara, güvensizlik, yetersizlik ve
aşağılık duyguları ile ilgilidir. Çocukluk döneminde oluşan bir travma çocuğun
kişiliğinde hasar oluşturur ve böylelikle uzun süreli psikolojik sorunlara
neden olabilir.” yaklaşımı aşağıdakilerden hangisine aittir?
a)
August Aichhorn
b)
Sigmund Freud
c)
Jean Piaget
d)
Lawrence Kohlberg
e)
Hiçbiri
5.
Suça sürüklenen çocuk ve gençlerde en sık görülen psikiyatrik bozukluklar;
davranım bozukluğu, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, madde kullanımı,
post travmatik stres bozukluğu, depresyon, anksiyete ve mental retardasyondur.
a)
Doğru
b)
Yanlış
6.
Çocuğun ahlak gelişimindeki eksikliklerin yani sürekli benmerkezci
davranmasının, toplum hâlinde yaşamanın karşılıklı saygı ve kurallara uymayı
gerektirdiğini öğrenmeden yetişmesinin onu daha sonraki aşamalarda suça
yöneltebileceği yaklaşımı aşağıdakilerden hangisine aittir?
a)
Sigmund Freud
b)
August Aichhorn
c)
Lawrence Kohlberg
d)
Jean Piaget
e)
Hiçbiri
7.
Aşağıdakilerden hangisi, doktrinde çocuğun suçluluğa yönelmesinin psikolojik
nedenleri arasında gösterilir?
a)
Çocuğun yapısı ve kişilik özellikleri
b)
Çocuğun yeteneklerine ilişkin etmenler
c)
Çocuk üzerindeki çevresel etmenler
d)
Çocuğun sosyal çevresi ve yaşam koşulları
e) Hepsi
8.
Psikolojik suç teorilerinin genel olarak; psikanalitik yaklaşım ile suçun genel
kişilik özellikleri ve bilişsel gelişim ile ilişkisi üzerine yoğunlaştığı
görülür.
a)
Doğru
b)
Yanlış
9.
Kişilik teorileri altındaki yaklaşımların ortak noktası, suçun bireyin kişilik
özelliklerinin bir yansıması olarak ortaya çıktığı düşüncesidir.
a)
Doğru
b)
Yanlış
10.
“Bu dönemde arkadaş ilişkileri çerçevesinde, ait olduğu grup önem kazanır ve
grup normlarına uymada çaba harcar. Bu son derece doğal ve kendiliğinden olan
bir gruba üye olma eğilimi olumlu bir gruba üye olarak sonuçlanırsa bireyin
pozitif yönde gelişmesini destekler. Ancak bu gruba katılma eğilimi bazen
toplumca onaylanmayan sokak çeteleri, uyuşturucu ve alkol kullanan gruplara üye
olmakla da sonuçlanabilir.” metninde bahsedilen dönem aşağıdakilerden
hangisidir?
a)
İlk çocukluk dönemi
b)
Son çocukluk dönemi
c)
Ergenlik dönemi
d)
Yetişkinlik dönemi
e) Hiçbiri
Cevap Anahtarı: 1.C,
2.B, 3.A, 4.B, 5.A, 6.D, 7.E, 8.A, 9.A, 10.C
Çocuk Suçluluğu Çerçevesinde Çocuk ve
Aile Kavramları ve İlişkilerinin Değerlendirilmesi ünite 7
Özet
Psikanalitik psikolojinin kurucusu kabul
edilen Freud “bireyin çocukluk yaşantısının yetişkin kişiliğini güçlü biçimde
etkilediğini” ortaya çıkarmıştır (Kılıç, 2007: 20).
Çocuklar, toplumlar için korunma ve özel
bakıma muhtaç sosyal gruplar olarak değerlendirilebilir. Günümüzde toplumlar
çocukluğu yaş grupları ile belirlemektedir.
Çocuğun sosyalleşmesinde temel olan
ailedir, diğer kurum ve grupların etkileri ailede çocuğun aldığı eğitime göre
şekillenir.
5395 Sayılı Çocukları Koruma Kanunu
(ÇKK), korunma ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocukların korunması ve
haklarına ilişkin usul ve esasları düzenlemektedir.
Ceza kanunlarımız çocuklara
yetişkinlerden farklı olarak hem yargılama aşamasında hem de öngörülen
cezalarda indirimler ve farklılıklar uygulamıştır.
İnsanlığın ilk dönemlerinden itibaren
ailesiz bir yaşam biçimi görülmemektedir.
Tek kişilik hane halkı bir hanede
yalnızca tek kişinin yaşadığı hane halkıdır. Diğer hane halkı ise, aralarında
akrabalık bağı bulunsa dahi, aynı evde kalan öğrenci, işçilerden oluşan
hanelerdir (TÜİK, 2006:1). Çekirdek aile; karı, koca ve evlenmemiş çocuklardan
oluşan ailedir.
Geniş aile ise; daha çok tarım
toplumlarında görülen, toprak işleyebilmek ve köy hayatını daha rahat
sürdürebilmek için aile bireylerinin birbirinden kopmadan beraber yaşadığı
ailelerdir (Timur, 1972). Ülkemizde hâkim olan aile yapısının çekirdek aile
olduğu ondan sonra da geniş ailenin geldiğini görmekteyiz.
Ailenin ekonomik durumunun kötü olması,
ailenin çocuk üzerindeki denetim eksikliği çocuğu suça iten nedenler arasında
gösterilebilir (Yavuzer, 1990; İçli, 2007; Soyaslan, 1996; Akıncı, 1993).
Parçalanmış aileyi çocuk suçluluğunun
tek sebebi olarak söylememiz mümkün değilse de önemli etkileri olduğunu
söyleyebiliriz (Attar, 1993; Akıncı, 1993; Saran, 1979; Mangır ve Silleli,
1994; Baltacı, 2011).
•Toplumun
incinebilir gruplarının başında gelen çocukların suça sürüklenmesi kaygı verici
bir durumdur. Burada Alfieri’nin sözü daha da bir anlam kazanmaktadır. Alfieri “suçu
cemiyet hazırlar, fert işler” (Saldırım ve Karacık, 2002: 279) demektedir. Konu
çocuğun suça sürüklenmesi ise cemiyetin yani toplumun sorumluluğu da normal bir
ferde göre kat ve kat artmaktadır. Çocuklar, toplumların gelecekleridir. Bu
yüzden yasalarla ihtilaf hâlindeki bugünkü küçük çocuklar ileride de yine aynı
ihtilaf hâlinde yetişkinler olacaktır. Çocukların suçtan korunması, çocuk
suçluluğunun önüne geçilmesi toplumların gelecekleri açısından büyük önem
taşımaktadır.
•Çocuklar,
yetişkinler gibi oturmuş bir psikolojik yapıya sahip değildirler.
Yetişkinlerden daha zayıf psikolojik yapılarıyla çocuklar yaptıkları eylemlerin
anlam ve sonuçlarını tam olarak algılayamayabilirler. Sosyolojik olarak da
çocuklar toplumda yetişkinlerden farklı kurgulanmıştır. Toplum, bir yetişkine
verdiği ödev ve sorumluluğu çocuktan beklememektedir. Çocuğun bu ödev ve
sorumlulukları yerine getirmesini mümkün görmemektedir. Çocuğun bu psikolojik
yapısı ve toplumsal olarak kurgusu onun hukuki olarak da yetişkinlerden ayrı olması
sonucunu doğurmuştur. TCK’da çocuklara suç fiili oluşturan eylemleri sebebiyle
ya hiç ceza öngörülmemiş ya da yaş gruplarına göre cezalarda indirime
gitmişlerdir. ÇKK’da da suçlu çocuk kavramı yerine suça sürüklenen çocuk
kavramı kullanılmıştır. Bu kanunla çocukların yargılama usul ve şekilleri de
yetişkinlerden farklılık arz etmektedir.
•Tarih boyunca
formatları değiştirse de her dönem ve toplumda “aile” görülebilir. Toplumlarda
geniş aile, çekirdek aile, tek kişilik hane halkı gibi değişik aile yapıları
görülebildiğinden yukarıda bahsedildi. Son yüzyılla birlikte teknolojide
yaşanan hızlı gelişme, kürselleşme ve sanayileşmenin etkileriyle tarım
toplumundaki geniş aileler yerini çekirdek ailelere ve tek kişilik ailelere
bırakmıştır. Bu durum çocukların yetiştirilmesinde de önemli farklılıklar
yaratmıştır. Kırsal kesimdeki herkesin birbirini tanımasının oluşturduğu
denetim ortadan kalkmış, çocuklar lüks tüketime özenti duymaya başlamışlardır.
Bu değişiklikler çocukların suça sürüklenmesinde de etkili olmuştur. Yine büyük
şehirlerin kalabalığında çocukların yalnızlaşması ve ailenin çocuk üzerinde
kontrolünün zayıflaması çocukları suça ve suçlulara yaklaştırabilmiştir. Bu
durumun faydalı bir sonucu ise anne babaların eğitim seviyesinin yükselmesi
olmuştur.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1.
Suç ilk ne zaman ortaya çıkmıştır?
a)
İlk insanla birilikte
b)
Yazının bulunmasıyla
c)
İnsanların toplu halde yaşamaya başlamalarıyla
d)
Dillerin ortaya çıkmasıyla
e)
Ticaretin insanlar arasında başlamasıyla
2.
Ülkemizde çocuk suçluluğu kavramı hangi yaş grubunu kapsamaktadır?
a)
0-12
b)
0-15
c)
0-16
d)
0-17
e)
0-18
3.
Aşağıdakilerden hangisi çocuklara yetişkinlerden farklı hukuki yaptırımlar
uygulanmasının sebeplerinden biridir?
a)
Çocukların toplumsal yapıdaki yerlerinin yetişkinlerden farklı olması
b)
Çocukların sağlık açısından yetişkinlerden hassas olması
c)
Çocukların duygusal olarak yetişkinlerden farklı olması
d)
Çocukların teknolojiye yetişkinlerden daha yatkın olması
e)
Çocukların medyadan yetişkinlerden daha çok etkilenmesi
4.
Aşağıdakilerden hangisi Freud’un Psikoseksüel evrelerinden biri değildir?
a)
Oral dönem
b)
Anal dönem
c)
Psikal dönem
d)
Latent (gizil) dönem
e) Genital dönem
5.
Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
a)
Çocukluk Rönesans’la birlikte ortaya çıkmış toplumsal bir kurgudur.
b)
Tarihte de çocuk suçlulara yetişkinlerden ayrı davranıldığı görülmüştür.
c)
19. yüzyılla birlikte çocukları koruyucu ve yetişkinlerden daha belirgin
çizgilerle ayırıcı gelişmeler yaşanmıştır.
d)
Çocukluk her zaman her toplumda kesinlikle varlığını korumuştur.
e)
Çocukluk taklit etme ve model almanın yoğun olarak yaşandığı bir dönemdir.
6.
Aşağıdakilerden hangisi sosyalleşme sürecinde etkili değildir?
a)
Aile
b)
Okul
c)
Akran Grupları
d)
Medya
e)
Sağlık
7.
Aşağıdakilerden hangisi Türkiye’de en sık rastlanan aile yapısıdır?
a)
Geniş aile
b)
Tek kişilik hane
c)
Birleşik aileler
d)
Çekirdek aile
e)
Kök aile
8.
Aşağıdakilerden hangisi geleneksel geniş aileden çekirdek aileye geçişe etki
eden faktörlerden biri değildir?
a)
Teknolojik gelişmeler
b)
Küreselleşme
c)
Şehirleşme
d)
Sanayileşme
e) Nüfus artışı
9.
Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
a)
Geniş aileden çekirdek aileye geçişle üç kuşağın bir arada yaşama zorunluluğu
ortadan kalkmıştır.
b)
Geniş aileden çekirdek aileye geçişle ailenin ekonomik bağları zayıflamıştır.
c)
Geniş aileden çekirdek aileye geçişle çocuklar üzerindeki aile denetimi
zayıflamıştır.
d)
Geniş aileden çekirdek aileye geçişle lüks tüketim artmıştır.
e)
Geniş aileden çekirdek aileye geçişle akrabalık ilişkileri güçlenmiştir.
10.
Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
a)
Toplumsal yapıdaki ve dünya görüşlerindeki değişiklik sebebiyle ailedeki
geçimsizliklerin arttığı söylenebilir.
b)
Toplumsal yapıdaki ve dünya görüşlerindeki değişikliğin boşanmalara etki ettiği
söylenebilir.
c)
Parçalanmış ailenin çocuk suçluluğunun tek sebebi olduğu söylenebilir.
d)
Ülkemizde en yoğun görülen aile yapısı çekirdek ailedir.
e) Ülkemizde çekirdek
aileye geçiş 19. yüzyılla birlikte başlamıştır.
Cevap Anahtarı: 1.C,
2.E, 3.A, 4.C, 5.D, 6.E, 7.D, 8.E, 9.E, 10.C
AİLESEL FAKTÖRLERİN ÇOCUĞUN SUÇA
SÜRÜKLENMESİNE ETKİLERİ ünite 8
Özet
Ülkemizde yapılan çalışmalar çocuğun
ailenin ilk çocuğu olması ve tek çocuk olmasının çocuğun suça sürüklenmesinde
etkili olduğu iddiasını doğrulamamaktadır. Suçlu çocuklarla yapılan bir
çalışmada, çocukların % 15,5 oranında ailesinin ilk çocuğu olduğu,
görüşülenlerden ailesinin tek çocuğu olan ise yoktur (Şahinli, 2012: 83).
Şiddete uğrayan çocukların, şiddeti
normalleştirmesi ve büyüyünce kendisinin de şiddet uygulaması olası bir
durumdur (Ada, 2007: 303).
Çocukların fiziksel şiddet görmeleri ile
suça sürüklenmeleri arasında bir bağlantı olduğunu araştırmacılar
incelemişlerdir.
Aile içi huzursuzluklar çocukları
psikolojik olarak derin şekilde yaralamakta, çocuk bazen bu bunaltıcı ortamdan
kurtulmak için bazen de dikkat çekebilmek için suça yönelebilmektedir.
Cezaevinde yapılan bir çalışmada kurumda
bulunan çocukların ebeveynleri çoğunluğunun ilkokul ve altı eğitim durumunda
olduğu anlaşılmıştır.
Ailenin gelir seviyesinin düşük olması
çocuğun arkadaş çevresini, bulunduğu sosyal çevreyi etkileyecektir. Bu
çocukların kaliteli, suçtan uzak ortamlarda bulunma ihtimali azalacağından
bunların suçla tanışma ihtimali artabilir.
Suçla bir şekilde tanışmış hüküm giymiş
veya kolluk aşamasında işlem gören çocukların çok kardeşli kalabalık ailelerden
geldiği anlaşılmıştır.
Çocuğun gecekonduda büyümesi diğer
ailevi faktörlerle karşılaştırıldığında çocuğun suça sürüklenmesinde daha az
etkilidir yorumu yapılabilir.
Ülkemizde yapılan çalışmalarda suça
sürüklenen çocukların büyük bir bölümünün parçalanmış ailelerden gelmediği
gözlemlenmektedir.
Sutherland’e göre “Suçlular hem suç
işleme tekniklerini hem de suç işlemeyi kolaylaştıran gerekçeleri diğer
suçlulardan öğrenir.” (Cullen ve Agnew’den akt. Dolu, 2010: 232).
•Ülkemizde
suça sürüklenen çocukların sayısının her geçen yıl arttığı yukarıda belirtildi.
Bu tablo devlete ve topluma, çocuklara ekstra ilgi gösterilmesi gerekliliğini
gözler önüne sermektedir. Çocukların suça sürüklenişini önleyici tedbirler,
acilen hayata geçirilmelidir. Bu çalışmada çocukların yetişkinlerden farklı
özel durumlarını açıklamayı ve onların suça sürüklenmelerinde etkili olduğu
düşünülen ailevi yapısal ve fonksiyonel bozuklukların, sorunların
belirtilmesini özellikle yapılmış yerel çalışmalar çerçevesinde belirtmeyi
amaçlamıştır. Çocukların suça sürüklenmesinde ailelerin etkisinin çok fazla
olduğu gibi çocukların suçtan korunmasında da ailelerin etkisi çok fazladır. Bu
sebeple çocukları suça iten ailevi faktörlere ağırlık verilmiştir.
•Çalışmada
yapılan literatür taraması çerçevesinde çocuğun suça sürüklenmesine etki edebilecek
ailevi faktörler araştırılmıştır. Çocuğun ailesinde tek veya ilk çocuk olması,
annesinin çalışması, ailedeki disiplin anlayışı, anne ve babanın birbiri ile
ilişkileri, ailenin öğrenim durumu, ailenin ekonomik durumu, ailenin yapısı,
ailenin gecekonduda ikameti, çocuğun parçalanmış aileden gelmesinin etkisi,
ailede suçlu bireylerin bulunmasının etkisi çalışma çerçevesinde
araştırılmıştır. Aile ile ilgili bu faktörlerden çocuğun suça sürüklenmesinde
hangisinin etkili olduğu veya hangisinin daha çok etkili olduğu incelenmiştir.
•Ülkemizde
ailede tek veya ilk çocuk olma pek de görülen bir durum değildir. Suçla
tanışmış çocuklarla yapılan çalışmalarda genelde çocukların iki ve daha fazla
kardeşleri olduğu görülmektedir. Çocuğun gelişim sürecinde annesinden ayrı
kalması da çocuğun gelişimi açısından önemli sorunlara gebe olabilir. Ancak
ülkemizde suçlu çocuklarla yapılan çalışmalarda bu durumun da doğrulanmadığını
genellikle annelerin çalışmadığından yukarıda bahsedildi.
•Çocukları
suçtan korumak için tutarlı bir disiplin anlayışı büyük önem taşımaktadır.
Çocuğun üzerindeki dengeli bir denetim ve orantılı bir disiplin onu suçtan uzak
tutmakta çok önemli bir değişken olarak kabul edilebilir. Ancak çocukları
disiplinli bireyler hâline getirmek için şiddete başvurulmamalı, fayda elde
etmeyi amaçlarken kapanması çok zor olan sorunları açmamak gerekmektedir.
Şiddet, çocuğun kendine güvenini zedeleyen, onun şiddeti normal gören bir birey
olması sonucunu da beraber getirebilir. Aynı şekilde anne babaların nda birbirlerine
şiddet uygulamaları, kavgalı sorunlu ilişkileri nin olması çocuklarda
sorunların oluşmasına yol açabilir. Bu durum çocukların ailesinden
uzaklaşmasına ve denetimsiz bir hayat yaşamasına neden olabilir. Aile
denetiminin eksikliği ise çocuğu suça sürükleyebilir.
•Suça
sürüklenen çocuklarla yapılan çalışmalardaki ortak noktalardan bir tanesi de
çocukların ailelerin eğitim seviyesinin oldukça düşük olmasıdır. Yukarıda
bahsedilen örnek çalışmalarda ailelerin özellikle annelerin eğitim seviyesinin
oldukça düşük olduğu hatta okuma yazma bilmeyen annelerin azımsanamayacak
sayıda olduğu belirtilmiştir. Bu durum günümüzde çok zor olan çocuk eğitimi
için önemli sorunlar ortaya çıkarabilir. Çocukları suçtan korumakta eğitimli
anne babaların daha iyi durumda olduğu çıkarımında bulunulabilir. Ailenin
ekonomik durumunun zayıf olması da çocuğu suça sürükleyebilecek faktörlerden
bir tanesi olarak sayılabilir. Nitekim yapılan literatür taramasında incelenen
çalışmalarda suça sürüklenen çocukların ailelerinin çoğunluğunun düşük ekonomik
seviyede olduğu görülmektedir.
•Ailenin
kalabalık olması da anne babanın çocuğa ayıracağı zaman diliminde azalmaya yol
açabilir. Yine kalabalık ailelerde anne babaların çocuklar üzerindeki denetimi
de azalmaktadır. Aile denetimi ise çocuğu suçtan korumak adına önemli bir set
görevi yapabilmektedir. Kalabalık ailelerin bir de gecekondu gibi çocuğun
yetişmesine uygun olmayan sağlıksız konutlarda oturuyor olması, çocuğun suça
sürüklenmesine daha kolay bir zemin hazırlayabilir. Ancak gecekonduda yaşama ve
ailenin kalabalık olması tek başına çocuğun suça sürüklenişine zemin hazırlar
demek kesinlikle doğru olmaz. Bu iki ailevi faktörün, çocuğu suçtan korumak
için dikkat edilmesi gereken hususlar arasında sayılması daha doğru olabilir.
Parçalanmış aileden gelme de yine dikkat edilmesi gereken önemli hususlardan
bir tanesidir.
•Ailede suçlu
bireylerin bulunması, çocuğu suça götürebilecek çok önemli etkenlerden biridir.
Çünkü çocuklar hayatlarının ilk yıllarından itibaren taklit yoluyla öğrenir.
Çocuklar ilk önce anne babasını, sonra kardeşlerini ve akrabalarını,
arkadaşlarını taklit ederek sosyalleşirler. Bu sosyal öğrenmede aile
fertlerinden bir veya birkaçının suç işlemiş veya suç işliyor olması çocuğun
suçu normalleştirmesine neden olabilir. Çocuğu suçtan koruyacak olan ailenin
suç işliyor olması çocuk için büyük bir sorundur. Özellikle devlet olarak bu
konuya azami ölçüde dikkat edilmeli ve alınan tedbirlerle bu çocuklar suçtan
korunmalıdır. Aynı şekilde anne babalara da eğitim faaliyetlerinde bulunulmalı
özellikle çocuk eğitimi ile ilgili eğitimler devlet ve sivil toplum kuruluşları
tarafından sıklıkla tekrarlanmalıdır. Yukarıdaki sayılan faktörlerden
birkaçının bir araya geldiği çocuklara ise ayrıca dikkat edilmeli ve bu
çocuklara özel tedbirler alarak onları suçtan korumaya gayret gösterilmelidir.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1.
Aşağıdakilerden hangisi çocuğu suça iten aile dışı etkenlerden biri değildir?
a)
Okul çevresi
b)
Arkadaş çevresi
c)
Sağlık çevresi
d)
İş çevresi
e)
Kentleşmenin etkileri
2.
Aşağıdakilerden hangisi çocuğu suça iten ailevi faktörlerden biri olarak
sayılamaz?
a)
Ailenin tek çocuğu olması
b)
Ailenin ekonomik durumunun kötü olması
c)
Ailenin eğitim seviyesinin düşük olması
d)
Ailenin uzun süre televizyon seyretmesi
e)
Ailede suçlu bireyler bulunması
3.
Aşağıdakilerden hangisi çocuğu suça sürükleyen ailevi etkenlerden biri olarak
sayılabilir?
a)
Annenin çalışması neticesi çocuktan ayrı kalması
b)
Kitle iletişim araçlarının etkileri
c)
Göçün etkisi
d)
Kentleşmenin etkisi
e)
Arkadaş çevresinin etkisi
4.
Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
a)
Çocuğun ailesindeki disiplinin tutarsız olması onu suça sürükleyebilir.
b)
Çocuğun suça sürüklenmesine anne babanın ilişkilerinin kuvvetli olması sebep
olabilir.
c)
Çocuğun suça sürüklenmesine ailenin denetim eksikliği sebep olabilir.
d)
Çocuğun suça sürüklenmesine ailede suçlu bireyler bulunması sebep olabilir.
e) Çocuğun suça
sürüklenmesine ailenin ekonomik durumunun kötü olması sebep olabilir.
5.
Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
a)
Annenin üniversite mezunu olması çocuğun suça sürüklenmesinde etkilidir.
b)
Kalabalık aileler çocuğun suça sürüklenmesinde etkilidir.
c)
Parçalanmış aileler çocuğun suça sürüklenmesinde etkilidir.
d)
Ailenin gecekonduda yaşaması çocuğun suça sürüklenmesinde etkilidir.
e)
Aile içi ilişkilerin kötü olması çocuğun suça sürüklenmesinde etkilidir.
6.
Aşağıdakilerden hangisi çocuğun yoksul aileden gelmesinin sonuçlarından biri
değildir?
a)
İhtiyaçlar yeterli düzeyde karşılanamaz.
b)
Çocuk, gelişimine uygun sağlıklı konutta oturamaz.
c)
Arkadaş çevresi belli bir seviyenin altında kalır.
d)
Çocuk yüksek kalitede eğitim alamaz.
e)
Çocuk mutlu ve huzurlu bir aile ortamında yetişir.
7.
Gecekondu ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
a)
Bayındırlık ve yapı kurallarına aykırı olarak inşa edilmiştir.
b)
Devlet desteği ile vatandaşlarca inşa edilmiştir.
c)
Gerçek ya da tüzel, kamusal ve özel kişilerin toprakları üzerine inşa edilmiş
olabilir.
d)
Toprak iyesinin istenç ve bilgisi dışında inşa edilmiştir.
e)
Barınma gereksinmeleri devletçe ve kent yönetimlerince karşılanamayan yoksul ya
da dar gelirli ailelerin yaşadığı barınak türüdür.
8.
Parçalanmış aileden gelen çocuklarla ile ilgili aşağıdakilerden hangisi
doğrudur?
a)
Çocuktaki güvenlik hissi zedelenir.
b)
Diğer çocuklardan daha sağlıklı olurlar.
c)
Derslerinde diğer çocuklara göre daha başarılı olurlar.
d)
Öz güvenleri daha yüksek olur.
e) Sportif faaliyetlere
daha yatkın olurlar.
9.
Çocuk suçluluğuyla ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
a)
Çocuğun suça sürüklenmesinde cemiyetin yani toplumun sorumluluğu normal bir
ferde göre daha fazladır.
b)
Yasalarla ihtilaf hâlindeki bugünkü küçük çocuklar ileride de yine aynı ihtilaf
hâlinde yetişkinler olabilirler.
c)
Çocukların suçtan korunması, çocuk suçluluğunun önüne geçilmesi, toplumların
gelecekleri açısından büyük önem taşımaktadır.
d)
Toplumun incinebilir gruplarının başında gelen çocukların suça sürüklenmesi
toplumlar için kaygı verici bir durumdur.
e)
Toplumlar için çocuk suçluluğunun artıyor olması yetişkin suçluluğunun
artmasından daha iyidir.
10.
Aşağıdakilerden hangisi çocukları suçtan korumak için ailede bulunabilecek
özelliklerden biri değildir?
a)
Ailedeki tutarlı bir disiplin anlayışı
b)
Ailenin çocuğa arada bir fiziksel şiddet uygulaması
c)
Ailenin çocuğu makul bir seviyede denetlemesi
d)
Ailenin çocuk üzerinde tutarlı bir otorite kurması
e) Ailenin çocuğu ile
ilişkilerinin sıcak ve samimi olması
Cevap Anahtarı: 1.C,
2.D, 3.A, 4.B, 5.A, 6.E, 7.B, 8.A, 9.E, 10.B
ÇOCUKLARI SUÇA SÜRÜKLEYEN ETMENLERDEN
EĞİTİM VE ARKADAŞ ÇEVRESİ ünite 9
Özet
Eğitimin sadece olumlu yönü
düşünülmemelidir. Suça itilen çocuk eğitiminde, olumsuz davranış modelleri,
aile ve eğitimciler tarafından dikkatle izlenmelidir.
Suça sürüklenen çocukların arkadaş
çevrelerinde olumsuz modeller yer almaktadır.
Sağlıklı aile ortamından yoksun
çocuklar, bilerek veya bilmeyerek yetişkinler tarafından suça itilmektedirler.
Eğitim imkânlarından mahrumiyet,
suçluluğu/suça itilmeyi tetiklemektedir.
Güç bireyselleşmeyi, zayıflık ise
çeteleşmeyi gerektirmiştir.
Çocuk suçluluğunu engellemenin yolu,
yetişkin eğitimlerinden geçmektedir.
Okul başarısının temelinde, çocuğun
yakın çevresi olan aile faktörü önemli bir yer tutmaktadır.
•0-18
yaş arası çocukları suça sürükleyen birçok etmen söz konusudur. Bu etmenlerden,
eğitim ve arkadaş çevresinin rolünün incelenmesi amaçlanmıştır. Eğitim
ortamlarının sağlıklı olması, bireyin iyi eğitim almasını ve topluma faydalı
olmasını sağlayacaktır. Eğitim ortamlarının yoksunluğu veya yanlış eğitim,
çocuklar için tehlikeli olmakla birlikte, aile ve eğitimcilere düşen birtakım
sorumluluklar da bulunmaktadır. Bu çalışmada bu sorumluluklara maddeler hâlinde
değinilmiştir.
•Çocukların
suça sürüklenmesinde, arkadaş çevresi de önemlidir. Tek başına işlenmeyen bazı
suçlar, topluluk psikolojisi ile işlenebilmektedir. Bu suçlar zamanla tekrar
edilmekte ve çocukları sürekli suç ortamlarına sürükleyerek, kanun ile
ihtilaflı hâle getirmektedir.
•Çalışmada, uluslararası
beyanname, rapor ve konu ile ilgili araştırma örneklerine de yer verilmiştir.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1.
Eğitim ne tür davranışlar meydana getirmeyi amaçlamaktadır?
a)
Karmaşık
b)
Otantik
c)
İstendik
d)
Romantik
e)
Duygusuz
2.
Çocuklar hangi konuda desteklenirse suça eğilimleri azalır?
a)
Hırsızlık
b)
İletişimsizlik
c)
Kanunsuzluk
d)
Uyumsuzluk
e)
Şefkat ve bakım
3.
Çocuklar için en fazla suç işleme ortamı aşağıdakilerden hangisidir?
a)
Aile Ortamı
b)
Okul Ortamı
c)
Arkadaş Çevresi
d)
İnternet Ortamı
e)
Medya
4.
2007 Avrupa Parlamentosu Raporunda çocukları suça iten nedenler sıralanmıştır.
Hangisi bu nedenler arasında değildir?
a)
Anne-baba yoksunluğu
b)
Aile içi şiddet
c)
İnternet
d)
İyi Eğitim
e) Yoksulluk
5.
Araştırma sonuçlarına göre, aşağıdakilerden hangisi bireylerin mükerrer-tekrar
eden suçluluk eğilimlerinde daha etkilidir?
a)
Geçmişine ait değişkenler
b)
Geleceğine ait imkânlar
c)
Yaşadığı zamana ait durumlar
d)
Bireyin hayalleri
e)
Çocukluk özlemleri
6.
Tarhan’ın vurguladığı bir çalışmada, çocuklar önceki kuşaklara nazaran erken
yaşlarda aşağıdakilerden hangisi ile tanışmaz ?
a)
Şiddet
b)
Cinsellik
c)
Suç
d)
Ergenlik
e)
Medya
7.
Aşağıdakilerden hangisi mükerrer suç kavramını tarif etmektedir?
a)
Tekrar eden suç
b)
Her gün karşılaşılan farklı suç
c)
Nadir görülen suç
d)
Nitelikli suç
e)
Eksik teşebbüslü suç
8.
Aşağıdakilerden hangisi arkadaş çevresinin olumsuz yönlerinden değildir?
a)
Alkol
b)
Suç
c)
Uyuşturucu
d)
Yalnızlık
e) Hiçbiri
9.
Çocukların suç ortamlarına maruz kalmaması, maruz kaldı ise bu ortamlardan
uzaklaşabilmesi ve çocuklara sağlıklı ortamlar sağlanabilmesi için, uzmanlar
tarafından “yetişkin eğitim programlarının” düzenlenmesine ihtiyaç vardır.
Aşağıdakilerden hangisi bu tür eğitimlerin kapsamı dışındadır?
a)
Anne Eğitimi
b)
Baba Eğitimi
c)
Eğitimci Eğitimi
d)
Akran Eğitimi
e) Hiçbiri
10.
Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
a)
Eğitimin sadece olumlu yönü düşünülmemelidir. Suça itilen çocuk eğitiminde, olumsuz
davranış modelleri, aile ve eğitimciler tarafından dikkatle izlenmelidir.
b)
Suça sürüklenen çocukların arkadaş çevrelerinde olumsuz modeller yer
almaktadır.
c)
Sağlıklı aile ortamından yoksun çocuklar, bilerek veya bilmeyerek yetişkinler
tarafından suça itilmektedirler.
d)
Okul başarısının temelinde, çocuğun yakın çevresi olan aile faktörü, önemli bir
yer tutmamaktadır.
e) Eğitim imkânlarından
mahrumiyet, suçluluğu ve suça itilmeyi tetiklemektedir.
Cevap Anahtarı: 1.C,
2.E, 3.C, 4.D, 5.A, 6.D, 7.A, 8.D, 9.D, 10.D
GÖÇ, KENTLEŞME - GECEKONDULAŞMA VE ÇOCUK
SUÇLULUĞUNA ETKİLERİ ünite 10
Özet
En genel anlamıyla göç, şahıs veya
toplulukların fiilî ikametgâhlarını isteyerek ya da zorla, kalıcı veya belirli
bir süreyi kapsayıcı şekilde değiştirmeleridir.
Göçü doğuran sebepler itici, iletici ve
çekici sebepler olarak üç ana başlık altında değerlendirilebilir.
İç göç en kısa tanımıyla; bir ülkenin
kendi sınırları içerisinde belirli bir bölgeden bir başka bölgeye
gerçekleştirilen göç hareketidir.
Dış göç, yerleşme ya da çalışma amacıyla
bireylerin kendi ülkelerinden ayrılarak başka bir ülkeye yaptıkları nüfus
hareketleri olarak nitelendirilebilir.
Mevsimlik göç özetle, iş gücü açığının
karşılanması amacıyla aynı ya da yakın ülkeden mevsimlere dayalı olarak başta
tarımsal üretim olmak üzere birçok farklı iktisadi faaliyet alanında
gerçekleştirilen geçici göçleri anlatmaktadır.
Kentleşme, dar anlamda kent sayısı ve
kentlerde yaşayan nüfusun kırsal alanda yaşayanlara göre artması olarak
nitelendirilir.
Kentlileşme, kentli insan
davranışlarının bireyde, ailede ve diğer sosyal gruplarda gelişmesi süreçlerini
anlatan bir olgu olarak değerlendirilmekte ve ekonomik, sosyal, siyasal,
psikolojik, inançsal ve estetik boyutları ile ele alınmaktadır.
Avrupa ülkelerinde, sanayileşmenin
etkisi ile 18. yüzyılın sonlarında başlayan kırsaldan kente göç hareketleri,
Türkiye’de 1950’li yıllardan sonra başlamıştır.
1980’li yılların başlarından itibaren
ise Türkiye’nin doğusunda baş gösteren yoğun şiddet ve terör olayları, bu
bölgede yaşayan pek çok vatandaşın da yaşadıkları bölgelerden ayrılarak büyük
kentlere gelmelerine yol açmıştır.
Kırdan kente göç eden geniş
kalabalıklar, bu geçiş döneminde önemli sorunlar ile karşı karşıya
kalmışlardır. Göç edenlerin bazıları şehirle bütünleşirken bazıları
bütünleşememiş ve şehirden ayrı kendilerinin yaşayabilecekleri mekânlar meydana
getirmişlerdir.
Türkiye’deki kentleşme Avrupa
ülkelerinde yaşandığı gibi yaşanmamış ve sancılı olmuş ve hâlen de olmaya devam
etmektedir.
Büyük umutlar neticesi, kırdan kente göç
sonrası yaşanan hayal kırıklığının etkileri de özellikle genç bireyler üzerinde
olumsuz etkiler yaratacaktır. Bu olumsuz etkiler de özellikle şiddet içeren
suçları işlemede itici bir etmen olacaktır.
Şehirleşmeye paralel bir şekilde
gençlerin işledikleri suç türleri de değişmektedir.
Suçlu çocukların yaşa göre dağılımları
incelendiğinde; 4–10 yaş grubu çocukların oranı %1,8, 11–14 yaş grubu
çocukların oranı %19,4, 15-17 yaş grubu çocukların oranı %54,4 18 yaş grubu
çocukların oranı %18,5, yaşı bilinmeyen çocukların oranı ise %5,8 olarak
belirlenmiştir.
Karabulut’un çalışmasında suça
sürüklenen çocukların gerek kendilerinin gerekse de ebeveynlerinin eğitim
seviyelerinin son derece düşük olduğu görülmektedir.
Çocuk yaşlarda adi suçlardan başlayan
suç yolculuğu ise ilerleyen dönemlerde daha nitelikli suçlara yönelmektedir.
Suç öğrenilmekte, çevredeki diğer bireylere öğretilmekte ve niteliği
değişmektedir.
Erzurum ili ele alınarak yapılan
çalışmada suça sürüklenen çocukların önemli bir kısmının çok çocuklu, göç
neticesi il merkezine yerleşmiş ve gecekondu mahallelerinde yaşayan bireyler
arasından geldiği gösterilmektedir.
•Türkiye’de
gecekondu diye tabir edilen kavram köyden de kentten de farklı bir yapıyı
oluşturmaktadır. Gecekondu mahalleleri olarak nitelenen ve genellikle
şehirlerin varoş bölgelerini oluşturan bu toplumsal gruplarda suça yönelme
ihtimali yapılan pek çok çalışmada da yüksek bulunmuştur.
•Gecekondu
denilen yapıda, köy toplumu yapısının özelliklerinden olan, kuvvetli sosyal
kontrol ortadan kalkmıştır. Hayatı idame ettirmenin zorluğu, aile bireylerinin
hemen hepsinin çalışmasını ve eve para getirmesini zorunlu kılmaktadır. Azalan
sosyal kontrolün yanı sıra, bireylerin kent yaşamına duydukları özenti; buna
rağmen ulaşılmak istenilen yaşama ulaşma yollarının kısıtlı ve legal yolların
da çoğunlukla tamamen kapalı olması, kırsaldan kente göç akabinde yaşanan hayal
kırıklıkları gibi etmenlerin hepsi bireylerin ve özellikle de çocukların suça
itilmesinde önemli faktörlerdir.
•Yukarıda
da belirtildiği gibi Türkiye’de kırsaldan kente göç, Avrupa ülkelerinden daha
farklı bir yapıda cereyan etmiştir. Sanayileşme tamamlanmadan başlayan göçler
neticesi, istihdam olanakları bulamayan geniş kitleler kentlere gelmiş ve ancak
büyük bir çoğunluğu vasıfsız gündelik işlerde çalışmak ya da hiç iş bulamayarak
sosyal yardımlara muhtaç vaziyette bir hayat yaşamak zorunda kalmıştır.
•Günümüzde
de durum olumlu yönde çok fazla değişiklik gösterememiştir. Özellikle son
dönemde yaşanan ekonomik krizler, düzenli işlerde çalışan pek çok kişinin de
işlerinden çıkartılmalarına ve yeni istihdam alanlarının oluşmasının
engellenmesine neden olmaktadır. Gecekondu bölgelerinde yetişmekte olan ve
zaten yeterli ve verimli eğitim imkânlarına sahip olamayan genç nüfus yaşanan
ekonomik sorunlar ve işsizlik nedeni ile düzenli iş bulma şansını büyük oranda
yitirmektedir. Vasıflı iş gücünün dahi iş bulmada zorlandığı bir dönemde, bu
toplulukta legal yollardan ulaşılması toplumca meşru kabul edilen hedeflere ulaşma
imkânının kısıtlı olması pek çok genç suç kabul edilen eylemlere
yönelebilmektedir.
•Türkiye’de son
yıllarda özellikle metropol şehirlerde yapılmaya çalışılan kentsel dönüşüm
projeleri ve toplu konut uygulamaları, gecekondu mahallelerinde oluşması muhtemel
suçlu alt kültürlerinin oluşmadan dağıtılması adına önemli bir çalışmadır. Bu
sayede aynı suçlu alt kültürünü paylaşan ailelerden gelen gençler, şehrin
değişik bölgelerine dağılmakta ve birbirlerinden etkilenmeleri önlenmeye
çalışılmaktadır.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1.
Göçe neden olan etmenler aşağıdaki şıklardan hangisinde doğru olarak
verilmiştir.
a)
itici-iletici-belirleyici
b)
itici-mali-çekici
c)
itici-çekici-iletici
d)
çekici-siyasi-idari
e)
iletici-çekici-sınayi
2.
İş gücü açığının karşılanması amacıyla aynı ya da yakın ülkeden mevsimlere
dayalı olarak başta tarımsal üretim olmak üzere birçok farklı iktisadi faaliyet
alanında gerçekleştirilen geçici göçlere ne ad verilir?
a)
İradi göç
b)
Dış göç
c)
İç göç
d)
Mevsimlik göç
e)
Kitle göçleri
3.
Aşağıdakilerden hangisi 1950’li yıllarda Türkiye’de başlayan göç hareketlerinin
nedenlerinden sayılamaz?
a)
Hızlı nüfus artışı
b)
Tarımda makineleşme
c)
Toprak dağılımının düzensizliği
d)
Terör sorunu
e)
Az da olsa başlayan sanayileşme hamlesi
4.
Aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
a)
Avrupa ülkelerinde ve Türkiye’de göçün temel nedenini etnik kaygılar
oluşturmuştur.
b)
Avrupa ülkelerinde göçler sanayi devrimi sonrasında doğan büyük iş gücü
açığının kapatılması için yapılmıştır.
c) Türkiye’de 1950’li
yıllarda yaşanan hızlı sanayileşme göçleri meydana getirmiştir.
d)
Türkiye’de kırdan kente göç eden bireylerin kent yaşamına uyumu için 1950’li
yıllarda önemli çalışmalar yapılmıştır.
e)
Avrupa ülkelerinde yaşanan göç sonrası göç eden kitlelere istihdam sağlanması
adına sanayileşme hamlesi başlatılmıştır.
5.
Aşağıdakilerden hangisi kentin nitelikleri arasında sayılamaz?
a)
Köylere göre nüfus yoğunluğu daha fazladır.
b)
Pek az kişi tarımsal faaliyetler ile uğraşmaktadır.
c)
Toplumsal roller açısından iş bölümü yapılmış ve profesyonelleşme sağlanmıştır.
d)
Geniş aile olarak nitelendirilen aile yapısına sıklıkla rastlanır.
e)
Bireyler hemen tüm temel ihtiyaçlarını kent içerisinde karşılayabilmektedirler.
6.
Aşağıdaki ifadelerden hangileri doğrudur?
I.
Kentleşme olgusu temelde fiziksel bir görünümü yansıtırken, kentlileşme, kent
olarak tanımlanan fiziksel ortamı paylaşan bireylerin davranış biçimlerini
ifade etmektedir.
II.
Ekonomik bakımdan kentleşme çoğunlukla tarımsal alanda faaliyet göstererek
bireylerin geçimlerini sağlamalarını ifade eder.
III.
Akılcılığı duyguların önünde tutma, bilgi kaynaklarını etkin ve verimli
kullanma sosyal manada kentlileşme olarak nitelendirilir.
IV.
Estetik olarak kentlileşme, bireyin oturduğu konuttan başlamak üzere çevresel
faktörlere önem vermesi ve güzelleştirmek istemesi, aynı zamanda kendisinin,
giyim kuşamına ve lisanına da dikkat etmesi olarak nitelendirilir.
a)
Sadece I
b)
Sadece IV
c)
I-II
d)
I-IV
e)
Tümü
7.
Türkiye’de göç ve gecekondulaşma arasındaki ilişki için hangisi söylenemez?
a) Göç eden bireylerde
kültürel farklılıklar neticesinde toplumsal yapıya karşı bir düşmanlık meydana
gelmektedir.
b)
Kentte kavuşulacağı sanılan refah ortamına erişilamemesi bireylerde hayal
kırıklığı yaratmaktadır.
c)
Göç eden bireylerden genç nüfus grubu üzerindeki hayal kırıklığının etkileri
çok daha fazla olmaktadır.
d)
Göç eden bireylere karşı kentteki nüfusun şiddetli bir direnci görülmüştür.
8.
Aşağıdakilerden hangisi suça sürüklenen çocuklar için söylenemez?
a)
Türkiye’de suça sürüklenen çocukların büyük bir kısmını erkekler
oluşturmaktadır.
b)
Suça sürüklenen çocukların işledikleri suçlar incelendiğinde mala karşı işlenen
suçlar çoğunluktadır.
c)
Suça sürüklenen çocukların önemli bir bölümü rehabilite edilerek suçtan
uzaklaştırılmaktadır.
d)
Suça sürüklenen çocukların çoğunluğu çok çocuklu ailelerden gelmektedir.
9.
Aşağıdakilerden hangisi gecekondu denilen yapıyı tanımlamaktadır?
a)
Gecekondu yapısı kırsal hayatın sağlam aile bağlarını taşımaktadır.
b)
Gecekondu mahallelerinde yetişen genç bireyler tamamen kent yaşamını
özümsemiştir.
c)
Gecekondu mahallesinde yaşayan bireyler kente gelmiş olmaktan son derece
mutludur.
d)
Gecekondu denilen yapıda, köy toplumu yapısının özelliklerinden olan kuvvetli
sosyal kontrol ortadan kalkmıştır.
10.
Aşağıdakilerden hangileri çocukların suça sürüklenmesinde etkili olabilecek
çözüm önerileri arasında gösterilebilir?
a)
Kentsel dönüşüm projeleri ile gecekondu mahallelerinde yaşayan bireylerin
topluma entegre edilmesi
b)
İş olanaklarının artırılması suretiyle bireylerin legal yollardan geçimlerinin
sağlanması
c)
Çocuk ceza adalet sisteminin suça sürüklenen çocukları tekrar topluma
kazandıracak şekilde dizayn edilmesi
d) Suça sürüklenen
çocukların uzun süreli hürriyeti bağlayıcı cezalarla toplumdan tecrit edilmesi
Cevap Anahtarı: 1.C,
2.D, 3.D, 4.B, 5.D, 6.A, 7.D, 8.C, 9.D, 10.C
TÜRKİYE’NİN TOPLUMSAL YAPISI ÜNİTE 11
Özet
Bir ülkede devlet, birçok hizmeti kendi
toplumuna sunma görevini üstlenir. Bu hizmetlere başlıca; güvenlik, adalet,
sağlık, eğitim gibi örnekler verilebilir. İşte bu hizmetlerin sunulduğu toplum
da yine o ülkenin vatandaşları yani “halk” olarak nitelendirilmektedir.
Devamlı bir süreç ve bütünlük olarak
karşımıza çıkan “toplumsal yapı” kavramı; örgütler, gruplar ve kurumlardan
oluşur ve bireyler arası ilişkiler de bu bütünlük içinde şekillenir (Can,
2005:11).
Türkiye’de nüfusun, “genç” niteliğe sahip
olmasından dolayı toplumda belirli ölçüde bir değişme gücü ve eylemlilik
vardır. Öte yandan bu durum, bağımlılık oranını artırarak, çalışan nüfus
üzerindeki ekonomik baskıyı ağırlaştırmaktadır.
Türkiye’de sosyal güvenlik ise hâlen
yeterince yaygın değildir. Bu da, örgütlü sosyal güvenlik eksikliğinin
getirdiği sıkıntıların, geleneksel yollarla aşılması sonucunu getirmiştir.
Kırsaldan kentsel yaşama geçiş formu
olarak da kabul edilen “gecekonulaşma”, kırsaldan kopan insanların kentsel
yaşamın parçaları olan sanayi ve kentsel örgütlenmeye tam olarak dâhil
olamadığı bir yaşam şeklidir.
Erkeğin çok eşli evliliğinin ortadan
kalkması ve kentleşmeyle birlikte birden çok kuşağın bir arada yaşadığı
ataerkil ve kalabalık ailelerin sayısında azalma meydana gelmiştir.
Her ne kadar Cumhuriyet tarihinde
defaten ihtilal ve darbelerle askerler ile seçilmiş ve atanmış bürokratlar
arasındaki güç kayması normal algılanır hâle gelmiş olsa da özellikle 1980
sonbaharındaki tablo toplumun genelini etkilemesi bakımından “korkutucu” olarak
ifade edilebilir.
Türkiye’de “vahşi kapitalizm”
çerçevesinde sermaye birikimi oluşmuştur.
Geniş kitlelerin modern şekilde
köleleşmesine, yoksullaşmasına dayanan bu sistem uzun sürememiştir. Yerini hem
“laik – demokrasi”, hem “hukuk devleti” ve hatta “sosyal devlet” anlayışı
almıştır.
Kaotik bir güçle tüm dünyayı etkilemekte
olan “küreselleşme” sürecinin, temelde üç ayrı alanda etkisinin ortaya çıktığı
görülmektedir (Zengingönül, 2005:1 – 22).
Küreselleşmenin üçüncü etkisi de;
kültürel alandadır. Kültürel alandaki etkileri bakımından küreselleşme,
birbirine zıt iki farklı nitelik taşımaktadır. Küreselleşmenin kültürel
alandaki ilk etkisi; tüm dünyada tek tip bir “tüketim kültürü” geliştirmesidir.
•Türkiye'nin dünyadaki
coğrafi konumuna, dünyanın ve toplumumuzun gelişme dinamiğine bakıldığında ilim
ve teknolojinin meydana getirdiği çağdaş gelişmelerden ve değişmelerden
etkilendiği açıktır. Türkiye hızla gelişerek sanayileşmeye, kalkınmaya
çalıştığı, sahip olduğu doğal ve toplumsal potansiyelle daha ileriye doğru
hızla bir değişme yaşamaktadır. Bu toplumsal değişme tüm olumlu ve olumsuz
sonuçları ile yaşanırken suç türlerinde çeşitlenme ve suç sayısındaki artış
çocuk ve genç suçluluğunda etkili olmaktadır. Dünyada meydana gelen
gelişmelerden derinden etkilenmesi nedeniyle sanayileşme ve hızlı kentleşmenin
sonucu olarak Türk toplum yapısı sürekli bir değişim içerisindedir.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1.
Aşağıdakilerin hangisi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin niteliklerinden biri
değildir?
a)
Aydınlanma çağı ve sanayi devriminde tüm dünyaya öncülük etmiştir.
b)
Ulus devletidir.
c)
Dünyadaki tek laik ve demokratik Müslüman toplumudur.
d)
Osmanlı devletinin mirasını batı kültürü ile birleştirebilmiştir.
e) Vatandaşı olan tüm
bireyler Türk halkını oluşturmaktadır.
2.
Aşağıdakilerden hangisi bir devletin kendi toplumuna sunma görevini üslendiği
başlıca hizmetlerden biridir?
a)
Güvenlik
b)
Turizm
c)
Kültürel mirasın devamlılığı
d)
Haberleşme
e) Şehir planlaması
3.
Aşağıdakilerden hangisi halk ve kamu kavramları arasındaki farktır?
a)
Halk kavramı, bir ülke vatandaşlarının oluşturduğu toplumu, kamu ise devleti
ifade eder.
b)
Halk herhangi bir insan toplumunu, kamu ise belli bir devlet bünyesindeki toplumu
ifade eder.
c)
Halk sivil insanları, kamu ise resmi insanları ifade eder.
d)
Halk, toplumun temelini oluşturur, kamu ise halkların birleşimiyle oluşur.
e) Halkın devamlılığı
vardır.
4. Aşağıdakilerden
hangisi erkek nüfusun kadın nüfusa göre kentlerde daha çok, kadınların ise
kırsal alanda yoğunlaşmış olmasının sebeplerinden birisi değildir?
a)
Kentteki doğum oranlarının farklı olması
b)
Erkeklerin çalışmak için kente göç etmeleri
c)
Evlenmemişlerden sadece erkeklerin göç edebilmelerinin kabul görmesi
d)
Göç eden evli erkeklerin çoğunun sonrasında eşlerini yanlarına almamaları
e) Hiçbiri
5.
Teknik mesleklerin en hızlı artan meslek grubu olmasının esas sebebi
aşağıdakilerden hangisidir?
a)
Sanayileşmenin toplumsal yapı içerisinde daha fazla yer almaya başlaması
b)
Kadınların da iş gücü piyasasına dâhil olmaları
c)
Teknik meslek liselerinin açılması
d)
Yüksek ücret politikası
e) Tarım sektörünün
kentsel yaşamda yerinin olmaması
6.
Aşağıdakilerden hangisi gecekondulaşmanın getirdiği sorunlardan biri değildir?
a)
Aile yapısında bozulma
b)
Gelir dağılımı adaletsizliği
c)
Sosyal sınıflaşma
d)
Gerektiği gibi şehir planlaması yapılamaması
e) Kent toprağının
gaspı
7.
Aşağıdakilerden hangisi Osmanlı’ya göre Türkiye’de değişmemiştir?
a)
Toplumun oluşturan en küçük yapı taşının aile olması
b)
Miras paylaşımında eşitlik
c)
Erkeğin çok eşli evliliği
d)
Kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesi
e) Erkek hâkimiyeti
I.
Küreselleşmenin temelinde iletişim alanındaki gelişmeler vardır.
II.
Uluslararası sermaye kavramı küreselleşmeyle etkili bir hâle gelmiştir.
III.
Tüm ülkeler küreselleşme sürecine uyum sağlamak için öz niteliklerinden ödün
vermelidirler.
8. Yukarıdaki
önermelerden hangi(leri) doğrudur?
a)
I-II
b)
I-II-III
c)
II-III
d)
I
e) II
9.
Önceleri büyük şirketlerin elinde olan tarım sektörüne küçük tarımcılar nasıl
dâhil olabilmişlerdir?
a)
Herkesin üretim mallarına sahip olabilmesi ve devlet desteği
b)
Ekonomik yapı kendi içerisinde dönem dönem şirket sahiplerinin değişmesi
c)
Mal sahipliği sınırlandırması
d)
Eğitim alanında teknolojinin sağladığı gelişmeler ve bilimsel yaklaşımlar
e)
Sovyetler Birliğinin çöküşü sonrasında dünyaya egemen olmaya başlayan evrensel
piyasa şartları
10.
Aşağıdaki haber örneklerinin hangisi gelecekte siyasal açıdan Türkiye’nin
gündeminde önemsenmez?
a)
Bulgaristan özel timi, mafya ve uyuşturucu tacirleriyle mücadele etmek için
ağır silahlarla operasyon eğitimi alıyor.
b)
Suriye’deki katliam ve BM Güvenlik Konseyi’nin ayıbı
c)
Amerika Birleşik Devletleri’nin Libya Büyükelçisi Christopher Stevens’in
saldırıya uğrayan Trablus Büyükelçiliği’nden çıkarılırken canlı olduğu iddia
ediliyor.
d)
Mısır-İsrail sınırında çıkan çatışmada biri İsrail askeri olmak üzere 4 kişi
hayatını kaybetti.
e) Türk Silahlı
Kuvvetleri operasyon üzerine operasyon yapıyor.
Cevap Anahtarı: yok
ÇOCUK SUÇLULUĞU VE
MEDYA ünite 12
Özet
Dijital medyanın sunduğu bu fırsat ve
gelişmelerin yanında özellikle çocuklar ve gençler dijital medyanın zararlı
içerik ve yayınlarına da maruz kalmakta ve gerekli tedbirler alınmadığında bu
değişim çocukların ruh sağlığını bozarak onları suça kolaylıkla
yöneltebilmektedir.
Özellikle sosyal medya kanalıyla çocuklar
bazı risklerle karşıkarşıya kalmaktadır. Bu riskler başlıca siber zorbalık,
cinsel istismar, kişisel güvenlik ihlalleri (ismi, adresi, vatandaşlık numrası vb.),
cinsel içerikli mesajlaşma, internet bağımlılığı ve uyku bozuklukları şeklinde
sıralanabilir.
Çocuk sosyal ağlar vasıtasıyla
arkadaşlıklar edinebilir ve suç unsuru taşıyan eylemlere karşı sırf arkadaşı
sempati duyuyor diye sempati duyabilir ve bu durum çocuğun suça yönelmesi adına
ilk adım olarak değerlendirilebilir.
Medyada sık sık şiddet içerikli yayınlar
yapıldığında çocuklar nazarında şiddet olgusu normalleşmekte ve çocuklar
şiddeti modern toplumlarda olabilen olağan şeylerden farz edebilmektedirler.
İnternet kullanımı ile ilgili öne çıkan
iki endişe bulunmaktadır: Bunlardan birtanesi internet bağımlılığı, bir diğeri
ise sosyal uyumsuzluk denilen topluma yabancılaşma ve yalnızlaşmadır.
Deneysel ve ampirik yapılan çalışmalara
ve araştırmalara göre çocuklar şiddet içeren video oyunlara çok fazla maruz
kaldıklarında bu onların saldırgan olma eğilimlerini artırmaktadır.
Çocukların televizyondan olumsuz olarak
etkilenmesi onların hangi sosyal-kültürel ortamlardan geldikleri, hangi
programları daha çok seyrettikeri, kaç saat televizyon başında vakit
geçirdikleri ve bulundukları yaşlara göre farklılık arzetmektedir.
Çocuların şiddete maruz kalma durumları,
medya çeşidine göre farklılık arz etmektedir. Görsel medyada şiddete maruz
kalma ve dolayısıyla suçluluk sergileme ile yazılı medyada şiddete maruz kalma
etki yönünden farklı olmaktadır.
Siber zorbalık web sitesi veya mail
yoluyla başka bir kullanıcıyı tehdit etme ya da utandıracak bir davranış
sergileme olarak da tanımlanabilir. Siber zorbalık yaygın bir olay olup
deprseyona, endişeye hatta intihara yol açabilir.
Sosyal statü bakımından alt sınıfta
bulunan çocuklar bulundukları yerde yeterli imkânlar ve yüksek hayat standardı
bulamadıklarında içinde bulundukları düşük sosyal statüyü amaçlarına ulaşmada
engel görerek öfkeye kapılırlar. Bu durumdaki çocuklar toplumda var olan
değerleri yıkarak suça yönelme eğilimi gösterebilirler.
Çevrimiçi chat ortamında çocuğun kendisi
ile ilgili verdiği özel bilgiler, paylaştığı uygunsuz resimler ve faaliyetler,
karşısındaki tanımadığı kötü niyetli kişiler tarafından aleyhlerinde art
niyetli olarak kullanılabilir ve tehdit unsuru olarak çocukları suç işlemeye
sevkedebilir.
Herkesin yoğun olarak seyrettiği
zamanlarda televizyonlardaki programlarda ve filimlerde cinsel içerikli
portreler çocukların da içinde oluğu ortamlarda yayınlanmakta ,izleyicilere
sunulmaktadır. Bu programlardan da özellikle çocuklar ve gençler olumsuz olarak
etkilenmektedir.
Son yıllarda özellikle gençler arasında
alkol ve sigara bağımlılığının arttığı göz önünde bulundurulduğunda televizyon
ve diğer görsel ve dijital medyanın madde bağımlılığıyla ilgil özendirici
yayınlarının çocuklar üzerinde ne denli olumsuz tesirlerinin olduğu açıkça
görülebilmektedir.
•Çocuk suçluluğu gerek
gelişmiş gerekse de gelişmekte olan ülkeler için büyük bir sorun olarak ortaya
çıkmıştır. Özellikle teknolojinin gelişmesiyle birlikte medya araçları da
gelişmiş ve çocukların hayatının vazgeçilmez bir parçası hâline gelmiştir. Eski
medya (tv, radyo, magazin) ve yeni medya (İnternet, sosyal ağlar) her ne kadar
çocuklar için birçok yararlı yayınlar sunmakta olsa da bunun yanında çocukların
suç eğilimine sebep olabilecek birçok yayın ve uygulamalara sahiptir. Çocuk
suçluluğu ve medya bölümünde çocukların medya araçlarını kullandıkları,
özellikle de sosyal medya araçlarını çok sık kullandıkları yapılan araştırmalar
ışığında vurgulanmıştır. Daha sonra medyanın çocuk suçluluğuna olan etkisi
araştırılmış ve medyanın sık olarak şiddet içerikli yayınlarla çocukların suça
eğilimlerine sebep olduğu sonucuna varılmıştır. Medyanın çocuk suçluluğuna sebep
olabilecek eylemleri genel olarak; şiddet içerikli yayınlarla çocukları
saldırgan hareket sergilemeye yönlendirmesi, erken yaşta cinsel ilişkiye
girmeye özendirmesi, alkol, tütün ve yasa dışı ilaçlar kullanımını özendirecek
içeriklerin mevcut olması, internet bağımlılığı ve siber zorbalığa
yönlendirmesi şeklinde sıralanabilir. Çalışmanın sonuç bölümünde de çocuk
suçluluğunun önüne geçilmesinde en önemli rolün ebeveynlere düştüğü, medya
okuryazarlığının ders müfredatlarına dâhil edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1.
Aşağıdakilerden hangisi sosyal medya kanallarıyla çocukların karşılaşabileceği
risklerdendir?
a)
Siber Zorbalık
b)
Cinsel içerikli yayınlar
c)
Kişisel güvenlik ihlalleri
d)
Uyku bozuklukları
e)
Hepsi
2.
Medyadaki şiddet içerikli yayınların azaltılması konusundaki karşı direnç en
fazla kim tarafından sağlanmaktadır?
a)
Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu
b)
Medya Kuruluşları
c)
Özel sektör
d)
Kamu sektörü
e)
Vatandaş
3.
Aşağıdakilerden hangisi daha interaktif özelliği olduğundan dolayı çocukları
şiddete daha fazla yönlendirmektedir?
a)
Şiddet içerikli video oyunları
b)
Şiddet içerikli çizgi filmler
c)
Şiddet içerikli diziler
d)
Şiddet içerikli reklamlar
e)
Hiçbirisi
4.
“Web sitesi veya mail yoluyla başka bir kullanıcıyı tehdit etme ya da
utandıracak bir davranış sergileme “ ifadesi aşağıdakilerden hangisini
tanımlamaktadır?
a)
Online dolandırıcılık (Kredi kartı vb.)
b)
Web sitesinin başkaları tarafından ele geçirilmesi (Hacking)
c)
Cinsel istismar
d)
Siber zorbalık (cyber-bullying)
e) Hiçbiri
5.
Yapılan araştırmalara göre aşağıdakilerden hangisi medya kanalıyla yayınlanan
film ve dizilerde en çok konu edilen kötü alışkanlık ve fiillerdendir?
a)
Alkol kullanımı
b)
Tütün ürünlerinin kullanımı
c)
Uyuşturucu kullanımı
d)
Hırsızlık
e)
Hiçbiri
6.
Çocukların medya araçlarını kullanarak suça bulaşmasını önlemek için alınması
gereken tedbirlerden aşağıda belirtilenlerden hangisi öncelikli olarak sorumlu
olması gereklidir?
a)
Toplum
b)
Ebeveyn
c)
Vakıflar
d)
Devlet
e)
Özel kuruluşlar
7.
....“Topluma zarar verdiği ya da toplum için tehlikeli olduğu yasa koyucu
tarafından kabul edilen ve belirtilen eylem, davranış ve hareketlerdir”
Aşağıdakilerden hangisi .... yerine geçmesi gereken ifadedir?
a)
Kabahat
b)
Müeyyide
c)
Ceza
d)
Suç
e)
Hiçbiri
8.
Anomi teorisi aşağıda belirtilen isimlerden hangisine aittir?
a)
Durkeim
b)
Merton
c)
Marks
d)
Engels
e) Hiçbiri
9.
Aşağıda belirtilen medya araçlarından hangisi dağınık bir yapıya sahip
olduğundan çocuklar üzerinde oluşturacağı riskler daha fazladır?
a)
Gazete
b)
Radyo
c)
Televizyon
d)
İnternet
e) Hiçbiri
10.
Sosyal etkileşimlerin olduğu online sistemlerde fikirler, davranışlar ve yeni
teknolojiler salgın gibi yayılma özelliğine sahiptir. Sosyal ağlardaki bu
“etkileşim” üç şekilde açıklanmaktadır. Aşağıdakilerden hangisi sosyal ağların
sahip olduğu özelliklerdendir?
a)
Etki (influence)
b)
Benzer eylemlerden dolayı kurulan ilişki (homophily)
c)
Çevre (environment)
d)
Sadece a ve b şıkları
e) a, b ve c şıkları
Cevap Anahtarı: 1.E,
2.B, 3.A, 4.D, 5.A, 6.B, 7.D, 8.A, 9.D, 10.E
TÜİK İSTATİSTİKLERİ ÇERÇEVESİNDE
TÜRKİYE’DE ÇOCUK SUÇLULUĞUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ
Ünite 13
Özet
Bireyin kendi içerisinde oluşturduğu öz
kontrol onun suç işlemesini engelleyecek bir set olabilir. Ailenin çocuk
üzerinde uyguladığı denetim “dolaylı kontrol” iken bireyin kendi içerisinde
oluşturduğu öz kontrol “doğrudan kontroldür.”
11 yıllık dönemde ülkemiz çocuklarının
güvenlik birimleriyle ilişkisi akıl almaz derecede artmıştır. 2000 yılından
2011 yılına sayı neredeyse 6 kat artmıştır.
Suç isnadı ile gelen veya getirilen
çocuklara bakıldığında ergenlik dönemi olan 15-17 yaşları arasında
yoğunlaşmaktadırlar.
Yapılan bir çalışmada ceza infaz
kurumundaki çocukların yaşları incelediğinde yaklaşık % 80’inin 16-17 yaşında
yani ergenlik çağında olduğu tespit edilmiştir.
Ergenlik çağında dikkat edilmesi gereken
başka bir husus da diğer yaş gruplarında çok az olan ancak ergenlik döneminde
en çok işlenen ilk üç suçtan biri olan uyuşturucu madde kullanmak, satmak ve
satın almak suçudur.
Ergenlik dönemi başlamadan özellikle
ceza sorumluluğunun olmadığı ve çok az olduğu 12-14 yaş aralığında çocukların
genellikle mala karşı suçlar işlediği görülmektedir.
Çocukların çok büyük çoğunluğunun
ilköğretim mezunu ve altı eğitim seviyesine sahip olduğu görülmektedir. Bu
durum eğitim seviyesi ve suça sürüklenme arasında bir korelasyonun olduğunu
gösterebilir.
Bitkisel kökenli ya da sentetik olup,
merkezî sinir sistemini etkileyerek fiziksel ve/veya ruhsal bağımlılık
hâllerine yol açan ve tutku yaratan bütün maddeler uyuşturucu madde sayılır.
2000 yılından 2011 yılana gelene kadar
hem suça sürüklenen çocuk sayısında hem de suça sürüklenen çocuklardan
uyuşturucu kullananlarda yüksek oranlarda bir artış yaşanmıştır.
2008 yılında da 2011 yılında da suça
sürüklenerek gelen veya getirilen çocukların yaklaşık üçte ikisinin isnat
edilen suçu tek başına işlemediği görülmektedir. Verilerde dikkat çeken bir
husus da, çocukların çoğunlukla isnat edilen suçu bir başka çocukla planlamadan
işlemiş olmasıdır.
•Çalışmada
ülkemizdeki çocuk suçluluğunun durumu açıklanmaya çalışılmıştır. Bunun için
TÜİK’in güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocuk istatistikleri
kullanılmıştır. 2000 yılından 2011 yılına kadar güvenlik birimlerine gelen veya
getirilen toplam çocuk sayısında çok yüksek seviyelerde artış yaşanmıştır. Aynı
artış suç isnadıyla gelen çocuklarda da yaşanmıştır. Mağduriyet sebebiyle gelen
veya getirilen çocukların sayısında önemli bir seviyede artış söz konusudur.
•Bölümde
bir durum tespiti yapmak amaçlanmıştır. Eldeki veriler ülkenin çocuk suçluluğu
açısından yıllar geçtikçe kötüye gittiğini göstermektedir. Suç isnadıyla gelen
bu çocukların genellikle ergenlik çağında olduğu, eğitim seviyesinin düşük
olduğu, parçalanmış ailelerden gelmediği ve çoğunlukla isnat edilen suçu tek
başına işlemediği tespit edilmiştir. Suç isnadıyla gelen çocuklarda 2000
yılından 2011 yılına kadar uyuşturucu madde kullanımında yüksek seviyelerde bir
artış yaşanmıştır.
•Sapkınlık,
ister gelenek ihlali çerçevesinde, ister damga kurgusu çerçevesinde olsun,
durmadan değişen, mutlak ve uçucu bir kavramdır. Sapkın hareketin asıl
nedeninin, kişiliğin oluştuğu toplumsal şartlarda, sosyalleşme sürecinde,
kişiliğe ait subjektif unsurlarda, dış etkenlerde ve sapıcı tipteki davranışı
fiilen yaratan şartlarda aranması gerekmektedir.
•Suçu
tanımlamak gerekirse, “topluma zarar verdiği ya da tehlikeli olduğu kanun
koyucu tarafından kabul edilen ve belirtilen eylem”dir.
•Hukuksal
açıdan bakıldığında TCK’ya göre suç, toplumsal ve kültürel koşulların, bireyin
toplum içinde yürürlükte bulunan yasalara karşı gelmek ve bu davranışın sonucu
olarak o yasaların ceza müeyyidelerinin konusu olmaktır.
•Her
suç ve suçluluk türüne ilişkin toplumsal sorunlar vardır. Suç ve suçluluğun
soyut bir hukuk sorunu olmadığı, suçlunun insani ve toplumsal özelliklerinden
sıyrılamayacağı, suçun soyut bir eylem değil, sosyal bir fenomen olduğu bugün
yadsınamaz gerçeklerdendir.
•Suç,
insanların toplu olarak yaşamasıyla ortaya çıkmıştır ve o günden bugüne kadar
her toplum ve dönemde farklı şekillerde kendisini gösteren bir sorun olmuştur.
Suç, toplumun her kesiminde görülen, geneli kapsayan bir sorundur. Çocuk
suçluluğu da bu sorunun bir parçasıdır. Bilim adamlarının bazıları bu sorunun
sebeplerini sosyolojik olarak görürken bazıları ekonomik olarak ele almış,
bazıları ise sorunu insan psikolojisiyle ilişkilendirmiştir. Ayrıca suç sorununu
kültür, kişisel özellikler ve kalıtım ile açıklamaya çalışan bilimsel
çalışmalar da mevcuttur. Bunlarda sebep olarak, çocuk yaşta ailede toplumda,
arkadaş çevresinde veya eğitim döneminde edinilen olumsuz tecrübelerin sonucu
olarak ortaya çıktığını ifade etmişlerdir.
•Toplum içerisinde
yerini alan bireyin, sağlıklı bir sosyalleşmeyle çocukluk döneminde gerek sapma
davranışlarına gerekse suçlu davranışlarına yönelme ihtimali azalacak hem de
daha az sorunları olan birey olabilecektir. Bu dönemlerin her birinin sağlıklı
geçirilmesinde başta aile olmak üzere, eğitimcilerin, arkadaş çevresinin ve
içinde yer aldığı toplumun diğer fertlerinin payının ne kadar büyük olduğu ise
tartışmasız herkesçe kabul edilen bir gerçektir.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1.
Güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocuklarla ilgili aşağıdakilerden
hangisi doğrudur?
a)
Son on yıllık dönemde hep artış grafiği göstermiştir.
b)
Son on yıllık dönemde azalma göstermiştir.
c)
Son on yıllık dönemde artış veya azalma göstermemiştir.
d)
Son on yıllık dönemde artarak azalarak dalgalı bir grafik göstermiştir.
e)
Son on yıllık dönemde ilk üç yıl artmış sonraki yıllarda azalma göstermiştir.
2.
Suç isnadıyla güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocuklarla ilgili
olarak verilen aşağıdaki bilgilerden hangisi doğrudur?
a)
2000 yılından itibaren üç yıl azalmış sonra artış göstermiştir.
b)
2000 yılından itibaren ilk 4 yıl artmış sonraki iki yıl azalmış sonraki
yıllarda da artmıştır.
c)
2000 yılından itibaren son iki yıl hariç hep azalmıştır.
d)
2000 yılından itibaren her yıl azalmıştır.
e)
2000 yılından itibaren sürekli artmıştır.
3.
Son on yıllık süreçte mağduriyet sebebiyle güvenlik birimlerine gelen veya
getirilen çocuk sayılarıyla ilgili olarak hangisi doğrudur?
a)
Son iki yıl içerisinde artış göstermiştir, ancak önceki üç yıllık dönemde
azalma göstermiştir.
b)
Son iki yıl içerisinde azalma göstermiştir.
c)
İlk iki yılda artış göstermiş, ancak sonraki dört yıl aynı kalmıştır.
d)
On yıl boyunca hep artış göstermiştir.
e)
On yıl boyunca hep azalma göstermiştir.
4.
Son on yıllık süreçte suç isnadıyla güvenlik birimlerine gelen veya getirilen
çocukların yaş gruplarıyla ilgili olarak hangisi doğrudur?
a)
Çoğunluğu 11 yaşın altındadır.
b)
Çoğunluğu 12-14 yaş grubundadır.
c) En az çocuk 15-17
yaş grubundadır.
d)
En az çocuk 12-14 yaş grubundadır.
e)
En az çocuk 11 yaşın altındaki gruptadır.
5.
Son on yıllık süreçte suç isnadıyla güvenlik birimlerine gelen veya getirilen
çocukların eğitim durumlarıyla ilgili olarak hangisi doğrudur?
a)
Çoğunluğu yüksek okul mezunudur.
b)
Çoğunluğu lise mezunudur.
c)
Çoğunluğu ilköğretim mezunu ve altı eğitim seviyesine sahiptir.
d)
Çoğunluğu lise terktir.
e)
Çoğunluğu okuma yazma bilmemektedir.
6.
Son on yıllık süreçte suç isnadıyla güvenlik birimlerine gelen veya getirilen
çocuklar kimlerle birlikte yaşamaktadır?
a)
Öz annesi ve üvey babasıyla
b)
Öz babası, öz annesi ve kardeşleriyle
c)
Öz babası ve üvey annesiyle
d)
Kardeşleriyle birlikte
e)
Öz annesi ve kardeşleriyle
7.
2000 yılından itibaren suç isnadıyla güvenlik birimlerine gelen veya getirilen
çocuklardan uyuşturucu kullananların oranlarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden
hangisi doğrudur?
a)
2000 yılından 2003 yılına kadar azalma göstermiştir.
b)
İlk sekiz yıl azalma göstermiştir.
c)
2000 yılından itibaren azalma göstermiştir.
d)
2000 yılından itibaren hep artmıştır.
e)
İlk yıl artmış sonra hep azalmıştır.
8.
2008 ve 2011 yılları değerlendirildiğinde suç isnadıyla güvenlik birimlerine
gelen veya getirilen çocukların suçta iştirak durumlarıyla ilgili olarak
aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
a)
Çoğunluğu isnat edilen suçu tek başına işlemiştir.
b) Çoğunluğu isnat
edilen suçu planlayarak birden fazla kişiyle işlemiştir.
c)
Çoğunluğu isnat edilen suçu planlamadan birden fazla kişiyle işlemiştir.
d)
Planlamadan birden fazla kişiyle isnat edilen suçu işleyen azınlıktadır.
e)
Planlayarak birden fazla kişiyle isnat edilen suçu işleyen çocuk yoktur.
9.
2011 yılı değerlendirildiğinde suç isnadıyla güvenlik birimlerine gelen veya
getirilen çocukların suçta iştirak durumlarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden
hangisi doğrudur?
a)
Çoğunluğu isnat edilen suçu yanında başka bir yetişkinle birlikte işlemiştir.
b)
Çoğunluğu isnat edilen suçu yanında bir yetişkin ve bir çocukla birlikte
işlemiştir.
c)
Çoğunluğu isnat edilen suçu tek başına işlemiştir.
d)
İsnat edilen suçu yanında başka bir yetişkinle birlikte işleyen çocuk yoktur.
e)
Çoğunluğu isnat edilen suçu yanında başka bir çocukla birlikte işlemiştir.
10.
Güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocuklarla ilgili olarak
aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
a)
2000 yılından 2011 yılına kadar suç isnadıyla gelen veya getirilen çocukların
sayısı artış göstermiştir.
b)
2000 yılından 2011 yılına kadar suç isnadıyla gelen veya getirilen çocuklar
artış göstermemiştir.
c)
2000 yılından 2011 yılına kadar suç isnadıyla gelen veya getirilen çocuklar
sayısı sabit kalmıştır.
d)
2000 yılından 2011 yılına kadar suç isnadıyla gelen veya getirilen çocuklar
artış göstermiş ancak mağdur olarak gelenlerde azalma görülmüştür.
e) 2000 yılından 2011
yılına kadar suç isnadıyla ve mağdur olarak gelen veya getirilen çocukların
sayısı azalma göstermiştir.
Cevap Anahtarı: 1.A,
2.E, 3.D, 4.E, 5.C, 6.B, 7.D, 8.C, 9.E, 10.A
ÇOCUK SUÇLULUĞUNUN ÖNLENMESİ ünite 14
Özet
Bireylerin geleneksel sosyal düzene
bağları ne kadar güçlüyse, suç davranışının ortaya çıkma olasılığı da o kadar
az olacaktır.
Aile içerisindeki sıkıntılar, aile içi
ilişkilerde yaşanan travmalar, ailenin-toplumun kültürünü oluşturan temel
değerlerden uzaklaşmalar, aile birlikteliğini parçalayan bencil sapmalar,
ailenin ritüellerinden uzaklaşmalar; aile bireylerini, özellikle de çocukları,
gençleri kısa bir süreçte suça doğru sürüklemeye başlar.
Suçluluk olgusuyla mücadelede esası
oluşturan nokta, suçun işlenmeden önce önlenmesidir. Bu ise toplum içindeki suç
kaynaklarının kurutulması, suçun oluşumuna etki eden faktörlerin bertaraf
edilmesiyle mümkün olabilir.
Arkadaşlık ilişkilerinin, çocuğun
düşünce ve duygu yönünden gelişimiyle ve toplumsal özellik kazanmasında önemli
rolü vardır.
Çocuk suçluluğu kontrol ve önleme
çalışmalarının temel aktörlerini, toplum, suçlu, sosyal aile, okul, sosyal
hizmetler, polis ve ceza-adalet sistemi gibi kontrol kurumları teşkil
etmektedir.
Çocuk suçluluğunun her geçen gün daha
fazla artması, çocuk suçluluğu ile mücadele eden kurumların bir koordinasyon
içerisinde görev yapmalarını zorunlu hale getirmektedir.
Türkiye’nin de altına imza attığı Çocuk
Hakları Sözleşmesi çocuklarla ilgili alınacak her türlü karar ve uygulamada
çocuk için en iyi ve doğru olanın ve çocuğun yüksek yararının gözetilmesini
esas almaktadır.
Çocuk suçluluğunun önlenmesi suçun
önlenmesinin özlü bir ögesidir. Gençler toplumda yasaya uygun ve yararlı
etkinliklere kendilerini adayarak, bu tavra ve insancıl görünümlü bir yaşama
uygun uğraş edinerek, suç üretmeye yönelik olmayan bir anlayış kazanabilirler.
Çocuk suçluluğunu önlemede yerel
topluluk hizmet ve programlarının özellikle klasik tipte hiçbir hizmetin
bulunmadığı yerlerde işlerlik kazanması ve toplumsal denetimin klasik
çarelerine en son çare olarak başvurulması uygun olur.
Toplumsallaştırma ve bütünleştirme
süreci içinde eksiksiz olarak, eşit partner olarak tanınmaları gereken çocuk ve
gençlerin kişisel öz güven ve mutluluklarına gereken dikkat ve önemin
gösterilmesi zorunludur.
Bir yandan, istikrarlı ve huzurlu bir
aile ortamı yaratılmadığı, öte yandan toplumun ana-babaya gerekli yardımı
sağlama çabaları başarısızlığa uğradığı ve bu bakımdan geniş aile çevresine de
güvenilmeyeceği zaman ikame aile ocaklarına (koruyucu ya da evlat edinen
ebeveyn) başvurma öngörülmelidir.
Devlet tüm gençlerin resmî eğitime
alınmalarını sağlamak yükümlülüğü altındadır.
Gençlere ve ailelerine, hukuku olduğu
kadar, yasa karşısında haklarını ve sorumluluklarını ve evrensel değerler
sistemini, özellikle Birleşmiş Milletler Belgeleri’ni tanıtmak gerekir.
Yerel toplumun “sosyal tehlike”
durumundaki çocuklar için toplumsal gelişme, eğlenme ve dinlenme donanımı ve
özel sorunlar için verilmeye hazır hizmetler merkezleri gibi gençlere toplumsal
destek sağlayacak çok çeşitli araçları ortaya koyması, varsa bunları takviye
etmesi gerekir. Bunu yaparken bireyin haklarını gözden uzak tutmamalıdır.
Genelde kitle iletişim ve özelde de
televizyon ve sinemayı pornografi, uyuşturucu ve şiddete az yer vermeye, şiddet
ve istismarın sunumunu çocuk için olumsuz açıdan vermemeye, özellikle çocuklar,
kadınlar ve kişisel ilişkiler söz konusu olduğunda gurur incitici ve
aşağılayıcı sahnelerin gösterilmesinden kaçınmaya ve eşitlik ilkelerini ve
eşitliğe dayanan örnekleri işlemeye yönlendirmelidir.
Hükûmetler, mağduru çocuklar olan aile
içi kavga ve şiddeti bertaraf etmek ve çocuklara hakkaniyete uygun muamele
edilmesini sağlamak için ceza hukuku sisteminin içinde olsun olmasın önlemleri
ve stratejileri tasarlamaya, işlemeye ve uygulamaya başlamalı ya da bu
etkinlikleri sürdürmelidir.
Gençlerin daha sonradan suça, lekeli ve
ezik bir yaşama itilmelerini önlemek için bir yetişkin tarafından işlendiğinde
suç niteliğinde kabul edilmeyen ya da ceza konusu olmayan fiiller bir genç
tarafından işlenirse yaptırıma bağlanmamasını öngören yasal metinler kabul
edilmelidir.
Çocuk suçluluğu, suçluluğun önlenmesi ve
çocuklar için yargı konusunda projeler, programlar, etkinlikler ve girişimler
için bilgilendirmeyi, deneyim kazanmış uzmanlık alışverişini; ulusal, bölgesel
ve uluslararası düzeyde yoğunlaştırmak gerekir.
•Toplumun
huzur ve güven içerisinde olması, suç olgusu daha oluşmadan suçun oluşmasını
önleyebilmek, suça iten nedenleri ortadan kaldırmak, hatta proaktif bir
yaklaşımla suça temel teşkil edebilecek faktörlere yönelik kapsamlı önlemler
almak ile mümkün olabilecektir.
•Aile,
toplumun en küçük yapı taşıdır. Aile içerisindeki sıkıntılar, aile içi
ilişkilerde yaşanan travmalar, ailenin-toplumun kültürünü oluşturan temel
değerlerinden uzaklaşmalar, aile birlikteliğini parçalayan bencil sapmalar,
ailenin ritüellerinden uzaklaşmalar; aile bireylerini, özellikle de çocukları,
gençleri kısa bir süreçte suça doğru sürüklemeye başlar. Bu nedenle en başta
toplumun esası olan aileden başlayarak, ailenin birlik ve bütünlüğünü
destekleyen, aile içi ilişkileri iyileştirebilecek, kültürel temel
değerlerindeki yaraları sarabilecek politikalar üretilmelidir.
•Suç
önleme genel bir ifadeyle; "suçun risk faktörlerinin ortadan kaldırılması
veya suça karşı koruyucu faktörlerin etkinleştirilmesi" şeklinde
tanımlanabilir. Alınacak önlemler, hem bireysel düzeyde hem de toplumsal ve kurumsal
düzeyde olabilir. Çünkü herkes bir ailenin, bir toplumun, bir iş yerinin veya
bir okulun üyesidir. Ayrıca suçun önlenmesinde bireylerin, toplumun ve
kurumların birbirine destek olması gerekir.
•Hem
yetişkinler için hem de çocuklar için suçla mücadele etmenin en etkin yolu;
suçun oluşumuna engel olmak, yani önleyici etkinlikler düzenlemektir. Bireyi
suça iten etmenler üzerinde titizlikle çalışma yapılarak gerekli önlemler ve
ıslah çalışmaları yapılabilirse, çocuğun suça sürüklenmesi engellenebilir.
•Çocuk Suçluluğunun
Önlenmesine İlişkin Birleşmiş Milletler Yönlendirici İlkeleri (Riyad
İlkeleri)’inde; “…Çocuk suçluluğunu önlemede yerel topluluk hizmet ve
programlarının özellikle klasik tipte hiçbir hizmetin bulunmadığı yerlerde
işlerlik kazanması ve toplumsal denetimin klasik çarelerine en son çare olarak
başvurulması uygun olur…” denilmekte, genel önlemler başlığıyla ifade edilen
kısımda “…Çocuk suçluluğunun önlenmesinde el birliği ile yürütülen
etkinliklerin düzene konması için, özel sektöre, hedef topluluğun ileri
gelenlerine ve çalışma sorumlularından, çocuklara gösterilecek ihtimamdan
sorumlu kuruluşlara ve keza yargı kademelerine çağrı yapmak suretiyle merkezî
iktidar, ara yönetimler (eyalet, federe devlet, bölge ve il yönetimleri), yerel
yönetimler arasında karşılıklı disipline dayalı sınırlı bir iş birliği…”
yapılmasına vurgu yapılmaktadır. Ayrıca yine yerel toplum başlığıyla ifade
edilen kısımda “…Yerel toplumun “sosyal tehlike” durumundaki çocuklar için
toplumsal gelişme, eğlenme ve dinlenme donanımı ve özel sorunlar için verilmeye
hazır hizmetler merkezleri gibi gençlere toplumsal destek sağlayacak çok
çeşitli araçları ortaya koyması, varsa bunları takviye etmesi gerekir. Bunu
yaparken bireyin haklarını gözden uzak tutmamalıdır… Yerel gençlik kuruluşları
yapılandırılmalı, varsa bunlar güçlendirilmeli ve bunlara toplumsal sorunların
izlenmesi ve yönlendirilmesi işlevinde tam bir katılımcı statüsü
kazandırılmalıdır. Bu örgütlenmeler toplu hayır etkinlikleri, özellikle yardım
gereksinimi olan gençler yararına projeler üretme girişimine özendirilmelidir…”
denilerek sosyal tehlike durumunda olan çocuklar için uygun toplumsal desteğin
sağlanması yönünde yapılması gerekenler ifade edilmiştir.
•Bununla birlikte
Araştırma, Politika Geliştirme ve İş Birliği başlığı altında; “…Çocuk
suçluluğunun önlenmesi konusunda yasal mevzuatın uygulanıp yaşama geçirilmesi,
suçlu çocukların kaldığı infaz kurumlarının çocukların yeniden topluma
kazandırılması doğrultusunda iyi organize edilmesi, tahliyesinden sonra çocuğa
iş olanaklarının sağlanması, çocuk suçluluğunun yoğun olduğu bölgelerde, o
bölgenin yerel yönetimleri ve halkı tarafından oluşturulacak ve çocuk suçluluğu
ile mücadele edecek örgütlerin kurulması ile belirli ölçüde
çözümlenebilecektir. Çocuk suçluluğunu önlemek amacıyla girişilecek faaliyetin
çocukla doğrudan doğruya ilişkide bulunan çevreden başlaması gerekir…” denilmek
suretiyle suça sürüklenen çocuklara ilişkin olarak yerel yönetimlere çocuğun
yeniden topluma kazandırılması yönünde çocuk suçluluğu ile mücadele edecek
örgütlerin kurulması ve çocuğa en yakın birimlerce önleyici tedbirlerin
alınması gerektiği önerilmiştir (Riyad İlkeleri, 1990).
DEĞERLENDİRME SORULARI
1.
Aşağıdakilerden hangisi çocuk suçluluğunu önlemede etkili olan faktörlerdendir?
a)
Aile içi ilişkiler
b)
Güvenlik güçlerinin yaklaşımı
c)
Çevresel koşullar
d)
Ceza-infaz Sistemi
e) Hepsi
2.
Aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
a)
Önleyici etkinlikler, suç oranlarının artışını sağlar.
b)
Suçla mücadele etmenin en etkin yolu; suçun oluşumuna engel olmak, yani
önleyici etkinlikler düzenlemektir.
c)
Suçla mücadele edilemez.
d)
Sadece suç işlendiğinde bireyin cezalandırılması suç oranlarını azaltır.
e) Çocuk suçluluğunu
önlemede ailenin etkisi yoktur.
3.
“Suçun risk faktörlerinin ortadan kaldırılması veya suça karşı koruyucu
faktörlerin etkinleştirilmesi” şeklindeki tanımlama aşağıdakilerden hangisine
aittir?
a)
Suç soruşturması
b)
Suç incelemesi
c)
Suç önleme
d)
Suç işleme
e)
Suç duyurusu
4.
Aşağıdaki ifadelerden hangisi Çocuk Polisinin görevlerindendir?
a)
Çocuğun cinsel faaliyet için kandırılması veya zorlanmasını, fuhuş veya
pornografik nitelikli gösterilerde ve malzemede kullanılarak sömürülmesini
önleyici çalışmalar yapmak
b)
Çocuğa karşı ve çocuk tarafından suç işlenmesini önleyici çalışmalar yapmak
c)
Hakkında ıslah veya tedavi tedbiri alınan çocukları mahkeme kararında
belirtilen kuruluşa veya kişilere teslim etmek
d) Uçucu, uyuşturucu ve
psikotrop madde kullanan veya kullandığından şüphe edilen çocuğu sağlık
kuruluşu veya rehabilitasyon merkezine teslim etmek, çocuğun korunmasının
sağlanması için konu hakkında İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne bilgi vermek
e) Hepsi
5.
Aşağıdakilerden hangisi aile bireylerini, özellikle de çocukları, gençleri kısa
bir süreçte suça doğru sürüklemeye başlar?
a)
Aile içi ilişkilerde yaşanan travmalar, sıkıntılar
b)
Aile içindeki sevgi-saygı ortamı
c)
Aile olarak seyahat etmek, tatile çıkmak
d)
Aile bağlarının güçlü olması
e) Hiçbiri
6.
Riyad İlkeleri aşağıdaki alanlardan hangisi ile ilgilidir?
a)
Sınır güvenliği
b)
Seyahat özgürlüğü
c)
Protokol kuralları
d)
Çocuk suçluluğu
e) Çocuk sağlığı
7.
Aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
a)
Çocuk suçluluğu önlemede kurumlar arası iş birliği çok önemlidir.
b)
Ailenin-toplumun kültürünü oluşturan temel değerlerinden uzaklaşmalar çocuğu
suça doğru sürükler.
c)
Çocuk suçluluğu ile mücadele sadece polisin görevi değil, tüm ilgili kurumların
da görevleri arasındadır.
d)
Aile birlikteliğini parçalayan bencil sapmalar, ailenin ritüellerinden
uzaklaşmalar çocuğu suça sürükler.
e) Hepsi
8.
Aşağıdakilerden hangisi çocuk suçluluğunun önlenmesinde yönlendirici olan Riyad
İlkeleri’ne uygun değildir?
a)
Eğitim sistemlerinin, ana-baba, gençlerin etkinlikleriyle ilgilenen yerel
topluluk örgütlenmeleri ve kuruluşlarla iş birliği araması gerekir.
b) Ailede çocuğun
yararı düşünülmez, yetişkinlere öncelik verilir.
c)
Yönlendirici ilkeleri uygulamaya geçirmek için tüm önleme programı ulusal
adalet sistemlerine, uygun olarak, küçük çocuklardan başlayarak gençlerin
esenliğine yönelik olmalıdır.
d)
Hiçbir çocuk ya da genç, evde, okulda ya da başka yerlerde sert ve aşağılayıcı
ceza ve ıslah tedbirlerinin konusu olmamalıdır.
e)
Kitle iletişim araçları, gençlerin toplumdaki olumlu rolünü belirginleştirmeye
özendirmelidir.
9.
Aşağıdaki kurumlardan hangisi çocuk suçluluğunu önlemede doğrudan katkı
sağlamaz?
a)
Emniyet
b)
SHÇEK
c)
Banka
d)
Okul
e)
Aile
10.
Aşağıdakilerden hangisi çocuk suçluluğunun önlenmesinde katkı sağlayabilecek
bir proje örneği değildir?
a)
Sportif faaliyetler projesi
b)
Okul polisliği projesi
c)
Risk altındaki çocukların rehabilitasyonu ve mesleki eğitim ve istihdamı
projesi
d)
Yemek tarifleri projesi
e) Haydi çocuklar okula
projesi
Cevap Anahtarı: 1.E,
2.B, 3.C, 4.E, 5.A, 6.D, 7.E, 8.B, 9.C, 10.D
0 yorum: