8 Ocak 2013 Salı

Çocuk Suçluluğu Özet ve soru bankası



k9 polis Köpeği

Çocuk Suçluluğu ara sınav soruları ve Cevapları


ÇOCUK SUÇLULUĞU NA İLİŞKİN TEMEL KAVRAMLAR  1 unite

Özet

•Çocuk tanımı yapılırken kimi toplumlarda insan hayatının belli bir yaş dönemi dikkate alınırken, diğer bazı toplumlarda biyolojik ve geleneksel ölçütler dikkate alınmıştır. Roma hukuku ve İslam hukukunda ceza hukuku karşısında sorumluluk cinsel olgunluğa bağlanırken günümüz hukukunda zihinsel olgunluk esas alınmaktadır.
•Çocuk denince insan ömrünün belli bir kısmı için öngörülen cezasızlık, farklı güvenlik tedbirleri veya cezada indirim yapılması da çocuğu işlediği suçlar bakımından devletlerin hukuk sistemlerinin yetişkinlerden farklı uygulamaya tabi tuttuğu kişiler olarak kabul edilirler. 

•Çocuğun gelişmesi devamlılık içeren bir süreçtir. Bunun içindir ki çocukluk döneminin sınırları ile ilgili tartışmaların nedeni, büyük ölçüde bireyin fiziksel, duygusal, sosyal ve zihinsel gelişim özelliklerinin birbirinden farklı zaman dilimleri içinde gerçekleşmesidir.
•Psikoloji bilimi bireylerin çocuklar üzerinde olumlu etki yapabilecekleri kadar olumsuz etki yapabilecekleri gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Bu alanda Freud çok önemli çalışmalar yapmıştır. Psikanalitik psikolojinin kurucusu kabul edilen Freud “bireyin çocukluk yaşantısının yetişkin kişiliğini güçlü biçimde etkilediğini” ortaya çıkarmıştır. Psikanalitik Kuram çocuk suçluluğuna ilişkinde çok önemli açıklamalar getirmiştir. Freud'a göre insan kişiliğinin üç temel birimi id, ego ve superego'dur. İd’in içerisinde cinsellik ve saldırganlık gibi ilkel içgüdüler vardır. Süperegoyu ise vicdan olarak tanımlayabiliriz. Bu duyguyu kişi yakın çevresinden etkileşimle oluşturur. Ego ise arabuluculuk görevi yapmaktadır. Ego, id’in ilkel içgüdüleri ile süperegonun temel insani değerleri arasındadır.
•Freud çocuğun hayatının başlangıcını kapsayan gelişim evrelerini oluşturmuştur. Freud çocuğun temel gelişiminin, bu gelişim evreleriyle oluştuğuna inanıyordu. Geniş bir cinsellik tanımı uygulayarak bu dönemi psikoseksüel evreler olarak adlandırmıştır. Bu gelişim dönemleri sırasıyla; oral, anal, fallik, latent (gizil) ve genital dönemlerdir.
•Sadece biyolojik açıdan bir canlı olarak dünyaya gelen bebek geçirdiği sosyal evreler ve sosyalleşme süreci sonrası toplumun bir üyesi hâline gelir. Ana, baba, kardeşler, arkadaşlar, oyun grupları, okul ve eğitimcilerinin etkisiyle gerçekleşen sosyalleşme süreci sonrası çocuğun toplumun bir üyesi hâline gelmesi karmaşık ve çetrefilli bir yoldur
•Bir toplumun suç olarak tanımladığı hareketler, toplumsal kurgulara bağlıdır ve oldukça görecelidir. Ahlakla ilgili düşünceler ve dinsel inancın yanı sıra, suçun kökenlerine ilişkin birbiriyle çatışan bilimsel iddialar, suçun tanımını ve genel kabul gören nedenini etkileyebilmektedir. Sapkınlığın özü konusunda belli bir görüş birliği bulunmamakla birlikte, sapkınlık fenomenini karakterize etmeye katkıda bulunan ve birbiriyle ilintili iki özellikten söz edilebilmektedir.
•Bu özelliklerden birincisi, sapkınlığı bir norm ihlali kalıbı olarak görmekte ve daha sonra, dinsel normların suçluları, sağlık normlarının hastalığa, kültürel normların eksantrikliğe, vb. yol açması türünden bir normlar yelpazesi saptanmaktadır. Örneğin, bu doğrultuda, sınıfsal davranışların normatif beklentilerinin çiğnendiği sınıfsal sapkınlıktan ya da bir grup arkadaş arasında beliren normların ihlal edildiği durumsal sapkınlıktan bahsedebilir.
•İkinci bir özellik ise sapkınlığı, belli zamanlarda belli davranış kalıplarına yapıştırılan ve daha sonra değer kaybederek, gözden düşmüş ve genellikle dışlanmış bir etiketle bir damga kurgusu olarak öne çıkarmaktadır.


•Sapkınlık, ister gelenek ihlali çerçevesinde, ister damga kurgusu çerçevesinde olsun, durmadan değişen, mutlak ve uçucu bir kavramdır. Sapkın hareketin asıl nedenini, kişiliğin oluştuğu toplumsal şartlarda, sosyalleşme sürecinde, kişiliğe ait sübjektif unsurlarda, dış etkenlerde ve sapıcı tipteki davranışı fiilen yaratan şartlarda aranması gerekmektedir.
•Suçu tanımlanmak gerekirse, “topluma zarar verdiği ya da tehlikeli olduğu kanun koyucu tarafından kabul edilen ve belirtilen eylem” şeklinde tanımlamaktadır.
•Hukuksal açıdan bakıldığında TCK’ya göre suç, toplumsal ve kültürel koşulların, bireyin toplum içinde yürürlükte bulunan yasalara karşı gelmek ve bu davranışın sonucu olarak o yasaların ceza müeyyidelerinin konusu olmaktır.
•Her suç ve suçluluk türüne ilişkin toplumsal sorunlar vardır. Suç ve suçluluğun soyut bir hukuk sorunu olmadığı, suçlunun insani ve toplumsal özelliklerinden sıyrılamayacağı, suçun soyut bir eylem değil, sosyal bir fenomen olduğu bugün yadsınamaz gerçeklerdendir.
•Suç, insanların toplu olarak yaşamasıyla ortaya çıkmıştır ve o günden bugüne kadar her toplum ve dönemde farklı şekillerde kendisini gösteren bir sorun olmuştur. Suç, toplumun her kesiminde görülen, geneli kapsayan bir sorundur. Çocuk suçluluğu da bu sorunun bir parçasıdır. Bilim adamlarının bazıları bu sorunun sebeplerini sosyolojik olarak görürken bazıları ekonomik olarak ele almış, bazıları ise sorunu insan psikolojisiyle ilişkilendirmiştir. Ayrıca suç sorununu kültür, kişisel özellikler ve kalıtım ile açıklamaya çalışan bilimsel çalışmalar da mevcuttur. Bunlar da sebep olarak çocuk yaşta ailede ,toplumda, arkadaş çevresinde veya eğitim döneminde edinilen olumsuz tecrübelerin sonucu olarak ortaya çıktığını ifade etmişlerdir.
•Toplum içerisinde yerini alan bireyin, sağlıklı bir sosyalleşmeyle çocukluk döneminde gerek sapma davranışlarına gerekse suçlu davranışlarına yönelme ihtimali azalacak hem de daha az sorunları olan birey olabilecektir. Bu dönemlerin her birinin sağlıklı geçirilmesinde başta aile olmak üzere, eğitimcilerin, arkadaş çevresinin ve içinde yer aldığı toplumun diğer fertlerinin payının ne kadar büyük olduğu ise tartışmasız herkesçe kabul edilen bir gerçektir.


DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Sosyalleşme taklit etme ve model almanın yoğun olarak yaşandığı çocukluk döneminde aşağıdakilerden hangisi en çok etkilidir?
a) Aile
b) Okul
c) Akran grupları
d) Medya
e) Toplum
2. Roma hukuku ve İslam hukukunda ceza hukuku karşısında sorumluluk aşağıdakilerden hangisi esas alınarak belirlenmektedir?
a) Cinsel olgunluk
b) Zihinsel
c) Yaş
d) Beden gücü
e) Tıbbi muayene
3. Sosyalleşme süreci toplumun bir üyesi haline gelir. Aşağıdakilerden hangisi bu kategoride yer almaz?
a) Ana, baba, kardeşler
b) Arkadaşlar
c) Oyun grupları
d) Okul ve eğitimcileri
e) Suç örgütleri

4. Sekizli yaşlarla birlikte artan oyun gruplarının etkisi çocuğun sosyalleşmesine büyük katkı sağlar. Aşağıdakilerden hangisi bu dönemin sonuçlarından değildir?
a) Çocuktaki benmerkezciliği ve başkalarına karşı saldırganlığı azaltır.
b) Oyun gruplarının etkisi ile çocuk, yardımlaşmayı ve paylaşmayı öğrenerek sosyalleşmeyi hızlandırır.
c) Çocuk, diğer arkadaşları ile oyun oynayarak kurallara uymayı öğrenir. Bu kurallara uyma onun toplumsal, sosyal ve ahlaki kurallara uyum sağlamasına da hız kazandırır.
d) Çocuğun bu kurallara uymayı öğrenmesi, ahlaki ve sosyal kurallara uymasını da kolaylaştıracak ve çocuğun sosyalleşmesine ivme kazandırabilecektir.
e) Karşı cinsle ilişki kurmak için davranış değişikliği görülür
5. Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Suç; eylemin yasal tanımlaması olarak adlandırılırken sapma ise eylemin sosyolojik tanımlanmasıdır.
b) Sapma, toplumdan topluma değişir. Suç ise toplumdaki resmî hukuk kuralları tarafından belirlenir. Bazen toplumda bir eylem suç olarak değerlendirilirken sapma olarak değerlendirilmez.
c) Bir eylemin suç olarak tanımlanması politik bir karar ile aynı eylemin sapma olarak değerlendirilmesi toplumsal kültürle ilgilidir.
d) Sapma, toplumların sosyokültürel yapısı ile ilgili olmasına rağmen suç, toplumların formel hukuk kuralları ile ilgilidir.
e) Hukuk kurallarının ihlal edilmesi sonucu toplumsal kurallar harekete geçerken, sapma sonrası resmi kontrol kuralları ortaya çıkar.

6. Aşağıdaki suç tariflerinden hangisi yanlıştır?
a) Suçu, topluma zarar verdiği ya da tehlikeli olduğu kanun koyucu tarafından kabul edilen ve belirtilen eylem şeklinde tanımlamaktadır.
b) Hukuksal açıdan bakıldığında suç, toplumsal ve kültürel koşulların, bireyin toplum içinde yürürlükte bulunan yasalara karşı gelmek ve bu davranışın sonucu olarak o yasaların ceza müeyyidelerinin konusu olmaktır.
c) Suç, toplumda yaşayan bazı bireylerde ortaya çıkan sapma davranışıdır.
d) Yasal bakış açısından suç; ceza yasalarını ihlal eden insan davranışıdır.
e) Siyasal bakış açısından suç, yasaya güçlü gruplar tarafından yerleştirilen daha sonra davranışın istenmeyen seçilmiş biçimlerini yasadışı olarak etiketleyen bir ölçütün sonucudur.
7. Aşağıdakilerden hangisi çocuk suçluluğu ile ilgili ifadelerden değildir?
a) Çocuk suçluluğunu yetişkin suçluluğundan ayıran en büyük özellik, ülkelerin, yasalarına göre bir yaş sınırı belirlemesidir.
b) Çocuk suçluluğu; çocuktaki anti-sosyal eğilimlerin yasanın yaptırımını gerekli kılacak şekle dönüşmesidir.
c) Hukukçular çocuk suçluluğuna salt suç ve ceza kavramları çerçevesinde değinmekte, psikologlar çocuk suçluluğu kavramına daha geniş bir açıdan bakarak davranış bozukluğunun arkasında yatan psikolojik nedenlere önem vermektedir.
d) Sosyologlar, sosyal ve ekonomik sebeplere dayandırmakta
e) Biyolojik yaklaşımlar “yaradılıştan suçlu olan insanlardır” demektedirler.
8. Aşağıdakilerden hangisi çocuk suçluluğu ile ilgili kullanılması uygun görülmeyen ifadelerdendir?
a) Kanunla ihtilafa düşen
b) Suçlu çocuk
c) Suça sürüklenen çocuk
d) Suça itilmiş çocuk
e) Suça bulaştırılan çocuk

9. Çocuk suçluluğu ile ilgili hemen tüm araştırmacıların tanımlamalar içerisindeki ortak değerlendirmeleri, çocuk suçluluğu davranışının içinde olan çocuğun, suça itilmiş çocuk olarak kabul edilmesidir. Çocukların suça sürüklenmesinde aşağıdakilerden hangisi etkili değildir?
a) Yetiştiği aile yapısının tipi
b) Oluşturulan kontrol mekanizmaları
c) Çocuğun sosyal çevresi
d) İçinde bulunduğu grubun normları ve değer yargıları
e) Çocuğun masum ya da suçlu olduğuna karar verilmesi değil, onun içinde bulunduğu psikososyal ve ekonomik durumu anlamak ve analiz etmekle görevli olanlar
10. Çocuğun toplumsallaşmasını belirleyen kişisel, psikolojik ve sosyolojik etkenler aynı zamanda çocuğun suça sürüklenmesinde etkili olan faktörlerdir.

Aşağıdakilerden hangisi bu etkenlerden değildir?
a) Zekâ geriliği veya gelişimindeki gerilik nedeniyle görülen suçluluk
b) Kaliteli bir eğitim alınamaması
c) Bu çağdaki hızlı bedensel ve ruhsal değişim ile çocukluk evresine kadar uzanan yanlış eğitim ve yetersiz sevgi
d) Bozuk aile düzeninin neden olduğu suçluluk
e) Bilinçsiz olarak yapılan davranışların neden olduğu suçluluk (Nörotik Suç)

Cevap Anahtarı:1.A,2.A,3.E,4.E,5.C,6.C,7.D,8.B,9.E,10.B

CEZA ADALET SİSTEMİNDE ÇOCUK  2 unite
Özet

•Çocuk hukuku devletçe tanınmış ve herkesçe uyulması yine devletçe zorla sağlanmış olan toplumsal davranış kuralları anlamına gelen hukukun çocuklara özgü dalıdır. Çocukların yaşlarının ilerlemesi ve vücutlarının gelişmesi ile orantılı olarak akli melekelerinde bir gelişme ve olgunlaşma meydana gelir. Bu bakımdan sorumluluk veya kusur kavramları ile yaş arasında sıkı bir bağ bulunmaktadır.
•Ceza sorumluluğuna ilişkin asgari yaşın sınırı, ülkelerin tarihi, alışkanlıkları, toplumsal taleplere göre her ülke için değişkenlik gösterdiğinden ortak bir asgari yaş sınırı kabul edilmemiştir.
•18 yaşından küçüklerin işlemiş olduğu suçlarda, soruşturma, yargılama aşaması ve küçükler hakkında verilen cezanın infazı ayrı düzenlenmiştir.
•Anayasa'nın 19, 24, 50, 144. maddelerinin küçük, 41, 61, 62, maddelerinde çocuk, 58. maddesinde ise genç terimi kullanılmıştır. Yine 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu, 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitimi Kanununda çocuk terimine, 1593 Sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nda çocuk ve genç terimlerine yer verilmiştir. Basın Kanunu'nun 33. maddesinde 18 yaşını doldurmamış suç fail ve mağdurlarının kimlik bilgilerinin ve resimlerinin yayınlanması yasaklanmıştır.
•5271 sayılı CGTHK her ne kadar çocuğun tanımını yapmamakta ise de Kanunun 11. maddesinde 12-18 yaş grubunda olan kişilerin tanımlanan çocuk cezaevlerine konulacağını 18 yaşını bitirmiş olup da 21 yaşını bitirmiş olmayanları geç olarak kabul ederek ayrı bir cezaevinde tutulmasını kabul etmiştir. Buna göre CGTHK’da hükümlüler çocuk, genç, erkek ve kadın olarak ayırımına gitmiştir.
•4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 11. maddesinde reşitlik yaşı 18 olarak kabul edilmiş, aynı kanunun 12. maddesinde 15 yaşını doldurmuş kişinin anne ve babasının rızası ile ve mahkemenin onayı ile reşit kılınabileceği, 16 yaşını doldurmuş kişinin hâkim kararı ile 17 yaşını doldurmuş kişinin ise anne ve babasının rızası ile evlenebileceği kabul edilerek evlenmenin kişiyi reşit kılacağı belirlenmiştir Bu hâllerde dahi reşit kılınan kişi 18 yaşını bitirmiş olmadıkça çocuk sayılacaktır.
•5237 sayılı TCK “Çocuğu; henüz on sekiz yaşını doldurmamış kişi” ve ÇKK “ise, Daha erken yaşta ergin olsa bile, on sekiz yaşını doldurmamış kişi” olarak tanımlanmıştır.
•Çocukların cezai sorumluluğu konusunda Türk Ceza Kanunu'nda yaş küçüklüğü başlığı altında 0–12, 12–15, 15–18 yaş aralığı olmak üzere üçlü ayrıma gidilmiştir.
•1 Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Bu kişiler hakkında, ceza kovuşturması yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.
•2 Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde cezalar indirilerek verilir.
•3 Fiili işlediği sırada on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında da cezaların indirilerek verileceği hükmü yer almaktadır.
•Sağır ve dilsiz olma 5237 sayılı TCK’nın 33. maddesinde ceza sorumluğunu tamamen ve ya kısmen kaldıran bir neden olarak düzenlenmiştir. Yaşın önemi sağır ve dilsizlerin ceza sorumluluğu çocukların ceza sorumluluğuna atıf yapılarak düzenlenmiştir.
•5237 sayılı TCK çocukların cinsel istismarı suçu düzenlenmiştir. Kanun koyucu, yetişkinlere karşı gerçekleştirilen fiiller açısından cinsel saldırı terimini kullanırken çocuklar için, cinsel istismar terimini kullanmıştır. TCK’da yine çocuklara ilişkin bazı genel hükümler düzenlenmiştir:
•5395 sayılı ÇKK’ da çocuğun kim olduğu tespit edildikten sonra çocuk olarak kabul edilen bireyin “ korunma ihtiyacı olan çocuk” ve “suça sürüklenen çocuk” olarak ayrılması, kanunun uygulanmasında bu ayırıma göre sonuçlar öngörülmüştür.
•Anayasa’nın 90. maddesi gereği bir iç hukuk kuralı olan Türkiye’nin kabul ederek uygun bulunarak yürürlüğe sokulan milletler arası sözleşmeler ile ülkemiz çocuğun korunması için yükümlülükleri kabul etmiştir. İç hukuk hâline getirdiğimiz bu sözleşmeler hakkında Anayasa'ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine dava açılamamaktadır. Uluslararası bir sözleşme ile bir yasanın çatışması durumunda sözleşmeye üstünlük tanınmaktadır
•Bu sözleşmelerden ilki Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’dir. Diğer en önemli sözleşmeler ise İnsan Hakları Beyannamesi, Küçükler Bakımından Adaletin Yürütümü Hakkında Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları (Pekin (Beijing) Kuralları), Riyad Kuralları, Havana Kuralları, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, Çocukların Satılmaları, Çocuk Fuhşu ve Pornografisi Konusundaki İsteğe Bağlı Protokol ile Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi'dir.


DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Suça sürüklenen çocuklarla ilgili ceza soruşturmalarında en temel amaç aşağıdakilerden hangisidir?
a) Ceza almasını sağlamak
b) Toplumdan uzaklaşmasını sağlamak
c) Çocuğun yüksek yararını gözetmek
d) Cezayı indirerek vermek
e) Güvenlik tedbirler uygulamak
2. Kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen çocuk hakkında kullanılması en uygun ifade aşağıdakilerden hangisidir?
a) Suçlu
b) Sanık
c) Suça sürüklenen
d) Şüpheli
e) Suça işlemiş
3. Ceza sorumluluğuna ilişkin asgari ve azami yaşın sınırı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden en doğru olanı hangisidir?
a) Ülkelerin toplumunun kültürel ve tarih gelişimi, alışkanlıkları, toplumsal talepleri her ülke için değişkenlik gösterdiğinden ortak bir asgari yaş sınırı kabul edilmemiştir.
b) Bütün ülkeler için 12-18 yaş aralığı kabul edilmiştir.
c) Bazı toplumlarda yaş sınırı kabul edilmemiştir.
d) Tarihte çocuklarla ilgili özel uygulamalara rastlanmamıştır.
e) Birleşmiş Milletler ülkeleri ortak bir yaş sınırı belirlemek için zorlamaktadır.
4. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 11. maddesinde reşitlik yaşı 18 olarak kabul edilmiş, aynı kanunun 12. maddesinde 15 yaşını doldurmuş kişinin anne ve babasının rızası ile ve mahkemenin onayı ile reşit kılınabileceği, 16 yaşını doldurmuş kişinin hâkim kararı ile 17 yaşını doldurmuş kişinin ise anne ve babasının rızası ile evlenebileceği kabul edilerek evlenmenin kişiyi reşit kılacağı belirlenmiştir. Bu hâllerde dahi çocukla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
a) Kişi 18 yaşından önce reşit olsa da çocuk sayılmaya devam edecektir.
b) 18 yaşından önce reşit olan çocuk yetişkinlerle aynı muameleye tabi tutulur.
c) Kişinin 18 yaşından önce reşit olmasıyla çocuk sayılıp sayılmayacağı ile ilgili kararı vermeye Cumhuriyet Savcısı yetkilidir.
d) Kişinin 18 yaşından önce reşit olmasıyla çocuk sayılıp sayılmayacağı ile ilgili kararı vermeye çocuk mahkemesi hâkimi yetkilidir.
e) Kişinin 18 yaşından önce reşit olmasıyla çocuk sayılıp sayılmayacağı ile ilgili kararı vermeye kişinin kendisi yetkilidir.
5. Türk Ceza Kanunu ve Çocuk Koruma Kanunu’nda çocukların ceza hukuku karşısındaki sorumluluğu erginlere nazaran farklı kurallara bağlanmıştır. Bununla birlikte çocuklar kendi içlerinde de ayrı yaş gruplarına ayrılmak suretiyle her yaş grubu farklı statüye tabi tutulmuştur. Buna göre aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Türk Ceza Kanunu’na göre, çocuk suç tarihinde henüz on sekiz yaşını doldurmamış kişidir.
b) Türk Ceza Kanunu’nda yaş küçüklüğü başlığı altında düzenleme yapılmış ve 0–12,12–15,15–18 olmak üzere üçlü ayrıma gidilmiştir.
c) Suç oluşturan fiili işlediği sırada henüz on iki yaşını bitirmemiş olan çocukların ceza sorumluluğu bulunmamaktadır.
d) Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur.
e) 12 Yaşından küçükler yaş grubunda olan çocukların işledikleri suça ve kanunda öngörülen ceza miktarına göre sorumluluğu belirlenir.
6. Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış olanların ceza sorumluluğunda aşağıdaki ifadelerden hangisi esas alınarak karar verilir?
a) Çocukların ceza sorumluğunun var olduğunun kabul edilebilmesi için hem işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilme yeteneğinin hem de davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı
b) Çocuğun anne-babasının isteği
c) Çocuğun veli ya da vasisinin isteği
d) Hâkimin takdiri
e) Cumhuriyet Savcısının talebi
7. Suça sürüklenmiş çocuklarla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Suça sürüklenmiş çocuk suç işlediğinde yakalanabilecektir.
b) Yakalandıklarında hemen yakınlarına ve müdafie haber verilip savcılığa gönderilecektir.
c) Soruşturma bizzat görevli Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılacaktır.
d) İsnat edilen eylemin sonuçları bakımından algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin gelişip gelişmediğinin tespit edilmesine yönelik incelemenin yapılması gerekmektedir.
e) Hâkim, uzman kişilere hazırlattırılan rapora uygun doğrultuda karar verecektir.
8. 12 yaşını doldurmuş 15 yaşını doldurmamış işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya davranışlarını yönlendirme yeteneği yeterince gelişmiş olmayan çocuklar ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Bu durumda bulunan suça sürüklenen çocuğun ceza sorumluluğu yoktur
b) Ancak bu yaş grubunda bulunan çocuklar hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin uygulanması noktasında hâkime takdir yetkisi verilmemiştir.
c) Hâkim çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmetmek zorundadır
d) Bu gurupta yer alan çocuklara cezalar indirilerek verilir.
e) On iki yaşından küçük suça sürüklenen çocukların hukuki statüsüne tabi tutulmuştur.
9. Fiili işlediği sırada 15 yaşını doldurmuş olup da 18 yaşını doldurmamış olan çocuklar ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Bu yaş grubundaki çocuğun hareketini algılayabilme ve sonuçlarını kavrayabilme, hareketlerini bu doğrultuda yönlendirebilme sahip olup olmadığı araştırılmaz.
b) Cezalarında yeniden topluma kazandırma, yeni suçların işlenmesini engelleme amacıyla belli indirimler yapılır.
c) Sağır ve dilsiz olma Türk Ceza Kanununda ceza sorumluğunu tamamen veya kısmen kaldıran bir neden olarak düzenlenmiştir. Bu gurupta yer alan sağır ve dilsizler 12-15 yaş gurubunda olanlarla aynı hükme tabi tutulur.
d) Bu gurupta yer alan çocuklara hapis cezası verilemez ceza para cezasına çevrilmek zorundadır.
e) Çocuklara yönelik cinsel istismar fiilleri çocuğun 15 yaşını doldurmuş olup olmamasına göre ikili bir ayrıma tabi tutulmuştur.
10. Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Türk Ceza Kanunu çocukların suça azmettirilmesinde, azmettirenle çocuk arasında alt soy üst soy ilişkisinin bulunması aranmadan ağırlatıcı sebep olarak kabul edilmiştir.
b) Uluslararası bir sözleşme ile bir yasanın çatışması durumunda yasalara üstünlük tanınmaktadır.
c) Şikâyete tabi suçlar çocuklara karşı işlenirse şikâyet şartı aranmaksızın yakalama yapılabilir.
d) Çocuk hakları ile ilgili uluslararası sözleşmeler Türkiye tarafından kabul edilmiştir. Anayasa’mızın 90. maddesi, usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmaları kanun hükmünde kabul etmektedir.
e) Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suç işlenmesi halinde, tekerrür hükümleri uygulanır. (58/1) Ancak suç işlediği tarihte 18 yaşını doldurmamış kişiler hakkında bu hüküm uygulanmayacaktır.

Cevap Anahtarı:
1.C, 2.C, 3.A, 4.A, 5.E, 6.A, 7.E, 8.D, 9.D, 10.B

Çocuk Adalet Sisteminde Kurumların ve Meslek Elemanlarının Görev, Rol ve Sorumlulukları ÜNİTE  3
Özet
Çocuklarla ilgili kolluk görevi, öncelikle kolluğun çocuk birimleri tarafından yerine getirilir.
Çocuk Polisi, 0-18 yaş grubu gelişim özellikleri, davranış bilimleri, mülakat teknikleri, iletişim becerisi gibi konularda hizmet içi eğitim almış ve diğer resmi polislerden ayrı olarak sivil 24 saat esasına göre çalışan polistir.
Suç isnadı ile gelenlerden 12 yaşından küçük ise kimlik tespiti yapılarak ailelerine teslim edilmektedir, 12-15 yaş grubu arasındaki çocuklar suç isnadı ile gelirse ilgili sağlık kuruluşundan fârik ve mümeyyiz raporu alınarak adli makamlara sevk işlemi yapılmaktadır.
Suça teşvik edildiği tespit edilen çocukların aileleri hakkında adli işlem başlatılır.
Herhangi bir kayıp çocuk müracaatı olduğunda ailelerin müracaatı alınarak, derhal bilgisayar kayıtlarına girilerek ülke genelinde araştırılması sağlanır.
Sokakta çalıştırılan çocuklardan ailesi tarafından geçim kaynağı olarak görülen aileler hakkında TCK’ ya göre adli işlem yapılır.
Uçucu, uyuşturucu, psikotrop madde bağımlısı olan çocukların tedavisi için sağlık kuruluşları ile iş birliği yapılarak tedavi olmaları sağlanır.
Sosyoloji, Latince “socius” ve Yunanca “logos” kelimelerinin birleşiminden oluşmuş bir terimdir.
ÇKK’nın 15. Maddesi uyarınca suça sürüklenen çocuklar hakkındaki soruşturmanın “bizzat” Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılması öngörülmüştür.
5395 sayılı ÇKK’da ayrıca çocuk yargılamasında görev yürütecek ayrı bir Savcılık Teşkilatı öngörülmemiştir. Ancak Kanunun 29. maddesinde Cumhuriyet Başsavcılıklarında bir çocuk bürosu kurulacağı Cumhuriyet Başsavcısınca çocuk hukuku alanında uzmanlaşmış, çocuk psikolojisi ve sosyal hizmet alanında eğitilmiş olanlar arasından yeterli sayıda cumhuriyet savcısının bu büroda görevlendirileceği belirtilmiştir.
Çocuk Mahkemeleri ile çocuk ağır ceza mahkemelerinin kurulu bulunduğu yer yetki alanında işlenen suçlar bakımından çocuklar hakkındaki kamu davası, çocuk mahkemesi veya çocuk ağır ceza mahkemesinde açılacaktır.
Çocuklarla ilgili soruşturmanın bizzat Cumhuriyet Savcılığınca yürütüleceğine ilişkin kural gereğince, Cumhuriyet Savcısının olay yeri incelemesi, parmak izi alma, teşhis, yer gösterme gibi işlemlerin yapılması sırasında bizzat hazır bulunması gerekir.
Çocuğun işlediği bir fiilden daha ağır bir suçtan dolayı yargılanması, toplum önündeki imajının hak etmediği şekilde zedelenmesine ve suçlu olarak damgalanmasına yol açmaktadır.
12 yaşından küçükler suç tespitinde kullanılamayacağından bunlar teşhis ve yer göstermede de kullanılamazlar. Aynı gerekçelerle 12 yaşından küçüklerin teşhis edilen veya teşhis eden olarak da kullanılması mümkün değildir.
Yüzleştirmenin kovuşturma aşamasında yapılması asıldır. Fakat gecikmesinde sakınca olan hallerde soruşturma aşamasında da hâkim tarafından da yapılabilir.
Çocuğun konutunda arama yapılması, çocuğun üstün yararına aykırı olacaksa hâkim tarafından arama kararı verilmemesi daha yerindedir.
El koyma işleminde çocuğun bir eşyası alınacaksa, alınan eşyanın çocuk için ifade ettiği ve çocuğun eğitimi ve gelişimi açısından ifade ettiği öneme bakılmalıdır.
Çocuğun tanıklıktan çekinme hakkı olan kişiler ile ilgili yazışmaları ve belgeleri bu kişilerde ise el konulamaz (CMK 124,126). Ancak çocuk kendi rızasıyla verebilir.
Gizli soruşturmacı, her durumda kamu görevlisi olması gerekeceğinden, bir çocuğun gizli soruşturmacı olması mümkün gözükmemektedir.
Sosyal inceleme; basit tanımıyla suça sürüklenen çocuğun ve içinde yaşadığı çevrenin bir uzman tarafından incelenmesini ve sonuçta verilecek hükmün çocuğun yararına daha uygun olmasını sağlamaya yönelik bir araştırma raporudur.
Çocuk Mahkemesi küçüğün velisi, vasisi veya bakıp gözetmeyi üzerine alan kimsenin ya da mağdurun talebi üzerine mahkeme tarafından kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı kaldırılarak çocuğun yargılanmasına karar verilebilir.
Sosyal inceleme raporu olmadan ceza sorumluluğu dolayısıyla da kovuşturma olanağı bulunup bulunamayacağına karar verilemeyeceğinden 12-15 yaş arası çocuklar hakkında sosyal incelemenin mutlaka yapılması gerekmektedir.

•Anayasa'mızın 90. maddesi, usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmaları kanun hükmünde kabul etmiştir. Çocuklarla ilgili uluslararası sözleşme hükümleri de yasalarımızda yapılan değişikliklerle iç hukukumuz hâline getirilmiştir.
•Suç işlendikten sonra yapılan araştırma ve soruşturmalar CMK’nın genel hükümleri uyarınca Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılır veya Cumhuriyet Savcısı emri ile kolluk tarafından yapılır. Genel hükümlerdeki bu düzenlemenin aksine 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 15. maddesi uyarınca suça sürüklenen çocuklar hakkındaki soruşturmanın “bizzat” Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılması öngörülmüştür.
•Çocuk Koruma Kanununun 31. maddesine göre çocuklarla ilgili soruşturmalarda ilgili kolluk görevlerinin kolluk içerisinde oluşturulacak ayrı birimlerce yerine getirileceği öngörülmüştür. Bu amaçla soruşturma aşamasında Polis ve Jandarma Teşkilatları kolluk birimleri olarak korunmaya muhtaç olan, ihmal ve istismara maruz kalan, bulunan, evden veya kurumdan kaçan, mülteci, refakatsiz, sokakta yaşayan, sokakta çalıştırılan, oturduğu yeri haber vermekten aciz, hakkında koruma, ıslah ve/veya tedavi tedbiri alınan, suça maruz kalan, suç işlediği şüphesi altında bulunan, kimliği tespit edilemeyen çocuklara yönelik olarak polis tarafından yürütülecek hizmetlerinin düzenlemesi ve iyileştirilmesi amacıyla Emniyet Teşkilatınca bu amaçla tüm Türkiye çapında il emniyet müdürlükleri bünyesinde Çocuk Şube Müdürlükleri, İlçe Emniyet Müdürlüklerinde/Amirliklerinde Çocuk Büro Amirlikleri, Jandarma Genel Komutanlığınca da bazı İl ve İlçe Jandarma Komutanlıkları bünyesinde Çocuk Merkezleri kurulmuştur.
•ÇKK’da ayrıca çocuk yargılamasında görev yürütecek ayrı bir Savcılık teşkilatı öngörülmemiştir. Ancak kanunun 29. maddesinde Cumhuriyet Başsavcılıklarında bir çocuk bürosu kurulacağı Cumhuriyet Başsavcısınca çocuk hukuku alanında uzmanlaşmış, çocuk psikolojisi ve sosyal hizmet alanında eğitilmiş olanlar arasından yeterli sayıda Cumhuriyet Savcısının bu büroda görevlendirileceği belirtilmiştir.
•Suça sürüklenen çocuklarla soruşturma işlemlerinden suçun hukuki nitelendirilmesi, çağrı ve zorla getirme, gözaltına alma, teşhis, yüzleştirme, yer gösterme, önleme araması, arama, el koyma, gizli soruşturmacı, bilirkişi incelemesi, sosyal inceleme ve uzlaşma işlemleri Cumhuriyet Savcısının görev, yetki ve sorumlulukları arasındadır.
•Soruşturma bizzat Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılır. Soruşturmalar çocuklarla ilgili soruşturmanın bizzat Cumhuriyet Savcılığınca yürütüleceğine ilişkin kural gereğince, Cumhuriyet Savcısının olay yeri incelemesi, parmak izi alma, teşhis, yer gösterme gibi işlemlerin yapılması sırasında bizzat hazır bulunması gerekir.
•Soruşturma aşamasında görev alacak personelin, bu konuda eğitim almış uzman görevlilerce yapılması, çocuğun suçla tanışmasının veya tekrar suça karışmasının önlenmesi ve yeniden topluma kazandırılması büyük öneme sahiptir.


DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesine göre soruşturmada esas amaç, çocuğun yüksek yararının gözetilmesidir.
b) Çocuk Koruma Kanunu çocuklarla ilgili soruşturmalar ilgili kolluk birimleri içerisinde oluşturulacak ayrı birimlerce yerine getirilir.
c) Soruşturma görevlileri çocuğun kronolojik ve gelişme yaşına en uygun mülakat şeklini, mülakat yapacak kişiyi ve kaydetme yöntemini iyi seçebilmesi açısından bu alanda eğitim almış uzman görevlilerden olmalıdır.
d) Çocuk şubede çalışan polisler sivil olarak ve 24 saat esasına göre çalışır.
e) Çocuk Koruma Kanunu gereği suça sürüklenen çocuğun suç soruşturmasının çocuk şubesinden sorumlu şube müdürü/büro amiri tarafından bizzat yapılması gerekmektedir.
2. Aşağıdaki birimlerden hangisi Çocuk şube müdürlüğü bünyesinde yer almaz?
a) Sosyal Hizmet Büro/Kısım Amirliği
b) Suç Önleme Büro/Kısım Amirliği
c) Kayıp Çocuklar Büro/Kısım Amirliği
d) Hırsızlık Büro/kısım Amirliği
e) Adli İşlemler Büro/Kısım Amirliği
3. Aşağıdaki işlemlerden hangisi kolluğun çocuklara bakan birimince yapılan işlemlerden değildir?
a) Durdurma ve Kontrol
b) İfade alma
c) Yakalama
d) Kimlik sorma
e) Muhafaza altına alma
4. Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Cumhuriyet Savcısının emriyle çocukların ifadesi kollukça alınır.
b) Çocuklar hakkındaki soruşturmalar bizzat Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılmalıdır.
c) İl ve İlçe Jandarma Komutanlıkları bünyesinde çocuk suçları ile mücadele için Çocuk Merkezleri görev yapmaktadır.
d) Polisin kimliği belirlenemeyen çocuğu tutma yetkisi vardır
e) 12-15 yaş grubu arasındaki çocuklar suç isnadı ile gelirse raporu alınarak adli makamlara sevk işlemi yapılmaktadır.
5. Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Kolluğun durdurma işlemi yapması ancak çocuğun korunması amacını taşıyor olmasına dayanmalıdır.
b) 12 yaşını doldurmamış olanlar ile 15 yaşını doldurmamış sağır ve dilsizler ancak kimlik tespiti amacıyla yakalanabilirler
c) 12 yaşını doldurmamış olanlar ile 15 yaşını doldurmamış sağır ve dilsizler suç tespiti amacıyla yakalanabilirler.
d) 18 yaşını doldurmamış olanlar ise bir suç isnadı ile yakalanabilirler.
e) Üst sınırı 5 yılı aşmayan suçlar bakımından yakalama yapılamaz. Bunun tek istisnası vardır; o da kimlik tespiti için yakalamadır.
6. Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Sağlık kontrolünün yasaya uygun biçimde gözaltına kabulde ve nakillerde yapılması hem çocuğun hakkıdır hem de soruşturma görevlilerinin görevidir.
b) Muhafaza altına alma amacı ile yakalama yapılmasına karşın, çocuk bir süre tutulup ve bu süre içerisinde korunma ihtiyacının tespiti ve giderilmesine yönelik herhangi bir yasal süreç işletilmeden serbest bırakılmış ise, hukuka aykırı bir yakalama söz konusu olmayacaktır.
c) Yakalamaya karşı başvuru sulh ceza hâkimine yapılır.
d) Kimlik belgesinin bulunmaması sebebiyle tutulan çocuklara doğrudan doğruya parmak izi ve resim çekilerek geçici nüfus kaydı çıkartılması ve koruma altına bu suretle alınması gerekir.
e) Suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile 15-18 yaş grubundaki çocuğun hareketini algılayabilme ve sonuçlarını kavrayabilme, hareketlerini bu doğrultuda yönlendirebilme yeteneğine sahip olup olmadığı araştırılmaz.
7. Aşağıdakilerden hangisi Çocuk Şube Müdürlüğüne gelen çocuklarla ilgili yapılan işlemlerden değildir?
a) 12-15 yaş grubundaki çocuklar suç isnadı ile gelirse ilgili sağlık kuruluşundan fârik ve mümeyyiz raporu alınarak adli makamlara sevk işlemi yapılmaktadır.
b) Sokakta çalıştırılan çocuklardan ailesi tarafından geçim kaynağı olarak görülen aileler hakkında TCK’ ya göre adli işlem yapılır.
c) Suça teşvik edildiği tespit edilen çocukların aileleri hakkında adli işlem başlatılır.
d) Yasalar çerçevesinde suç işlediği şüphesi altında bulunan çocukların ifadeleri alınarak adliyeye sevk edilirler.
e) Sosyal çalışmacı ile görüştürülerek çocuğu suça iten nedenler araştırılarak tekrar suç işlemesini önleyici çalışmalar yapılır.
8. Aşağıdaki hangisi çocuklarla ilgili soruşturmalarda Cumhuriyet Savcısının görevleri arasında değildir?
a) Çocuklarla ilgili soruşturmanın bizzat Cumhuriyet Savcılığınca yürütülür.
b) Cumhuriyet Savcısı soruşturma sırasında gerekli görüldüğünde çocuk hakkında koruyucu ve destekleyici tedbirlerin uygulanmasını çocuk hâkiminden isteyebilir.
c) Cumhuriyet Savcısının olay yeri incelemesi, parmak izi alma, teşhis, yer gösterme gibi işlemlerin yapılması sırasında bizzat hazır bulunması gerekir.
d) Cumhuriyet Savcısı soruşturma sırasında gerekli görüldüğünde çocuk hakkında koruyucu ve destekleyici tedbirlerin uygulanmasına karar verir.
e) Suça sürüklenen çocuklardan yardıma, eğitime, işe, barınmaya ihtiyacı olan veya uyum güçlüğü çekenlere ihtiyaç duydukları destek hizmetlerini sağlamak üzere, ilgili kurum ve kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği içinde çalışır.
9. Aşağıdaki hangisi çocuklarla ilgili soruşturmalarda Cumhuriyet Savcısının yetkileri arasında değildir?
a) Teşhis
b) Gözaltına alma
c) Çağrı ve zorla getirme
d) Suçun Hukuki nitelendirilmesi
e) Çocukların gözaltına alınması için Cumhuriyet Savcısının sözlü emir vermiş olması
10. Aşağıdakilerden hangisi kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın sonuçlarından değildir?
a) İletişimin tespiti ve denetlemeye ilişkin kayıtlar muhafaza edilmek üzere dosyaya kaldırılır.
b) Şüpheli serbest kalır.
c) İletişimin tespiti, dinlenmesi veya kayda alınması kararlarının uygulanmasına CMK 173/1 uyarınca tanınan 15 günlük itiraz süresi beklenmeden derhal son verilir.
d) Maddi-manevi tazminat talep etme hakkı doğar.
e) Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra yeni delil meydana çıkmadıkça aynı eylemden dolayı kamu davası açılamaz.

Cevap Anahtarı: 1.E, 2.D, 3.B, 4.A, 5.C, 6.B, 7.D, 8.D, 9.E, 10.A

ÇOCUK ADALET SİSTEMİNDE KURUMLARIN VE MESLEK ELEMANLARININ GÖREV, ROL VE SORUMLULUKLARI: KOVUŞTURMA EVRESİ VE ÇOCUKLARA ÖZGÜ GÜVENLİK TEDBİRLERİ  4 Ünite
Özet

•Çocuk mahkemeleri; çocuğun kişilik ve gelişim özelliklerini dikkate alan, onun yargılama sürecinden en az düzeyde zarar görmesini amaçlayan ve suçun neden işlendiği üzerine odaklanarak altta yatan sorunları çözmeye çalışan özel bir hukuk mahkemesidir. Çocuk mahkemesi hâkimlerinin suçlu çocukların psikolojilerini iyi anlamları, onları çevreleri içinde değerlendirmeleri, onların ıslah ve rehabilite olmalarını sağlayacak bir karara varmaları gerekmektedir. Bu süreçte çocuk mahkemesinde görev alan diğer profesyoneller; sosyal hizmet uzmanları, psikologlar, psikiyatrlar, çocuk gelişimi uzmanları, pedagog, savcı ve avukatlardır.
•Çocuk Koruma Kanunu'nda gösterilen ceza ve tedbirlerin uygulanmasından önce küçüğün işlediği suçun anlam ve sonuçlarını kavrayabilme yönünden bedenî, akli ve ruhi durumu mütehassıs kimselere tespit ettirilir. Çocuk mahkemelerinde görev yapan hâkimlerin de kanunda belirtilen özellikleri taşıyan ve alanında yeterli eğitim almış olanlardan seçilmesi önemlidir.
•Sosyal hizmet mesleğinin yürütücüleri olan sosyal hizmet uzmanları, çocuk mahkemelerinde çocuğu suça iten nedenleri araştırır ve bunları çözümlemeye çalışır. Sosyal hizmet uzmanı bu amaç çerçevesinde mahkeme heyetine sunmak üzere sosyal inceleme raporları hazırlar. Bu sosyal inceleme raporlarının hazırlanmasında sosyal hizmet uzmanı, yalnız suçlu çocuk ile değil onun ailesi, arkadaşları ve okul çevresi ile birlikte de çalışır. Çünkü sosyal hizmet uzmanı, bireyin sosyal çevresiyle ilişkisinin ne denli önemli olduğunu benimsemiş bir meslek elemanıdır.
•Çocuk mahkemeleri, çocukların özel ve adil yargılanmaları için son derece önemli mahkemeler olması yanında mevcut çocuk mahkemeleri sayısı, ülkemiz açısından son derece yetersizdir. Çocuk mahkemeleri sayılarının artırılması, çocuk suçluların kişilik ve gelişim özelliklerine göre uygun olarak yargılanmaları için son derece gereklidir. Unutulmamalıdır ki; soruşturma ve kovuşturma sürecinde yaşanan hatıralar çocukların geleceklerinde önemli etkiler bırakmaktadır. Bu nedenle çocukların Çocuk Mahkemeleri Kanunu'na uygun olarak çocuk mahkemelerinde yargılanmaları, en uygun cezanın ya da suça sürüklenmiş çocuklar hakkında 5395 sayılı ÇKK’da belirlenen danışmanlık, eğitim, bakım, sağlık ve barınma tedbirlerinden en uygun olanlarının hükme bağlanması büyük bir önem arz etmektedir.

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıda belirtilen meslek elemanlarından hangisi çocuk mahkemelerinde görev yapmamaktadır?
a) Müdafi
b) Psikolog
c) Sosyal çalışmacı
d) Uzman çocuk doktoru
e) Pedagog
2. Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Çocuk mahkemeleri suçun mağduru olan çocukları koruma, istismar sonucu suç işleyen çocukları kurtarma düşüncesi ile ortaya çıkmıştır.
b) Çocuk hakkında alınacak karar; çocuğun tüm gelişimsel özellikleri, gereksinmeleri ve özel koşulları dikkate alınarak verilmelidir.
c) Hukuki anlamda suç sayılan bir eylemin, cezai ehliyet anlamında, kişiliğin oluşma evresi olan çocukluk dönemi ile yetişkinlik dönemdeki karşılığı doğal olarak farklı olmalıdır.
d) Mahkemelerde görev yapacak hâkimlerin, suça itilmiş çocukların yargılanmasını gerekli şekilde yapabilmeleri için gereken niteliklere sahip olmaları gerekir.
e) Çocuk mahkemeleri hangi çocukların bu mahkemelerde yargılanacak olmalar konusunda seçme hakkına sahiptir.
3. Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Çocuk ağır ceza mahkemesinde sosyal çalışmacı görev yapmaz.
b) Çocuk mahkemesi asliye ceza mahkemesi ile sulh ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlar bakımından, suça sürüklenen çocuklar hakkında açılacak davalara bakar.
c) Çocuk mahkemelerinde, çocuk ağır ceza mahkemelerinden farklı olarak, yapılan duruşmalarda Cumhuriyet Savcısı bulunmaz.
d) Çocuk ağır ceza mahkemesi, ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçlara bakar.
e) Çocuk mahkemesi tek hâkimden oluşur.
4. Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Çocuk mahkemeleri bulunmayan yerlerde, bu mahkemeler kurulup göreve başlayıncaya kadar çocuklar tarafından işlenen suçlara ait soruşturma ve kovuşturmalar Cumhuriyet başsavcılığı ve görevli mahkemelerce yetişkinlere uygulanan kanun hükümlerine göre yapılır.
b) Çocuk ağır ceza mahkemeleri bulunmayan yerlerde bu mahkemeler kurulup göreve başlayıncaya kadar çocuklar tarafından işlenen suçlara ait soruşturma ve kovuşturmalar Cumhuriyet başsavcılığı ve görevli mahkemelerce çocuklara uygulanan Kanun hükümlerine göre yapılır.
c) Davaların birlikte yürütülmesinin zorunlu görülmesi hâlinde, genel mahkemelerde, yargılamanın her aşamasında, çocuk mahkemelerinin uygun bulması şartıyla birleştirme kararı verilebilir.
d) Birleştirilen davalar genel mahkemelerde görülür.
e) Çocukların yetişkinlerle beraber suç işlemesi hâlinde, mahkeme, yetişkinlerden ayrı yürüttüğü çocuk hakkındaki yargılamayı, genel mahkemedeki davanın sonucuna kadar bekletebilir.
5. Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında avukatın, şüpheli veya sanık çocukla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukuki yardımda bulunma hakkı engellenemez, kısıtlanamaz.
b) “Vekil” kavramı, şüpheli ya da sanığın savunmasını yapan avukatı temsil etmekte iken “müdafi” kavramı ise mağdur adına temsilde bulunan avukatı ifade etmektedir.
c) Müdafi, iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiği tarihten itibaren dosya içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri inceleyebilir; bütün tutanak ve belgelerin örneklerini harçsız olarak alabilir.
d) Şüpheli veya sanık, vekâletname aranmaksızın müdafii ile her zaman ve konuşulanları başkalarının duyamayacağı bir ortamda görüşebilir. Bu kişilerin müdafi ile yazışmaları denetime tabi tutulamaz.
e) Müdafi ve vekilin dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise, Cumhuriyet Savcısı’nın istemi üzerine, sulh ceza hâkiminin kararıyla bu yetkisi kısıtlanabilir.
6. Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Çocukların yetişkinlerle beraber suç işlemesi hâlinde, mahkeme, yetişkinlerden ayrı yürüttüğü çocuk hakkındaki yargılamayı, genel mahkemedeki davanın sonucuna kadar bekletebilir.
b) Çocuk ağır ceza mahkemeleri bir başkan ve iki üye ile toplanır.
c) Çocuk mahkemeleri 5395 S. ÇKK’nın 25. maddesine göre her il merkezinde ve ayrıca bölgelerin coğrafi durumları ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak belirlenen ilçelerde Adalet Bakanlığının görüşü alınarak kurulabilirler.
d) Çocuk ağır ceza mahkemeleri çocuklar tarafından işlenen, ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlarla ilgili davalara bakar.
e) Çocuk ağır ceza mahkemelerinde duruşmalarda Cumhuriyet Savcısı bulunur.
7. Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Her çocuk mahkemesine en az bir olmak üzere mahkemelerin iş yoğunluğu göz önünde bulundurularak sosyal çalışma görevlisi Adalet Bakanlığı tarafından atanır.
b) Sosyal çalışma görevlisi, çocuk adalet sistemi içerisindeki çocuk hakkında sosyal inceleme yapmak ve çocuğa adalet sürecinde rehberlik etmek üzere çocuğun yanında bulunmakla görevlidir.
c) İfade alma veya sorgu işlemi sırasında sosyal çalışma görevlisi, çocuğun yanında bulunamaz.
d) Sosyal inceleme yapmakla görevlendirilen sosyal çalışma görevlisi çocukla görüşme, aile ve okul durumunun incelenmesi dâhil olmak üzere gerekli araştırmayı yaptıktan sonra hazırladığı raporu görevlendiren mercie sunar.
e) Sosyal çalışma görevlisi olabilmek için psikolojik danışmanlık ve rehberlik, psikoloji, sosyal hizmet alanlarında en az lisans düzeyinde eğitim veren kurumlardan mezun olma şartı vardır.
8. Aşağıdaki ilkelerden hangisi çocuk mahkemelerinde mahkeme aşamasında geçerli ilkelerden değildir?
a) Gizliliği
b) Ceza verilmemesi ilkesi
c) Sadeliği
d) Basitliği
e) Çabukluğu
9. Aşağıdakilerden hangisi çocuklara özgü güvenlik tedbirleri arasında yer almaz?
a) Danışmanlık
b) Eğitim
c) Sağlık (Bakım)
d) Barınma
e) Gözetim altına alma
10. Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
a) Duruşmada çocuk, velisi, vasisi, mahkemece görevlendirilmiş sosyal çalışma görevlisi, çocuğun bakımını üstlenen aile ve kurumda bakılıyorsa kurumun temsilcisi hazır bulunabilir.
b) Duruşmalarda hazır bulunan çocuk, yararı gerektirdiği takdirde duruşma salonundan çıkarılabileceği gibi sorgusu yapılmış çocuğun duruşmada hazır bulundurulmasına da gerek görülmeyebilir.
c) Mahkeme veya hâkim, çocuğun sorgusu veya çocuk hakkındaki diğer işlemler sırasında çocuğun yanında sosyal çalışma görevlisi bulundurabilir.
d) On sekiz yaşından küçük olan suç faili veya mağdurlarının kimliklerini açıklayacak ya da tanınmalarına yol açacak şekilde yayın yapılması yasaktır.
e) Koruyucu ve destekleyici tedbirler, çocuğun öncelikle kendi aile ortamından uzak kalmasını sağlamaya yönelik tedbirlerdir.

Cevap Anahtarı:1.D, 2.E, 3.A, 4.A, 5.B, 6.C, 7.C, 8.B, 9.E, 10.E
ÇOCUK SUÇLULUĞU TEORİLERİ: KRİMİNOLOJİ LİTERATÜRÜNDE ÇOCUK SUÇLULUĞU VE NEDENLERİNE İLİŞKİN BİR DEĞERLENDİRME ünite 5
Özet
•İlk çocuk mahkemesinin ABD’nin İllinois Eyaleti'nde kurulduğu 1881 yılından bu yana aradan geçen yaklaşık 150 yıllık zaman dilimi içinde çocukların neden suç işlediğine dair pek çok teori ve model geliştirilmiştir. Bu çalışmaların önemli bir kısmı çocukları suça sürükleyen faktörlere yoğunlaşarak “çocuklar neden suç işler?” sorusunu cevaplamaya çalışmış, bir kısmı da çocukları suçtan uzak tutan koruyucu faktörlerin neler olabileceğini araştırarak “çocuklar neden suç işlemez?” sorusunu cevaplamaya çalışmıştır. Bu bölümde, “çocuklar neden suç işler?” sorusuna Sutherland’ın “Ayırıcı Birliktelikler Teorisi” ile cevap vermeye çalıştık. Teori çerçevesinde çocukların suç işlemesine neden olan temel faktör, çocukların suçlu ve sapkın insanlarla vakit geçirerek suçu bu insanlardan öğrenmeleri olarak ifade edilmiştir. Ne var ki, Sutherland’ın teorisi çocuk suçluluğunun nedenlerine ilişkin ortaya atılan onlarca görüşten yalnızca biri olduğunu akıldan çıkarmamak gerekir (Diğer teoriler için bk. Dolu, 2012). Yine bu bölümde çocukları suçtan alıkoyan koruyucu faktörleri de kriminoloji literatüründe kontrol teorileri namıyla ün yapmış Hirschi’nin “Sosyal Bağ Teorisi” ve Gottfredson ve Hirschi’nin “Öz Kontrol Teorisi” ile izah etmeye çalıştık. Sosyal bağ teorisine göre bireyi suçtan alıkoyan şey, bireyle toplum arasında var olan güçlü sosyal bağlardır. Bu bağların zayıflaması veya kopması hâlinde bireyin suç işlemesi önünde hiçbir engel kalmaz. Öz kontrol teorisi, sosyal bağları son derece zayıf olduğu hâlde suç işlemeyen kişileri suçtan alıkoyan faktörün ne olabileceği sorusunu cevaplamak üzere geliştirilmiş bir görüştür. Bu teoriye göre bireyin sahip olduğu öz kontrol seviyesi yükseldikçe kişinin suç işleme olasılığı azalacaktır. Ancak, düşük öz kontrolün her zaman suça neden olacağını düşünmek hatalıdır zira kişinin öz kontrolü son derece düşük olsa bile kişinin karşısına uygun suç fırsatları çıkmadığı sürece bireyin suç işleme imkânı olmayacaktır. Çocuk suçluğunun önlenebilmesi için kriminoloji biliminde ortaya konulan pek çok teorinin ve modelin aydınlatıcı ışığında çok disiplinli ve çok yönlü bir perspektife ihtiyaç olduğu unutulmamalıdır.



DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi, kriminoloji literatüründe yetişkinler için rahatlıkla kullanılan “suçlu” nitelemesinin söz konusu çocuklar olduğunda hukuki belgelerde neden “suça sürüklenen” biçimini aldığını en iyi ifade etmektedir?
a) Çocuklar suç işlemedikleri için
b) Çocuklar hiçbir zaman suç faili olarak kabul edilmediği için
c) Hukukçuklar çocuk konusunda hassas olduğu için
d) Çocukların çoğu zaman gerçekleştirdikleri eylemin anlam ve neticelerini tam olarak kavrayamayacağından dolayı bu çocukların ayrı ve ayrıcalıklı bir muameleye tutulması hedeflendiği için
e) Aslında kimse suça sürüklenmez, suç işleyen herkes suçludur.

2. Aşağıdakilerden hangisi Hirschi’nin “Sosyal Bağ Teorisi”nde belirttiği suç önleyici faktörlerden biri değildir?
a) Bağlılık
b) Sadakat
c) Adanmışlık
d) Sürekli meşguliyet
e) İnanç

3. Aşağıdakilerden hangisi Sutherland’ın “Ayırıcı Birliktelikler Teorisi” için söylenemez?
a) Suç öğrenilen bir davranıştır.
b) Suç insan-insana etkileşimle öğrenilir.
c) Suçun öğrenilmesi diğer davranışların öğrenilmesinden farklıdır.
d) Suçun öğrenilmesinde suç işleme teknikleri önemli bir yer tutar.
e) Suçun öğrenilirken, suç işlemeyi haklı çıkaracak gerekçeler de öğrenilir.
4. Gottfredson ve Hirschi'nin öz kontrol teorisine göre aile, öz kontrol ve suç arasındaki ilişkiyi en iyi özetleyen ifade aşağıdakilerden hangisidir?
a) Öz kontrol bireyin ailesiyle ilişkilerini iyileştirdiği için suç işleme olasılığı azalır.
b) Etkin ebeveyn terbiyesiyle bireyin öz kontrol düzeyi yükselir, bu da kişinin suç işleme olasılığını azaltır.
c) Öz kontrolü düşük olan bireyler ana-babalarıyla kötü ilişkilere sahip oldukları için onların nasihatlerini dinlemezler, bu nedenle de suç işlerler.
d) Her iki ebeveyni de çalışan bireyler genellikle akrabaları tarafından (büyükanne, dede vb.) büyütüldükleri için ana-baba sevgisinden mahrum kalırlar; bu durum da bu kimselerin daha büyük bir olasılıkla suç işlemelerine neden olur.
e) Annesi çalışmayan çocukların öz kontrolü daha yüksek olur, bu durum da bu kişilerin suç işleme olasılığını azaltır.

Cevap Anahtarı:1.D, 2.B, 3.C, 4.D
ÇOCUĞU SUÇA YÖNELTEN PSİKOLOJİK ETKENLER
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Özet

•Çocuk tanımı yapılırken kimi toplumlarda insan hayatının belli bir yaş dönemi dikkate alınırken, diğer bazı toplumlarda biyolojik ve geleneksel ölçütler dikkate alınmıştır. Roma hukuku ve İslam hukukunda ceza hukuku karşısında sorumluluk cinsel olgunluğa bağlanırken günümüz hukukunda zihinsel olgunluk esas alınmaktadır.
•Çocuk denince insan ömrünün belli bir kısmı için öngörülen cezasızlık, farklı güvenlik tedbirleri veya cezada indirim yapılması da çocuğu işlediği suçlar bakımından devletlerin hukuk sistemlerinin yetişkinlerden farklı uygulamaya tabi tuttuğu kişiler olarak kabul edilirler.
•Çocuğun gelişmesi devamlılık içeren bir süreçtir. Bunun içindir ki, çocukluk döneminin sınırları ile ilgili tartışmaların nedeni, büyük ölçüde bireyin fiziksel, duygusal, sosyal ve zihinsel gelişim özelliklerinin birbirinden farklı zaman dilimleri içinde gerçekleşmesidir.
•Psikoloji bilimi bireylerin çocuklar üzerinde olumlu etki yapabilecekleri kadar olumsuz etki yapabilecekleri gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Bu alanda Freud çok önemli çalışmalar yapmıştır. Psikanalitik psikolojinin kurucusu kabul edilen Freud “bireyin çocukluk yaşantısının yetişkin kişiliğini güçlü biçimde etkilediğini” ortaya çıkarmıştır. Psikanalitik kuram çocuk suçluluğuna ilişkin de çok önemli açıklamalar getirmiştir. Freud'a göre insan kişiliğinin üç temel birimi id, ego ve süper ego'dur. İd’in içerisinde cinsellik ve saldırganlık gibi ilkel içgüdüler vardır. Süper egoyu ise vicdan olarak tanımlayabiliriz. Bu duyguyu kişi yakın çevresinden etkileşimle oluşturur. Ego ise arabuluculuk görevi yapmaktadır. Ego, id’in ilkel içgüdüleri ile süper egonun temel insani değerleri arasındadır.
•Freud çocuğun hayatının başlangıcını kapsayan gelişim evrelerini oluşturmuştur. Freud çocuğun temel gelişiminin, bu gelişim evreleriyle oluştuğuna inanıyordu. Geniş bir cinsellik tanımı uygulayarak, bu dönemi psikoseksüel evreler olarak adlandırmıştır. Bu gelişim dönemleri sırasıyla; oral, anal, fallik, latent (gizil) ve genital dönemlerdir.
•Sadece biyolojik açıdan bir canlı olarak dünyaya gelen bebek geçirdiği sosyal evreler ve sosyalleşme süreci sonrası toplumun bir üyesi hâline gelir. Ana, baba, kardeşler, arkadaşlar, oyun grupları, okul ve eğitimcilerinin etkisiyle gerçekleşen sosyalleşme süreci sonrası çocuğun toplumun bir üyesi hâline gelmesi karmaşık ve çetrefilli bir yoldur
•Bir toplumun suç olarak tanımladığı hareketler, toplumsal kurgulara bağlıdır ve oldukça görecelidir. Ahlakla ilgili düşünceler ve dinsel inancın yanı sıra, suçun kökenlerine ilişkin birbiriyle çatışan bilimsel iddialar, suçun tanımını ve genel kabul gören nedenini etkileyebilmektedir. Sapkınlığın özü konusunda belli bir görüş birliği bulunmamakla birlikte, sapkınlık fenomenini karakterize etmeye katkıda bulunan ve birbiriyle ilintili iki özellikten söz edilebilmektedir.
•Bu özelliklerden birincisi, sapkınlığı bir norm ihlali kalıbı olarak görmekte ve daha sonra, dinsel normların suçluları, sağlık normlarının hastalığa, kültürel normların eksantrikliğe vb. yol açması türünden bir normlar yelpazesi saptanmaktadır. Örneğin, bu doğrultuda, sınıfsal davranışların normatif beklentilerinin çiğnendiği sınıfsal sapkınlıktan ya da bir grup arkadaş arasında beliren normların ihlal edildiği durumsal sapkınlıktan bahsedebilir.
•İkinci bir özellik ise sapkınlığı, belli zamanlarda belli davranış kalıplarına yapıştırılan ve daha sonra değer kaybederek, gözden düşmüş ve genellikle dışlanmış bir etiketle bir damga kurgusu olarak öne çıkarmaktadır.


ÇOCUĞU SUÇA YÖNELTEN PSİKOLOJİK ETKENLER  ,ünite 6
Özet
Gelişim psikolojisi bağlamında çocuğun gelişimini farklı evrelere ayırarak incelemek gerekirse, 38-40 hafta devam eden doğum öncesi dönem ve doğum sonrası dönem olarak ikiye ayırabiliriz. Doğum sonrası dönemi de; yeni doğan bebek (0-4 hafta), bebeklik (4 hafta - 2yıl), ilk çocukluk (2 - 6 yıl), son çocukluk (kızlarda 6-11 yıl; erkeklerde 6-13 yıl) ve ergenlik (kızlarda 11-20 yıl; erkeklerde 13-20 yıl) olarak beş aşamada incelemek mümkündür.
Bebeklikte anne bakımından yoksun çocuklarda hem fiziksel hem de ruhsal gelişim geriliği görülür.
Çocuğun bütün dünya ile barış içinde olduğu kabul edilen 3. yaşa eğitim yönünden, belirli kuralların yerleştirilmesi için en uygun dönem gözüyle bakılmaktadır. 4 ila 6 yaşları arasında ise çocukta “biz” kavramı oluşarak, sosyalleşmeye doğru adım atılacaktır.
Son çocukluk dönemi; genellikle 6. yaştan başlayarak, kızlarda 11, erkeklerde ise 13. yaşa kadar süren bu dönemde, özellikle yedinci yaş, çocukta tabii yönelişlerin ortaya çıkmaya başladığı yaştır.
Son çocukluk dönemi; genellikle 6. yaştan başlayarak, kızlarda 11, erkeklerde ise 13. yaşa kadar süren bu dönemde, özellikle yedinci yaş, çocukta tabii yönelişlerin ortaya çıkmaya başladığı yaştır.
Eğer bir kimse bebeklik çağından başlayarak ergenlik yıllarına kadar getirdiği kişilik yapısında temel güven duygusu yerine suçluluk, başarı yerine yetersizlik duygusuyla yoğrulmuş bir benlik geliştirdiyse bu yapı ergenlik çağının doğal bunalımları sırasında çok fazla zorlanacaktır.
İlk gençlikte görülen davranış bozukluklarının birçoğunun altında yatan nedenin; değersizlik duygusu, benlik saygısında azalma ve yalnızlık duyguları olduğu düşünülmektedir. Baş kaldırma ve saldırgan davranışlar, içteki bir güçsüzlük duygusunu örtme çabası olarak nitelendirilmiştir.
Çocuğun suç işlemiş olması, ona bakmakla yükümlü yetişkinlerin nelerin yanlış olduğunu öğretmemiş olmasından ya da aynı yetişkinler tarafından yanlış yapmak üzere yönlendirilmiş olmalarından kaynaklanır. Bu nedenle ‘suçlu çocuk’ tanımlaması yerine ‘suça yönlendirilmiş çocuk’ veya ‘suça sürüklenmiş çocuk’ demek daha doğru olacaktır (Semerci, 2011).
İlk Çocuk Mahkemesi Amerika’nın Chicago kentinde 1899 yılında kurulmuşken, ülkemizde ise ancak 1987 yılında kurulmuştur.
Freud, bireyi zevk için yaşayan ve doğuştan bencil olarak tanımlar ve sosyalleşme sürecinden geçmemiş bireyi potansiyel bir suçlu olarak görür.
Dolu (2010) Suç Teorileri kitabında, Adler vd. (2004)’ne atıfta bulunarak, psikanalitik teoriye göre suça neden olabilecek üç temel sebebi, bireyi suçluluk duygusuna boğabilecek kadar güçlü bir süper ego, bireyin ani ve tepkisel isteklerini kontrol edemeyecek kadar zayıf bir süper ego ve anlık zevk alma isteği şeklinde sıralar.
Kişilik teorileri altındaki yaklaşımların ortak noktası, suçun bireyin kişilik özelliklerinin bir yansıması olarak ortaya çıktığı düşüncesidir (Dolu, 2010). Bu yaklaşıma göre suçluluğun temel nedeni belli kişilik özelliklerine (hiperaktivite, kendini kontrol edememe, kontrol eksikliği, düşüncesizce ve ani tepki verme vb.) sahip olmakla açıklanır.
Özellikle düşük zekâya sahip olan insanların, arzu ve isteklerini kontrol altında tutamamaları, içinde bulundukları durumu analiz edememeleri ve davranış ve hareketlerinin ahlakilik ölçüsünü değerlendiremediklerinden suça karıştıkları yönünde yaklaşımlar mevcuttur (Shoemaker, 2000).
Suç işlememiş çocuklar suç işlemiş çocuklara göre daha üst düzeyde ahlaki gelişim evrelerinde bulunmaktadır.
Doktrinde çocuğun suçluluğa yönelmesinin psikolojik nedenleri konusu genel olarak üç başlık altında ele alınmaktadır: Çocuğun yapısı, özellikleri ve yeteneklerine ilişkin etmenler, çocuk üzerindeki çevresel etkenler (özellikle içinde yetişip büyüdüğü en yakın çevre olan aileden başlayarak etkilenmesi), çocuğun sosyal çevresi ve yaşam koşulları (Baykara, 2003; Aykaç, 1993; Archard, 2006).
Psikanalitik yaklaşıma göre suç, önlenmiş bir kompleksin simgesel ifadesidir. İçe atılmış, bilinçaltında var olan bu kompleks, çevreden gelen uyarılara farklı tepkiler geliştirmeye neden olur. Böylece suç, kompleksli kişi için bir tür güvenlik olgusu olmaktadır.
Çocukluk döneminde görülen antisosyal davranışların, ilerleyen yaş dönemlerinde okulu bırakma, suçluluk ve psikopatoloji gibi ciddi sonuçları doğurduğu bilinmektedir (Graham ve ark., 1992; Güler, 2010).
Ergenlikten erişkinliğe geçerken, davranım bozukluğu belirtileri de olanlarda ve daha çok erkeklerde, antisosyal kişilik gelişimine ve suça yönelime sık rastlanmaktadır. Semerci (2011).
ceza almak durumunda kalan çocukların suça karışmalarına sebep olan psikolojik faktörlerin belirlenmesinin sadece suç öncesi süreç açısından değil; rehabilitasyon ve sosyalleşme süreçleri bağlamında cezai yaptırım ve sonrasında yapılacaklar açısından da özel bir öneme sahip olduğu söylenebilir

•Sapkınlık, ister gelenek ihlali çerçevesinde, ister damga kurgusu çerçevesinde olsun, durmadan değişen, mutlak ve uçucu bir kavramdır. Sapkın hareketin asıl nedeninin, kişiliğin oluştuğu toplumsal şartlarda, sosyalleşme sürecinde, kişiliğe ait sübjektif unsurlarda, dış etkenlerde ve sapıcı tipteki davranışı fiilen yaratan şartlarda aranması gerekmektedir.
•Suç, “topluma zarar verdiği ya da tehlikeli olduğu kanun koyucu tarafından kabul edilen ve belirtilen eylem”dir.
•Hukuksal açıdan bakıldığında TCK’ya göre suç, toplumsal ve kültürel koşulların, bireyin toplum içinde yürürlükte bulunan yasalara karşı gelmek ve bu davranışın sonucu olarak o yasaların ceza müeyyidelerinin konusu olmaktır.
•Her suç ve suçluluk türüne ilişkin toplumsal sorunlar vardır. Suç ve suçluluğun soyut bir hukuk sorunu olmadığı, suçlunun insani ve toplumsal özelliklerinden sıyrılamayacağı, suçun soyut bir eylem değil, sosyal bir fenomen olduğu bugün yadsınamaz gerçeklerdendir.
•Suç, insanların toplu olarak yaşamasıyla ortaya çıkmıştır ve o günden bugüne kadar her toplum ve dönemde farklı şekillerde kendisini gösteren bir sorun olmuştur. Suç, toplumun her kesiminde görülen, geneli kapsayan bir sorundur. Çocuk suçluluğu da bu sorunun bir parçasıdır. Bilim adamlarının bazıları bu sorunun sebeplerini sosyolojik olarak görürken bazıları ekonomik olarak ele almış, bazıları ise sorunu insan psikolojisiyle ilişkilendirmiştir. Ayrıca suç sorununu kültür, kişisel özellikler ve kalıtım ile açıklamaya çalışan bilimsel çalışmalar da mevcuttur. Bunlar da sebep olarak, çocuk yaşta ailede toplumda, arkadaş çevresinde veya eğitim döneminde edinilen olumsuz tecrübelerin sonucu olarak ortaya çıktığını ifade etmişlerdir.
•Toplum içerisinde yerini alan bireyin, sağlıklı bir sosyalleşmeyle çocukluk döneminde gerek sapma davranışlarına gerekse suçlu davranışlarına yönelme ihtimali azalacak hem de daha az sorunları olan birey olabilecektir. Bu dönemlerin her birinin sağlıklı geçirilmesinde başta aile olmak üzere, eğitimcilerin, arkadaş çevresinin ve içinde yer aldığı toplumun diğer fertlerinin payının ne kadar büyük olduğu ise tartışmasız herkesçe kabul edilen bir gerçektir.

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Gelişim psikolojisi bağlamında çocukluk döneminde suça karışma riskinin en fazla olduğu dönem aşağıdakilerden hangisidir?
a) İlk çocukluk dönemi
b) Son çocukluk dönemi
c) Ergenlik dönemi
d) Yetişkinlik dönemi
e) Hiçbiri
2. August Aichhorn (1979), bireyi doğuştan asosyal olarak tanımlamakta, “ileriki yaşlarda sosyalleşme sürecini tamamlayamamış bireylerin birer “gizli suçlu” olduklarını…” iddia etmektedir. Gelişim psikolojisi açısından, sosyalleşme sürecine ilk adım aşağıdaki dönemlerden hangisinde başlar?
a) Bebeklik dönemi
b) İlk çocukluk dönemi
c) Son çocukluk dönemi
d) Ergenlik dönemi
e) Hiçbiri
3. Çocukluktan başlayıp yetişkinliğe kadar devam eden dengesiz hareketler ve suçlu davranışlar olarak kendini gösteren, diğer insanlara göre daha fazla şiddet eğilimi ile nedensiz, amaçsız, ani ve düşüncesiz bir şekilde tepkisel hareket eden negatif kişilik özelliğine verilen isim aşağıdakilerden hangisidir?
a) Antisosyal kişilik bozukluğu (psikopati)
b) Negatif duygusallık
c) Zekâ geriliği
d) Nörotik bozukluklar
e) Hiçbiri
4. “Suçluluk içsel çatışmalara, duygusal sorunlara, güvensizlik, yetersizlik ve aşağılık duyguları ile ilgilidir. Çocukluk döneminde oluşan bir travma çocuğun kişiliğinde hasar oluşturur ve böylelikle uzun süreli psikolojik sorunlara neden olabilir.” yaklaşımı aşağıdakilerden hangisine aittir?
a) August Aichhorn
b) Sigmund Freud
c) Jean Piaget
d) Lawrence Kohlberg
e) Hiçbiri
5. Suça sürüklenen çocuk ve gençlerde en sık görülen psikiyatrik bozukluklar; davranım bozukluğu, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, madde kullanımı, post travmatik stres bozukluğu, depresyon, anksiyete ve mental retardasyondur.
a) Doğru
b) Yanlış
6. Çocuğun ahlak gelişimindeki eksikliklerin yani sürekli benmerkezci davranmasının, toplum hâlinde yaşamanın karşılıklı saygı ve kurallara uymayı gerektirdiğini öğrenmeden yetişmesinin onu daha sonraki aşamalarda suça yöneltebileceği yaklaşımı aşağıdakilerden hangisine aittir?
a) Sigmund Freud
b) August Aichhorn
c) Lawrence Kohlberg
d) Jean Piaget
e) Hiçbiri
7. Aşağıdakilerden hangisi, doktrinde çocuğun suçluluğa yönelmesinin psikolojik nedenleri arasında gösterilir?
a) Çocuğun yapısı ve kişilik özellikleri
b) Çocuğun yeteneklerine ilişkin etmenler
c) Çocuk üzerindeki çevresel etmenler
d) Çocuğun sosyal çevresi ve yaşam koşulları
e) Hepsi
8. Psikolojik suç teorilerinin genel olarak; psikanalitik yaklaşım ile suçun genel kişilik özellikleri ve bilişsel gelişim ile ilişkisi üzerine yoğunlaştığı görülür.
a) Doğru
b) Yanlış
9. Kişilik teorileri altındaki yaklaşımların ortak noktası, suçun bireyin kişilik özelliklerinin bir yansıması olarak ortaya çıktığı düşüncesidir.
a) Doğru
b) Yanlış
10. “Bu dönemde arkadaş ilişkileri çerçevesinde, ait olduğu grup önem kazanır ve grup normlarına uymada çaba harcar. Bu son derece doğal ve kendiliğinden olan bir gruba üye olma eğilimi olumlu bir gruba üye olarak sonuçlanırsa bireyin pozitif yönde gelişmesini destekler. Ancak bu gruba katılma eğilimi bazen toplumca onaylanmayan sokak çeteleri, uyuşturucu ve alkol kullanan gruplara üye olmakla da sonuçlanabilir.” metninde bahsedilen dönem aşağıdakilerden hangisidir?
a) İlk çocukluk dönemi
b) Son çocukluk dönemi
c) Ergenlik dönemi
d) Yetişkinlik dönemi
e) Hiçbiri

Cevap Anahtarı: 1.C, 2.B, 3.A, 4.B, 5.A, 6.D, 7.E, 8.A, 9.A, 10.C

Çocuk Suçluluğu Çerçevesinde Çocuk ve Aile Kavramları ve İlişkilerinin Değerlendirilmesi  ünite 7
Özet
Psikanalitik psikolojinin kurucusu kabul edilen Freud “bireyin çocukluk yaşantısının yetişkin kişiliğini güçlü biçimde etkilediğini” ortaya çıkarmıştır (Kılıç, 2007: 20).
Çocuklar, toplumlar için korunma ve özel bakıma muhtaç sosyal gruplar olarak değerlendirilebilir. Günümüzde toplumlar çocukluğu yaş grupları ile belirlemektedir.
Çocuğun sosyalleşmesinde temel olan ailedir, diğer kurum ve grupların etkileri ailede çocuğun aldığı eğitime göre şekillenir.
5395 Sayılı Çocukları Koruma Kanunu (ÇKK), korunma ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocukların korunması ve haklarına ilişkin usul ve esasları düzenlemektedir.
Ceza kanunlarımız çocuklara yetişkinlerden farklı olarak hem yargılama aşamasında hem de öngörülen cezalarda indirimler ve farklılıklar uygulamıştır.
İnsanlığın ilk dönemlerinden itibaren ailesiz bir yaşam biçimi görülmemektedir.
Tek kişilik hane halkı bir hanede yalnızca tek kişinin yaşadığı hane halkıdır. Diğer hane halkı ise, aralarında akrabalık bağı bulunsa dahi, aynı evde kalan öğrenci, işçilerden oluşan hanelerdir (TÜİK, 2006:1). Çekirdek aile; karı, koca ve evlenmemiş çocuklardan oluşan ailedir.
Geniş aile ise; daha çok tarım toplumlarında görülen, toprak işleyebilmek ve köy hayatını daha rahat sürdürebilmek için aile bireylerinin birbirinden kopmadan beraber yaşadığı ailelerdir (Timur, 1972). Ülkemizde hâkim olan aile yapısının çekirdek aile olduğu ondan sonra da geniş ailenin geldiğini görmekteyiz.
Ailenin ekonomik durumunun kötü olması, ailenin çocuk üzerindeki denetim eksikliği çocuğu suça iten nedenler arasında gösterilebilir (Yavuzer, 1990; İçli, 2007; Soyaslan, 1996; Akıncı, 1993).
Parçalanmış aileyi çocuk suçluluğunun tek sebebi olarak söylememiz mümkün değilse de önemli etkileri olduğunu söyleyebiliriz (Attar, 1993; Akıncı, 1993; Saran, 1979; Mangır ve Silleli, 1994; Baltacı, 2011).

•Toplumun incinebilir gruplarının başında gelen çocukların suça sürüklenmesi kaygı verici bir durumdur. Burada Alfieri’nin sözü daha da bir anlam kazanmaktadır. Alfieri “suçu cemiyet hazırlar, fert işler” (Saldırım ve Karacık, 2002: 279) demektedir. Konu çocuğun suça sürüklenmesi ise cemiyetin yani toplumun sorumluluğu da normal bir ferde göre kat ve kat artmaktadır. Çocuklar, toplumların gelecekleridir. Bu yüzden yasalarla ihtilaf hâlindeki bugünkü küçük çocuklar ileride de yine aynı ihtilaf hâlinde yetişkinler olacaktır. Çocukların suçtan korunması, çocuk suçluluğunun önüne geçilmesi toplumların gelecekleri açısından büyük önem taşımaktadır.
•Çocuklar, yetişkinler gibi oturmuş bir psikolojik yapıya sahip değildirler. Yetişkinlerden daha zayıf psikolojik yapılarıyla çocuklar yaptıkları eylemlerin anlam ve sonuçlarını tam olarak algılayamayabilirler. Sosyolojik olarak da çocuklar toplumda yetişkinlerden farklı kurgulanmıştır. Toplum, bir yetişkine verdiği ödev ve sorumluluğu çocuktan beklememektedir. Çocuğun bu ödev ve sorumlulukları yerine getirmesini mümkün görmemektedir. Çocuğun bu psikolojik yapısı ve toplumsal olarak kurgusu onun hukuki olarak da yetişkinlerden ayrı olması sonucunu doğurmuştur. TCK’da çocuklara suç fiili oluşturan eylemleri sebebiyle ya hiç ceza öngörülmemiş ya da yaş gruplarına göre cezalarda indirime gitmişlerdir. ÇKK’da da suçlu çocuk kavramı yerine suça sürüklenen çocuk kavramı kullanılmıştır. Bu kanunla çocukların yargılama usul ve şekilleri de yetişkinlerden farklılık arz etmektedir.
•Tarih boyunca formatları değiştirse de her dönem ve toplumda “aile” görülebilir. Toplumlarda geniş aile, çekirdek aile, tek kişilik hane halkı gibi değişik aile yapıları görülebildiğinden yukarıda bahsedildi. Son yüzyılla birlikte teknolojide yaşanan hızlı gelişme, kürselleşme ve sanayileşmenin etkileriyle tarım toplumundaki geniş aileler yerini çekirdek ailelere ve tek kişilik ailelere bırakmıştır. Bu durum çocukların yetiştirilmesinde de önemli farklılıklar yaratmıştır. Kırsal kesimdeki herkesin birbirini tanımasının oluşturduğu denetim ortadan kalkmış, çocuklar lüks tüketime özenti duymaya başlamışlardır. Bu değişiklikler çocukların suça sürüklenmesinde de etkili olmuştur. Yine büyük şehirlerin kalabalığında çocukların yalnızlaşması ve ailenin çocuk üzerinde kontrolünün zayıflaması çocukları suça ve suçlulara yaklaştırabilmiştir. Bu durumun faydalı bir sonucu ise anne babaların eğitim seviyesinin yükselmesi olmuştur.


DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Suç ilk ne zaman ortaya çıkmıştır?
a) İlk insanla birilikte
b) Yazının bulunmasıyla
c) İnsanların toplu halde yaşamaya başlamalarıyla
d) Dillerin ortaya çıkmasıyla
e) Ticaretin insanlar arasında başlamasıyla
2. Ülkemizde çocuk suçluluğu kavramı hangi yaş grubunu kapsamaktadır?
a) 0-12
b) 0-15
c) 0-16
d) 0-17
e) 0-18
3. Aşağıdakilerden hangisi çocuklara yetişkinlerden farklı hukuki yaptırımlar uygulanmasının sebeplerinden biridir?
a) Çocukların toplumsal yapıdaki yerlerinin yetişkinlerden farklı olması
b) Çocukların sağlık açısından yetişkinlerden hassas olması
c) Çocukların duygusal olarak yetişkinlerden farklı olması
d) Çocukların teknolojiye yetişkinlerden daha yatkın olması
e) Çocukların medyadan yetişkinlerden daha çok etkilenmesi
4. Aşağıdakilerden hangisi Freud’un Psikoseksüel evrelerinden biri değildir?
a) Oral dönem
b) Anal dönem
c) Psikal dönem
d) Latent (gizil) dönem
e) Genital dönem
5. Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
a) Çocukluk Rönesans’la birlikte ortaya çıkmış toplumsal bir kurgudur.
b) Tarihte de çocuk suçlulara yetişkinlerden ayrı davranıldığı görülmüştür.
c) 19. yüzyılla birlikte çocukları koruyucu ve yetişkinlerden daha belirgin çizgilerle ayırıcı gelişmeler yaşanmıştır.
d) Çocukluk her zaman her toplumda kesinlikle varlığını korumuştur.
e) Çocukluk taklit etme ve model almanın yoğun olarak yaşandığı bir dönemdir.
6. Aşağıdakilerden hangisi sosyalleşme sürecinde etkili değildir?
a) Aile
b) Okul
c) Akran Grupları
d) Medya
e) Sağlık
7. Aşağıdakilerden hangisi Türkiye’de en sık rastlanan aile yapısıdır?
a) Geniş aile
b) Tek kişilik hane
c) Birleşik aileler
d) Çekirdek aile
e) Kök aile
8. Aşağıdakilerden hangisi geleneksel geniş aileden çekirdek aileye geçişe etki eden faktörlerden biri değildir?
a) Teknolojik gelişmeler
b) Küreselleşme
c) Şehirleşme
d) Sanayileşme
e) Nüfus artışı
9. Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
a) Geniş aileden çekirdek aileye geçişle üç kuşağın bir arada yaşama zorunluluğu ortadan kalkmıştır.
b) Geniş aileden çekirdek aileye geçişle ailenin ekonomik bağları zayıflamıştır.
c) Geniş aileden çekirdek aileye geçişle çocuklar üzerindeki aile denetimi zayıflamıştır.
d) Geniş aileden çekirdek aileye geçişle lüks tüketim artmıştır.
e) Geniş aileden çekirdek aileye geçişle akrabalık ilişkileri güçlenmiştir.
10. Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
a) Toplumsal yapıdaki ve dünya görüşlerindeki değişiklik sebebiyle ailedeki geçimsizliklerin arttığı söylenebilir.
b) Toplumsal yapıdaki ve dünya görüşlerindeki değişikliğin boşanmalara etki ettiği söylenebilir.
c) Parçalanmış ailenin çocuk suçluluğunun tek sebebi olduğu söylenebilir.
d) Ülkemizde en yoğun görülen aile yapısı çekirdek ailedir.
e) Ülkemizde çekirdek aileye geçiş 19. yüzyılla birlikte başlamıştır.

Cevap Anahtarı: 1.C, 2.E, 3.A, 4.C, 5.D, 6.E, 7.D, 8.E, 9.E, 10.C

AİLESEL FAKTÖRLERİN ÇOCUĞUN SUÇA SÜRÜKLENMESİNE ETKİLERİ ünite 8
Özet
Ülkemizde yapılan çalışmalar çocuğun ailenin ilk çocuğu olması ve tek çocuk olmasının çocuğun suça sürüklenmesinde etkili olduğu iddiasını doğrulamamaktadır. Suçlu çocuklarla yapılan bir çalışmada, çocukların % 15,5 oranında ailesinin ilk çocuğu olduğu, görüşülenlerden ailesinin tek çocuğu olan ise yoktur (Şahinli, 2012: 83).
Şiddete uğrayan çocukların, şiddeti normalleştirmesi ve büyüyünce kendisinin de şiddet uygulaması olası bir durumdur (Ada, 2007: 303).
Çocukların fiziksel şiddet görmeleri ile suça sürüklenmeleri arasında bir bağlantı olduğunu araştırmacılar incelemişlerdir.
Aile içi huzursuzluklar çocukları psikolojik olarak derin şekilde yaralamakta, çocuk bazen bu bunaltıcı ortamdan kurtulmak için bazen de dikkat çekebilmek için suça yönelebilmektedir.
Cezaevinde yapılan bir çalışmada kurumda bulunan çocukların ebeveynleri çoğunluğunun ilkokul ve altı eğitim durumunda olduğu anlaşılmıştır.
Ailenin gelir seviyesinin düşük olması çocuğun arkadaş çevresini, bulunduğu sosyal çevreyi etkileyecektir. Bu çocukların kaliteli, suçtan uzak ortamlarda bulunma ihtimali azalacağından bunların suçla tanışma ihtimali artabilir.
Suçla bir şekilde tanışmış hüküm giymiş veya kolluk aşamasında işlem gören çocukların çok kardeşli kalabalık ailelerden geldiği anlaşılmıştır.
Çocuğun gecekonduda büyümesi diğer ailevi faktörlerle karşılaştırıldığında çocuğun suça sürüklenmesinde daha az etkilidir yorumu yapılabilir.
Ülkemizde yapılan çalışmalarda suça sürüklenen çocukların büyük bir bölümünün parçalanmış ailelerden gelmediği gözlemlenmektedir.
Sutherland’e göre “Suçlular hem suç işleme tekniklerini hem de suç işlemeyi kolaylaştıran gerekçeleri diğer suçlulardan öğrenir.” (Cullen ve Agnew’den akt. Dolu, 2010: 232).

•Ülkemizde suça sürüklenen çocukların sayısının her geçen yıl arttığı yukarıda belirtildi. Bu tablo devlete ve topluma, çocuklara ekstra ilgi gösterilmesi gerekliliğini gözler önüne sermektedir. Çocukların suça sürüklenişini önleyici tedbirler, acilen hayata geçirilmelidir. Bu çalışmada çocukların yetişkinlerden farklı özel durumlarını açıklamayı ve onların suça sürüklenmelerinde etkili olduğu düşünülen ailevi yapısal ve fonksiyonel bozuklukların, sorunların belirtilmesini özellikle yapılmış yerel çalışmalar çerçevesinde belirtmeyi amaçlamıştır. Çocukların suça sürüklenmesinde ailelerin etkisinin çok fazla olduğu gibi çocukların suçtan korunmasında da ailelerin etkisi çok fazladır. Bu sebeple çocukları suça iten ailevi faktörlere ağırlık verilmiştir.
•Çalışmada yapılan literatür taraması çerçevesinde çocuğun suça sürüklenmesine etki edebilecek ailevi faktörler araştırılmıştır. Çocuğun ailesinde tek veya ilk çocuk olması, annesinin çalışması, ailedeki disiplin anlayışı, anne ve babanın birbiri ile ilişkileri, ailenin öğrenim durumu, ailenin ekonomik durumu, ailenin yapısı, ailenin gecekonduda ikameti, çocuğun parçalanmış aileden gelmesinin etkisi, ailede suçlu bireylerin bulunmasının etkisi çalışma çerçevesinde araştırılmıştır. Aile ile ilgili bu faktörlerden çocuğun suça sürüklenmesinde hangisinin etkili olduğu veya hangisinin daha çok etkili olduğu incelenmiştir.
•Ülkemizde ailede tek veya ilk çocuk olma pek de görülen bir durum değildir. Suçla tanışmış çocuklarla yapılan çalışmalarda genelde çocukların iki ve daha fazla kardeşleri olduğu görülmektedir. Çocuğun gelişim sürecinde annesinden ayrı kalması da çocuğun gelişimi açısından önemli sorunlara gebe olabilir. Ancak ülkemizde suçlu çocuklarla yapılan çalışmalarda bu durumun da doğrulanmadığını genellikle annelerin çalışmadığından yukarıda bahsedildi.
•Çocukları suçtan korumak için tutarlı bir disiplin anlayışı büyük önem taşımaktadır. Çocuğun üzerindeki dengeli bir denetim ve orantılı bir disiplin onu suçtan uzak tutmakta çok önemli bir değişken olarak kabul edilebilir. Ancak çocukları disiplinli bireyler hâline getirmek için şiddete başvurulmamalı, fayda elde etmeyi amaçlarken kapanması çok zor olan sorunları açmamak gerekmektedir. Şiddet, çocuğun kendine güvenini zedeleyen, onun şiddeti normal gören bir birey olması sonucunu da beraber getirebilir. Aynı şekilde anne babaların nda birbirlerine şiddet uygulamaları, kavgalı sorunlu ilişkileri nin olması çocuklarda sorunların oluşmasına yol açabilir. Bu durum çocukların ailesinden uzaklaşmasına ve denetimsiz bir hayat yaşamasına neden olabilir. Aile denetiminin eksikliği ise çocuğu suça sürükleyebilir.
•Suça sürüklenen çocuklarla yapılan çalışmalardaki ortak noktalardan bir tanesi de çocukların ailelerin eğitim seviyesinin oldukça düşük olmasıdır. Yukarıda bahsedilen örnek çalışmalarda ailelerin özellikle annelerin eğitim seviyesinin oldukça düşük olduğu hatta okuma yazma bilmeyen annelerin azımsanamayacak sayıda olduğu belirtilmiştir. Bu durum günümüzde çok zor olan çocuk eğitimi için önemli sorunlar ortaya çıkarabilir. Çocukları suçtan korumakta eğitimli anne babaların daha iyi durumda olduğu çıkarımında bulunulabilir. Ailenin ekonomik durumunun zayıf olması da çocuğu suça sürükleyebilecek faktörlerden bir tanesi olarak sayılabilir. Nitekim yapılan literatür taramasında incelenen çalışmalarda suça sürüklenen çocukların ailelerinin çoğunluğunun düşük ekonomik seviyede olduğu görülmektedir.
•Ailenin kalabalık olması da anne babanın çocuğa ayıracağı zaman diliminde azalmaya yol açabilir. Yine kalabalık ailelerde anne babaların çocuklar üzerindeki denetimi de azalmaktadır. Aile denetimi ise çocuğu suçtan korumak adına önemli bir set görevi yapabilmektedir. Kalabalık ailelerin bir de gecekondu gibi çocuğun yetişmesine uygun olmayan sağlıksız konutlarda oturuyor olması, çocuğun suça sürüklenmesine daha kolay bir zemin hazırlayabilir. Ancak gecekonduda yaşama ve ailenin kalabalık olması tek başına çocuğun suça sürüklenişine zemin hazırlar demek kesinlikle doğru olmaz. Bu iki ailevi faktörün, çocuğu suçtan korumak için dikkat edilmesi gereken hususlar arasında sayılması daha doğru olabilir. Parçalanmış aileden gelme de yine dikkat edilmesi gereken önemli hususlardan bir tanesidir.
•Ailede suçlu bireylerin bulunması, çocuğu suça götürebilecek çok önemli etkenlerden biridir. Çünkü çocuklar hayatlarının ilk yıllarından itibaren taklit yoluyla öğrenir. Çocuklar ilk önce anne babasını, sonra kardeşlerini ve akrabalarını, arkadaşlarını taklit ederek sosyalleşirler. Bu sosyal öğrenmede aile fertlerinden bir veya birkaçının suç işlemiş veya suç işliyor olması çocuğun suçu normalleştirmesine neden olabilir. Çocuğu suçtan koruyacak olan ailenin suç işliyor olması çocuk için büyük bir sorundur. Özellikle devlet olarak bu konuya azami ölçüde dikkat edilmeli ve alınan tedbirlerle bu çocuklar suçtan korunmalıdır. Aynı şekilde anne babalara da eğitim faaliyetlerinde bulunulmalı özellikle çocuk eğitimi ile ilgili eğitimler devlet ve sivil toplum kuruluşları tarafından sıklıkla tekrarlanmalıdır. Yukarıdaki sayılan faktörlerden birkaçının bir araya geldiği çocuklara ise ayrıca dikkat edilmeli ve bu çocuklara özel tedbirler alarak onları suçtan korumaya gayret gösterilmelidir.


DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi çocuğu suça iten aile dışı etkenlerden biri değildir?
a) Okul çevresi
b) Arkadaş çevresi
c) Sağlık çevresi
d) İş çevresi
e) Kentleşmenin etkileri
2. Aşağıdakilerden hangisi çocuğu suça iten ailevi faktörlerden biri olarak sayılamaz?
a) Ailenin tek çocuğu olması
b) Ailenin ekonomik durumunun kötü olması
c) Ailenin eğitim seviyesinin düşük olması
d) Ailenin uzun süre televizyon seyretmesi
e) Ailede suçlu bireyler bulunması
3. Aşağıdakilerden hangisi çocuğu suça sürükleyen ailevi etkenlerden biri olarak sayılabilir?
a) Annenin çalışması neticesi çocuktan ayrı kalması
b) Kitle iletişim araçlarının etkileri
c) Göçün etkisi
d) Kentleşmenin etkisi
e) Arkadaş çevresinin etkisi
4. Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
a) Çocuğun ailesindeki disiplinin tutarsız olması onu suça sürükleyebilir.
b) Çocuğun suça sürüklenmesine anne babanın ilişkilerinin kuvvetli olması sebep olabilir.
c) Çocuğun suça sürüklenmesine ailenin denetim eksikliği sebep olabilir.
d) Çocuğun suça sürüklenmesine ailede suçlu bireyler bulunması sebep olabilir.
e) Çocuğun suça sürüklenmesine ailenin ekonomik durumunun kötü olması sebep olabilir.
5. Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
a) Annenin üniversite mezunu olması çocuğun suça sürüklenmesinde etkilidir.
b) Kalabalık aileler çocuğun suça sürüklenmesinde etkilidir.
c) Parçalanmış aileler çocuğun suça sürüklenmesinde etkilidir.
d) Ailenin gecekonduda yaşaması çocuğun suça sürüklenmesinde etkilidir.
e) Aile içi ilişkilerin kötü olması çocuğun suça sürüklenmesinde etkilidir.
6. Aşağıdakilerden hangisi çocuğun yoksul aileden gelmesinin sonuçlarından biri değildir?
a) İhtiyaçlar yeterli düzeyde karşılanamaz.
b) Çocuk, gelişimine uygun sağlıklı konutta oturamaz.
c) Arkadaş çevresi belli bir seviyenin altında kalır.
d) Çocuk yüksek kalitede eğitim alamaz.
e) Çocuk mutlu ve huzurlu bir aile ortamında yetişir.
7. Gecekondu ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
a) Bayındırlık ve yapı kurallarına aykırı olarak inşa edilmiştir.
b) Devlet desteği ile vatandaşlarca inşa edilmiştir.
c) Gerçek ya da tüzel, kamusal ve özel kişilerin toprakları üzerine inşa edilmiş olabilir.
d) Toprak iyesinin istenç ve bilgisi dışında inşa edilmiştir.
e) Barınma gereksinmeleri devletçe ve kent yönetimlerince karşılanamayan yoksul ya da dar gelirli ailelerin yaşadığı barınak türüdür.
8. Parçalanmış aileden gelen çocuklarla ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
a) Çocuktaki güvenlik hissi zedelenir.
b) Diğer çocuklardan daha sağlıklı olurlar.
c) Derslerinde diğer çocuklara göre daha başarılı olurlar.
d) Öz güvenleri daha yüksek olur.
e) Sportif faaliyetlere daha yatkın olurlar.
9. Çocuk suçluluğuyla ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
a) Çocuğun suça sürüklenmesinde cemiyetin yani toplumun sorumluluğu normal bir ferde göre daha fazladır.
b) Yasalarla ihtilaf hâlindeki bugünkü küçük çocuklar ileride de yine aynı ihtilaf hâlinde yetişkinler olabilirler.
c) Çocukların suçtan korunması, çocuk suçluluğunun önüne geçilmesi, toplumların gelecekleri açısından büyük önem taşımaktadır.
d) Toplumun incinebilir gruplarının başında gelen çocukların suça sürüklenmesi toplumlar için kaygı verici bir durumdur.
e) Toplumlar için çocuk suçluluğunun artıyor olması yetişkin suçluluğunun artmasından daha iyidir.
10. Aşağıdakilerden hangisi çocukları suçtan korumak için ailede bulunabilecek özelliklerden biri değildir?
a) Ailedeki tutarlı bir disiplin anlayışı
b) Ailenin çocuğa arada bir fiziksel şiddet uygulaması
c) Ailenin çocuğu makul bir seviyede denetlemesi
d) Ailenin çocuk üzerinde tutarlı bir otorite kurması
e) Ailenin çocuğu ile ilişkilerinin sıcak ve samimi olması

Cevap Anahtarı: 1.C, 2.D, 3.A, 4.B, 5.A, 6.E, 7.B, 8.A, 9.E, 10.B
ÇOCUKLARI SUÇA SÜRÜKLEYEN ETMENLERDEN EĞİTİM VE ARKADAŞ ÇEVRESİ  ünite 9
Özet
Eğitimin sadece olumlu yönü düşünülmemelidir. Suça itilen çocuk eğitiminde, olumsuz davranış modelleri, aile ve eğitimciler tarafından dikkatle izlenmelidir.
Suça sürüklenen çocukların arkadaş çevrelerinde olumsuz modeller yer almaktadır.
Sağlıklı aile ortamından yoksun çocuklar, bilerek veya bilmeyerek yetişkinler tarafından suça itilmektedirler.
Eğitim imkânlarından mahrumiyet, suçluluğu/suça itilmeyi tetiklemektedir.
Güç bireyselleşmeyi, zayıflık ise çeteleşmeyi gerektirmiştir.
Çocuk suçluluğunu engellemenin yolu, yetişkin eğitimlerinden geçmektedir.
Okul başarısının temelinde, çocuğun yakın çevresi olan aile faktörü önemli bir yer tutmaktadır.

•0-18 yaş arası çocukları suça sürükleyen birçok etmen söz konusudur. Bu etmenlerden, eğitim ve arkadaş çevresinin rolünün incelenmesi amaçlanmıştır. Eğitim ortamlarının sağlıklı olması, bireyin iyi eğitim almasını ve topluma faydalı olmasını sağlayacaktır. Eğitim ortamlarının yoksunluğu veya yanlış eğitim, çocuklar için tehlikeli olmakla birlikte, aile ve eğitimcilere düşen birtakım sorumluluklar da bulunmaktadır. Bu çalışmada bu sorumluluklara maddeler hâlinde değinilmiştir.
•Çocukların suça sürüklenmesinde, arkadaş çevresi de önemlidir. Tek başına işlenmeyen bazı suçlar, topluluk psikolojisi ile işlenebilmektedir. Bu suçlar zamanla tekrar edilmekte ve çocukları sürekli suç ortamlarına sürükleyerek, kanun ile ihtilaflı hâle getirmektedir.
•Çalışmada, uluslararası beyanname, rapor ve konu ile ilgili araştırma örneklerine de yer verilmiştir.

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Eğitim ne tür davranışlar meydana getirmeyi amaçlamaktadır?
a) Karmaşık
b) Otantik
c) İstendik
d) Romantik
e) Duygusuz
2. Çocuklar hangi konuda desteklenirse suça eğilimleri azalır?
a) Hırsızlık
b) İletişimsizlik
c) Kanunsuzluk
d) Uyumsuzluk
e) Şefkat ve bakım
3. Çocuklar için en fazla suç işleme ortamı aşağıdakilerden hangisidir?
a) Aile Ortamı
b) Okul Ortamı
c) Arkadaş Çevresi
d) İnternet Ortamı
e) Medya
4. 2007 Avrupa Parlamentosu Raporunda çocukları suça iten nedenler sıralanmıştır. Hangisi bu nedenler arasında değildir?
a) Anne-baba yoksunluğu
b) Aile içi şiddet
c) İnternet
d) İyi Eğitim
e) Yoksulluk
5. Araştırma sonuçlarına göre, aşağıdakilerden hangisi bireylerin mükerrer-tekrar eden suçluluk eğilimlerinde daha etkilidir?
a) Geçmişine ait değişkenler
b) Geleceğine ait imkânlar
c) Yaşadığı zamana ait durumlar
d) Bireyin hayalleri
e) Çocukluk özlemleri
6. Tarhan’ın vurguladığı bir çalışmada, çocuklar önceki kuşaklara nazaran erken yaşlarda aşağıdakilerden hangisi ile tanışmaz ?
a) Şiddet
b) Cinsellik
c) Suç
d) Ergenlik
e) Medya
7. Aşağıdakilerden hangisi mükerrer suç kavramını tarif etmektedir?
a) Tekrar eden suç
b) Her gün karşılaşılan farklı suç
c) Nadir görülen suç
d) Nitelikli suç
e) Eksik teşebbüslü suç
8. Aşağıdakilerden hangisi arkadaş çevresinin olumsuz yönlerinden değildir?
a) Alkol
b) Suç
c) Uyuşturucu
d) Yalnızlık
e) Hiçbiri
9. Çocukların suç ortamlarına maruz kalmaması, maruz kaldı ise bu ortamlardan uzaklaşabilmesi ve çocuklara sağlıklı ortamlar sağlanabilmesi için, uzmanlar tarafından “yetişkin eğitim programlarının” düzenlenmesine ihtiyaç vardır. Aşağıdakilerden hangisi bu tür eğitimlerin kapsamı dışındadır?
a) Anne Eğitimi
b) Baba Eğitimi
c) Eğitimci Eğitimi
d) Akran Eğitimi
e) Hiçbiri

10. Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
a) Eğitimin sadece olumlu yönü düşünülmemelidir. Suça itilen çocuk eğitiminde, olumsuz davranış modelleri, aile ve eğitimciler tarafından dikkatle izlenmelidir.
b) Suça sürüklenen çocukların arkadaş çevrelerinde olumsuz modeller yer almaktadır.
c) Sağlıklı aile ortamından yoksun çocuklar, bilerek veya bilmeyerek yetişkinler tarafından suça itilmektedirler.
d) Okul başarısının temelinde, çocuğun yakın çevresi olan aile faktörü, önemli bir yer tutmamaktadır.
e) Eğitim imkânlarından mahrumiyet, suçluluğu ve suça itilmeyi tetiklemektedir.

Cevap Anahtarı: 1.C, 2.E, 3.C, 4.D, 5.A, 6.D, 7.A, 8.D, 9.D, 10.D
GÖÇ, KENTLEŞME - GECEKONDULAŞMA VE ÇOCUK SUÇLULUĞUNA ETKİLERİ  ünite 10

Özet
En genel anlamıyla göç, şahıs veya toplulukların fiilî ikametgâhlarını isteyerek ya da zorla, kalıcı veya belirli bir süreyi kapsayıcı şekilde değiştirmeleridir.
Göçü doğuran sebepler itici, iletici ve çekici sebepler olarak üç ana başlık altında değerlendirilebilir.
İç göç en kısa tanımıyla; bir ülkenin kendi sınırları içerisinde belirli bir bölgeden bir başka bölgeye gerçekleştirilen göç hareketidir.
Dış göç, yerleşme ya da çalışma amacıyla bireylerin kendi ülkelerinden ayrılarak başka bir ülkeye yaptıkları nüfus hareketleri olarak nitelendirilebilir.
Mevsimlik göç özetle, iş gücü açığının karşılanması amacıyla aynı ya da yakın ülkeden mevsimlere dayalı olarak başta tarımsal üretim olmak üzere birçok farklı iktisadi faaliyet alanında gerçekleştirilen geçici göçleri anlatmaktadır.
Kentleşme, dar anlamda kent sayısı ve kentlerde yaşayan nüfusun kırsal alanda yaşayanlara göre artması olarak nitelendirilir.
Kentlileşme, kentli insan davranışlarının bireyde, ailede ve diğer sosyal gruplarda gelişmesi süreçlerini anlatan bir olgu olarak değerlendirilmekte ve ekonomik, sosyal, siyasal, psikolojik, inançsal ve estetik boyutları ile ele alınmaktadır.
Avrupa ülkelerinde, sanayileşmenin etkisi ile 18. yüzyılın sonlarında başlayan kırsaldan kente göç hareketleri, Türkiye’de 1950’li yıllardan sonra başlamıştır.
1980’li yılların başlarından itibaren ise Türkiye’nin doğusunda baş gösteren yoğun şiddet ve terör olayları, bu bölgede yaşayan pek çok vatandaşın da yaşadıkları bölgelerden ayrılarak büyük kentlere gelmelerine yol açmıştır.
Kırdan kente göç eden geniş kalabalıklar, bu geçiş döneminde önemli sorunlar ile karşı karşıya kalmışlardır. Göç edenlerin bazıları şehirle bütünleşirken bazıları bütünleşememiş ve şehirden ayrı kendilerinin yaşayabilecekleri mekânlar meydana getirmişlerdir.
Türkiye’deki kentleşme Avrupa ülkelerinde yaşandığı gibi yaşanmamış ve sancılı olmuş ve hâlen de olmaya devam etmektedir.
Büyük umutlar neticesi, kırdan kente göç sonrası yaşanan hayal kırıklığının etkileri de özellikle genç bireyler üzerinde olumsuz etkiler yaratacaktır. Bu olumsuz etkiler de özellikle şiddet içeren suçları işlemede itici bir etmen olacaktır.
Şehirleşmeye paralel bir şekilde gençlerin işledikleri suç türleri de değişmektedir.
Suçlu çocukların yaşa göre dağılımları incelendiğinde; 4–10 yaş grubu çocukların oranı %1,8, 11–14 yaş grubu çocukların oranı %19,4, 15-17 yaş grubu çocukların oranı %54,4 18 yaş grubu çocukların oranı %18,5, yaşı bilinmeyen çocukların oranı ise %5,8 olarak belirlenmiştir.
Karabulut’un çalışmasında suça sürüklenen çocukların gerek kendilerinin gerekse de ebeveynlerinin eğitim seviyelerinin son derece düşük olduğu görülmektedir.
Çocuk yaşlarda adi suçlardan başlayan suç yolculuğu ise ilerleyen dönemlerde daha nitelikli suçlara yönelmektedir. Suç öğrenilmekte, çevredeki diğer bireylere öğretilmekte ve niteliği değişmektedir.
Erzurum ili ele alınarak yapılan çalışmada suça sürüklenen çocukların önemli bir kısmının çok çocuklu, göç neticesi il merkezine yerleşmiş ve gecekondu mahallelerinde yaşayan bireyler arasından geldiği gösterilmektedir.

•Türkiye’de gecekondu diye tabir edilen kavram köyden de kentten de farklı bir yapıyı oluşturmaktadır. Gecekondu mahalleleri olarak nitelenen ve genellikle şehirlerin varoş bölgelerini oluşturan bu toplumsal gruplarda suça yönelme ihtimali yapılan pek çok çalışmada da yüksek bulunmuştur.
•Gecekondu denilen yapıda, köy toplumu yapısının özelliklerinden olan, kuvvetli sosyal kontrol ortadan kalkmıştır. Hayatı idame ettirmenin zorluğu, aile bireylerinin hemen hepsinin çalışmasını ve eve para getirmesini zorunlu kılmaktadır. Azalan sosyal kontrolün yanı sıra, bireylerin kent yaşamına duydukları özenti; buna rağmen ulaşılmak istenilen yaşama ulaşma yollarının kısıtlı ve legal yolların da çoğunlukla tamamen kapalı olması, kırsaldan kente göç akabinde yaşanan hayal kırıklıkları gibi etmenlerin hepsi bireylerin ve özellikle de çocukların suça itilmesinde önemli faktörlerdir.
•Yukarıda da belirtildiği gibi Türkiye’de kırsaldan kente göç, Avrupa ülkelerinden daha farklı bir yapıda cereyan etmiştir. Sanayileşme tamamlanmadan başlayan göçler neticesi, istihdam olanakları bulamayan geniş kitleler kentlere gelmiş ve ancak büyük bir çoğunluğu vasıfsız gündelik işlerde çalışmak ya da hiç iş bulamayarak sosyal yardımlara muhtaç vaziyette bir hayat yaşamak zorunda kalmıştır.
•Günümüzde de durum olumlu yönde çok fazla değişiklik gösterememiştir. Özellikle son dönemde yaşanan ekonomik krizler, düzenli işlerde çalışan pek çok kişinin de işlerinden çıkartılmalarına ve yeni istihdam alanlarının oluşmasının engellenmesine neden olmaktadır. Gecekondu bölgelerinde yetişmekte olan ve zaten yeterli ve verimli eğitim imkânlarına sahip olamayan genç nüfus yaşanan ekonomik sorunlar ve işsizlik nedeni ile düzenli iş bulma şansını büyük oranda yitirmektedir. Vasıflı iş gücünün dahi iş bulmada zorlandığı bir dönemde, bu toplulukta legal yollardan ulaşılması toplumca meşru kabul edilen hedeflere ulaşma imkânının kısıtlı olması pek çok genç suç kabul edilen eylemlere yönelebilmektedir.
•Türkiye’de son yıllarda özellikle metropol şehirlerde yapılmaya çalışılan kentsel dönüşüm projeleri ve toplu konut uygulamaları, gecekondu mahallelerinde oluşması muhtemel suçlu alt kültürlerinin oluşmadan dağıtılması adına önemli bir çalışmadır. Bu sayede aynı suçlu alt kültürünü paylaşan ailelerden gelen gençler, şehrin değişik bölgelerine dağılmakta ve birbirlerinden etkilenmeleri önlenmeye çalışılmaktadır.

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Göçe neden olan etmenler aşağıdaki şıklardan hangisinde doğru olarak verilmiştir.
a) itici-iletici-belirleyici
b) itici-mali-çekici
c) itici-çekici-iletici
d) çekici-siyasi-idari
e) iletici-çekici-sınayi
2. İş gücü açığının karşılanması amacıyla aynı ya da yakın ülkeden mevsimlere dayalı olarak başta tarımsal üretim olmak üzere birçok farklı iktisadi faaliyet alanında gerçekleştirilen geçici göçlere ne ad verilir?
a) İradi göç
b) Dış göç
c) İç göç
d) Mevsimlik göç
e) Kitle göçleri
3. Aşağıdakilerden hangisi 1950’li yıllarda Türkiye’de başlayan göç hareketlerinin nedenlerinden sayılamaz?
a) Hızlı nüfus artışı
b) Tarımda makineleşme
c) Toprak dağılımının düzensizliği
d) Terör sorunu
e) Az da olsa başlayan sanayileşme hamlesi
4. Aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
a) Avrupa ülkelerinde ve Türkiye’de göçün temel nedenini etnik kaygılar oluşturmuştur.
b) Avrupa ülkelerinde göçler sanayi devrimi sonrasında doğan büyük iş gücü açığının kapatılması için yapılmıştır.
c) Türkiye’de 1950’li yıllarda yaşanan hızlı sanayileşme göçleri meydana getirmiştir.
d) Türkiye’de kırdan kente göç eden bireylerin kent yaşamına uyumu için 1950’li yıllarda önemli çalışmalar yapılmıştır.
e) Avrupa ülkelerinde yaşanan göç sonrası göç eden kitlelere istihdam sağlanması adına sanayileşme hamlesi başlatılmıştır.
5. Aşağıdakilerden hangisi kentin nitelikleri arasında sayılamaz?
a) Köylere göre nüfus yoğunluğu daha fazladır.
b) Pek az kişi tarımsal faaliyetler ile uğraşmaktadır.
c) Toplumsal roller açısından iş bölümü yapılmış ve profesyonelleşme sağlanmıştır.
d) Geniş aile olarak nitelendirilen aile yapısına sıklıkla rastlanır.
e) Bireyler hemen tüm temel ihtiyaçlarını kent içerisinde karşılayabilmektedirler.
6. Aşağıdaki ifadelerden hangileri doğrudur?
I. Kentleşme olgusu temelde fiziksel bir görünümü yansıtırken, kentlileşme, kent olarak tanımlanan fiziksel ortamı paylaşan bireylerin davranış biçimlerini ifade etmektedir.
II. Ekonomik bakımdan kentleşme çoğunlukla tarımsal alanda faaliyet göstererek bireylerin geçimlerini sağlamalarını ifade eder.
III. Akılcılığı duyguların önünde tutma, bilgi kaynaklarını etkin ve verimli kullanma sosyal manada kentlileşme olarak nitelendirilir.
IV. Estetik olarak kentlileşme, bireyin oturduğu konuttan başlamak üzere çevresel faktörlere önem vermesi ve güzelleştirmek istemesi, aynı zamanda kendisinin, giyim kuşamına ve lisanına da dikkat etmesi olarak nitelendirilir.
a) Sadece I
b) Sadece IV
c) I-II
d) I-IV
e) Tümü
7. Türkiye’de göç ve gecekondulaşma arasındaki ilişki için hangisi söylenemez?
a) Göç eden bireylerde kültürel farklılıklar neticesinde toplumsal yapıya karşı bir düşmanlık meydana gelmektedir.
b) Kentte kavuşulacağı sanılan refah ortamına erişilamemesi bireylerde hayal kırıklığı yaratmaktadır.
c) Göç eden bireylerden genç nüfus grubu üzerindeki hayal kırıklığının etkileri çok daha fazla olmaktadır.
d) Göç eden bireylere karşı kentteki nüfusun şiddetli bir direnci görülmüştür.
8. Aşağıdakilerden hangisi suça sürüklenen çocuklar için söylenemez?
a) Türkiye’de suça sürüklenen çocukların büyük bir kısmını erkekler oluşturmaktadır.
b) Suça sürüklenen çocukların işledikleri suçlar incelendiğinde mala karşı işlenen suçlar çoğunluktadır.
c) Suça sürüklenen çocukların önemli bir bölümü rehabilite edilerek suçtan uzaklaştırılmaktadır.
d) Suça sürüklenen çocukların çoğunluğu çok çocuklu ailelerden gelmektedir.
9. Aşağıdakilerden hangisi gecekondu denilen yapıyı tanımlamaktadır?
a) Gecekondu yapısı kırsal hayatın sağlam aile bağlarını taşımaktadır.
b) Gecekondu mahallelerinde yetişen genç bireyler tamamen kent yaşamını özümsemiştir.
c) Gecekondu mahallesinde yaşayan bireyler kente gelmiş olmaktan son derece mutludur.
d) Gecekondu denilen yapıda, köy toplumu yapısının özelliklerinden olan kuvvetli sosyal kontrol ortadan kalkmıştır.
10. Aşağıdakilerden hangileri çocukların suça sürüklenmesinde etkili olabilecek çözüm önerileri arasında gösterilebilir?
a) Kentsel dönüşüm projeleri ile gecekondu mahallelerinde yaşayan bireylerin topluma entegre edilmesi
b) İş olanaklarının artırılması suretiyle bireylerin legal yollardan geçimlerinin sağlanması
c) Çocuk ceza adalet sisteminin suça sürüklenen çocukları tekrar topluma kazandıracak şekilde dizayn edilmesi
d) Suça sürüklenen çocukların uzun süreli hürriyeti bağlayıcı cezalarla toplumdan tecrit edilmesi

Cevap Anahtarı: 1.C, 2.D, 3.D, 4.B, 5.D, 6.A, 7.D, 8.C, 9.D, 10.C
TÜRKİYE’NİN TOPLUMSAL YAPISI  ÜNİTE  11
Özet
Bir ülkede devlet, birçok hizmeti kendi toplumuna sunma görevini üstlenir. Bu hizmetlere başlıca; güvenlik, adalet, sağlık, eğitim gibi örnekler verilebilir. İşte bu hizmetlerin sunulduğu toplum da yine o ülkenin vatandaşları yani “halk” olarak nitelendirilmektedir.
Devamlı bir süreç ve bütünlük olarak karşımıza çıkan “toplumsal yapı” kavramı; örgütler, gruplar ve kurumlardan oluşur ve bireyler arası ilişkiler de bu bütünlük içinde şekillenir (Can, 2005:11).
Türkiye’de nüfusun, “genç” niteliğe sahip olmasından dolayı toplumda belirli ölçüde bir değişme gücü ve eylemlilik vardır. Öte yandan bu durum, bağımlılık oranını artırarak, çalışan nüfus üzerindeki ekonomik baskıyı ağırlaştırmaktadır.
Türkiye’de sosyal güvenlik ise hâlen yeterince yaygın değildir. Bu da, örgütlü sosyal güvenlik eksikliğinin getirdiği sıkıntıların, geleneksel yollarla aşılması sonucunu getirmiştir.
Kırsaldan kentsel yaşama geçiş formu olarak da kabul edilen “gecekonulaşma”, kırsaldan kopan insanların kentsel yaşamın parçaları olan sanayi ve kentsel örgütlenmeye tam olarak dâhil olamadığı bir yaşam şeklidir.
Erkeğin çok eşli evliliğinin ortadan kalkması ve kentleşmeyle birlikte birden çok kuşağın bir arada yaşadığı ataerkil ve kalabalık ailelerin sayısında azalma meydana gelmiştir.
Her ne kadar Cumhuriyet tarihinde defaten ihtilal ve darbelerle askerler ile seçilmiş ve atanmış bürokratlar arasındaki güç kayması normal algılanır hâle gelmiş olsa da özellikle 1980 sonbaharındaki tablo toplumun genelini etkilemesi bakımından “korkutucu” olarak ifade edilebilir.
Türkiye’de “vahşi kapitalizm” çerçevesinde sermaye birikimi oluşmuştur.
Geniş kitlelerin modern şekilde köleleşmesine, yoksullaşmasına dayanan bu sistem uzun sürememiştir. Yerini hem “laik – demokrasi”, hem “hukuk devleti” ve hatta “sosyal devlet” anlayışı almıştır.
Kaotik bir güçle tüm dünyayı etkilemekte olan “küreselleşme” sürecinin, temelde üç ayrı alanda etkisinin ortaya çıktığı görülmektedir (Zengingönül, 2005:1 – 22).
Küreselleşmenin üçüncü etkisi de; kültürel alandadır. Kültürel alandaki etkileri bakımından küreselleşme, birbirine zıt iki farklı nitelik taşımaktadır. Küreselleşmenin kültürel alandaki ilk etkisi; tüm dünyada tek tip bir “tüketim kültürü” geliştirmesidir.

•Türkiye'nin dünyadaki coğrafi konumuna, dünyanın ve toplumumuzun gelişme dinamiğine bakıldığında ilim ve teknolojinin meydana getirdiği çağdaş gelişmelerden ve değişmelerden etkilendiği açıktır. Türkiye hızla gelişerek sanayileşmeye, kalkınmaya çalıştığı, sahip olduğu doğal ve toplumsal potansiyelle daha ileriye doğru hızla bir değişme yaşamaktadır. Bu toplumsal değişme tüm olumlu ve olumsuz sonuçları ile yaşanırken suç türlerinde çeşitlenme ve suç sayısındaki artış çocuk ve genç suçluluğunda etkili olmaktadır. Dünyada meydana gelen gelişmelerden derinden etkilenmesi nedeniyle sanayileşme ve hızlı kentleşmenin sonucu olarak Türk toplum yapısı sürekli bir değişim içerisindedir.


DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerin hangisi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin niteliklerinden biri değildir?
a) Aydınlanma çağı ve sanayi devriminde tüm dünyaya öncülük etmiştir.
b) Ulus devletidir.
c) Dünyadaki tek laik ve demokratik Müslüman toplumudur.
d) Osmanlı devletinin mirasını batı kültürü ile birleştirebilmiştir.
e) Vatandaşı olan tüm bireyler Türk halkını oluşturmaktadır.

2. Aşağıdakilerden hangisi bir devletin kendi toplumuna sunma görevini üslendiği başlıca hizmetlerden biridir?
a) Güvenlik
b) Turizm
c) Kültürel mirasın devamlılığı
d) Haberleşme
e) Şehir planlaması

3. Aşağıdakilerden hangisi halk ve kamu kavramları arasındaki farktır?
a) Halk kavramı, bir ülke vatandaşlarının oluşturduğu toplumu, kamu ise devleti ifade eder.
b) Halk herhangi bir insan toplumunu, kamu ise belli bir devlet bünyesindeki toplumu ifade eder.
c) Halk sivil insanları, kamu ise resmi insanları ifade eder.
d) Halk, toplumun temelini oluşturur, kamu ise halkların birleşimiyle oluşur.
e) Halkın devamlılığı vardır.

4. Aşağıdakilerden hangisi erkek nüfusun kadın nüfusa göre kentlerde daha çok, kadınların ise kırsal alanda yoğunlaşmış olmasının sebeplerinden birisi değildir?
a) Kentteki doğum oranlarının farklı olması
b) Erkeklerin çalışmak için kente göç etmeleri
c) Evlenmemişlerden sadece erkeklerin göç edebilmelerinin kabul görmesi
d) Göç eden evli erkeklerin çoğunun sonrasında eşlerini yanlarına almamaları
e) Hiçbiri

5. Teknik mesleklerin en hızlı artan meslek grubu olmasının esas sebebi aşağıdakilerden hangisidir?
a) Sanayileşmenin toplumsal yapı içerisinde daha fazla yer almaya başlaması
b) Kadınların da iş gücü piyasasına dâhil olmaları
c) Teknik meslek liselerinin açılması
d) Yüksek ücret politikası
e) Tarım sektörünün kentsel yaşamda yerinin olmaması

6. Aşağıdakilerden hangisi gecekondulaşmanın getirdiği sorunlardan biri değildir?
a) Aile yapısında bozulma
b) Gelir dağılımı adaletsizliği
c) Sosyal sınıflaşma
d) Gerektiği gibi şehir planlaması yapılamaması
e) Kent toprağının gaspı

7. Aşağıdakilerden hangisi Osmanlı’ya göre Türkiye’de değişmemiştir?
a) Toplumun oluşturan en küçük yapı taşının aile olması
b) Miras paylaşımında eşitlik
c) Erkeğin çok eşli evliliği
d) Kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesi
e) Erkek hâkimiyeti
I. Küreselleşmenin temelinde iletişim alanındaki gelişmeler vardır.
II. Uluslararası sermaye kavramı küreselleşmeyle etkili bir hâle gelmiştir.
III. Tüm ülkeler küreselleşme sürecine uyum sağlamak için öz niteliklerinden ödün vermelidirler.
8. Yukarıdaki önermelerden hangi(leri) doğrudur?
a) I-II
b) I-II-III
c) II-III
d) I
e) II
9. Önceleri büyük şirketlerin elinde olan tarım sektörüne küçük tarımcılar nasıl dâhil olabilmişlerdir?
a) Herkesin üretim mallarına sahip olabilmesi ve devlet desteği
b) Ekonomik yapı kendi içerisinde dönem dönem şirket sahiplerinin değişmesi
c) Mal sahipliği sınırlandırması
d) Eğitim alanında teknolojinin sağladığı gelişmeler ve bilimsel yaklaşımlar
e) Sovyetler Birliğinin çöküşü sonrasında dünyaya egemen olmaya başlayan evrensel piyasa şartları
10. Aşağıdaki haber örneklerinin hangisi gelecekte siyasal açıdan Türkiye’nin gündeminde önemsenmez?
a) Bulgaristan özel timi, mafya ve uyuşturucu tacirleriyle mücadele etmek için ağır silahlarla operasyon eğitimi alıyor.
b) Suriye’deki katliam ve BM Güvenlik Konseyi’nin ayıbı
c) Amerika Birleşik Devletleri’nin Libya Büyükelçisi Christopher Stevens’in saldırıya uğrayan Trablus Büyükelçiliği’nden çıkarılırken canlı olduğu iddia ediliyor.
d) Mısır-İsrail sınırında çıkan çatışmada biri İsrail askeri olmak üzere 4 kişi hayatını kaybetti.
e) Türk Silahlı Kuvvetleri operasyon üzerine operasyon yapıyor.

Cevap Anahtarı: yok
ÇOCUK SUÇLULUĞU VE MEDYA  ünite 12
Özet  
Dijital medyanın sunduğu bu fırsat ve gelişmelerin yanında özellikle çocuklar ve gençler dijital medyanın zararlı içerik ve yayınlarına da maruz kalmakta ve gerekli tedbirler alınmadığında bu değişim çocukların ruh sağlığını bozarak onları suça kolaylıkla yöneltebilmektedir.
Özellikle sosyal medya kanalıyla çocuklar bazı risklerle karşıkarşıya kalmaktadır. Bu riskler başlıca siber zorbalık, cinsel istismar, kişisel güvenlik ihlalleri (ismi, adresi, vatandaşlık numrası vb.), cinsel içerikli mesajlaşma, internet bağımlılığı ve uyku bozuklukları şeklinde sıralanabilir.
Çocuk sosyal ağlar vasıtasıyla arkadaşlıklar edinebilir ve suç unsuru taşıyan eylemlere karşı sırf arkadaşı sempati duyuyor diye sempati duyabilir ve bu durum çocuğun suça yönelmesi adına ilk adım olarak değerlendirilebilir.
Medyada sık sık şiddet içerikli yayınlar yapıldığında çocuklar nazarında şiddet olgusu normalleşmekte ve çocuklar şiddeti modern toplumlarda olabilen olağan şeylerden farz edebilmektedirler.
İnternet kullanımı ile ilgili öne çıkan iki endişe bulunmaktadır: Bunlardan birtanesi internet bağımlılığı, bir diğeri ise sosyal uyumsuzluk denilen topluma yabancılaşma ve yalnızlaşmadır.
Deneysel ve ampirik yapılan çalışmalara ve araştırmalara göre çocuklar şiddet içeren video oyunlara çok fazla maruz kaldıklarında bu onların saldırgan olma eğilimlerini artırmaktadır.
Çocukların televizyondan olumsuz olarak etkilenmesi onların hangi sosyal-kültürel ortamlardan geldikleri, hangi programları daha çok seyrettikeri, kaç saat televizyon başında vakit geçirdikleri ve bulundukları yaşlara göre farklılık arzetmektedir.
Çocuların şiddete maruz kalma durumları, medya çeşidine göre farklılık arz etmektedir. Görsel medyada şiddete maruz kalma ve dolayısıyla suçluluk sergileme ile yazılı medyada şiddete maruz kalma etki yönünden farklı olmaktadır.
Siber zorbalık web sitesi veya mail yoluyla başka bir kullanıcıyı tehdit etme ya da utandıracak bir davranış sergileme olarak da tanımlanabilir. Siber zorbalık yaygın bir olay olup deprseyona, endişeye hatta intihara yol açabilir.
Sosyal statü bakımından alt sınıfta bulunan çocuklar bulundukları yerde yeterli imkânlar ve yüksek hayat standardı bulamadıklarında içinde bulundukları düşük sosyal statüyü amaçlarına ulaşmada engel görerek öfkeye kapılırlar. Bu durumdaki çocuklar toplumda var olan değerleri yıkarak suça yönelme eğilimi gösterebilirler.
Çevrimiçi chat ortamında çocuğun kendisi ile ilgili verdiği özel bilgiler, paylaştığı uygunsuz resimler ve faaliyetler, karşısındaki tanımadığı kötü niyetli kişiler tarafından aleyhlerinde art niyetli olarak kullanılabilir ve tehdit unsuru olarak çocukları suç işlemeye sevkedebilir.
Herkesin yoğun olarak seyrettiği zamanlarda televizyonlardaki programlarda ve filimlerde cinsel içerikli portreler çocukların da içinde oluğu ortamlarda yayınlanmakta ,izleyicilere sunulmaktadır. Bu programlardan da özellikle çocuklar ve gençler olumsuz olarak etkilenmektedir.
Son yıllarda özellikle gençler arasında alkol ve sigara bağımlılığının arttığı göz önünde bulundurulduğunda televizyon ve diğer görsel ve dijital medyanın madde bağımlılığıyla ilgil özendirici yayınlarının çocuklar üzerinde ne denli olumsuz tesirlerinin olduğu açıkça görülebilmektedir.

•Çocuk suçluluğu gerek gelişmiş gerekse de gelişmekte olan ülkeler için büyük bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. Özellikle teknolojinin gelişmesiyle birlikte medya araçları da gelişmiş ve çocukların hayatının vazgeçilmez bir parçası hâline gelmiştir. Eski medya (tv, radyo, magazin) ve yeni medya (İnternet, sosyal ağlar) her ne kadar çocuklar için birçok yararlı yayınlar sunmakta olsa da bunun yanında çocukların suç eğilimine sebep olabilecek birçok yayın ve uygulamalara sahiptir. Çocuk suçluluğu ve medya bölümünde çocukların medya araçlarını kullandıkları, özellikle de sosyal medya araçlarını çok sık kullandıkları yapılan araştırmalar ışığında vurgulanmıştır. Daha sonra medyanın çocuk suçluluğuna olan etkisi araştırılmış ve medyanın sık olarak şiddet içerikli yayınlarla çocukların suça eğilimlerine sebep olduğu sonucuna varılmıştır. Medyanın çocuk suçluluğuna sebep olabilecek eylemleri genel olarak; şiddet içerikli yayınlarla çocukları saldırgan hareket sergilemeye yönlendirmesi, erken yaşta cinsel ilişkiye girmeye özendirmesi, alkol, tütün ve yasa dışı ilaçlar kullanımını özendirecek içeriklerin mevcut olması, internet bağımlılığı ve siber zorbalığa yönlendirmesi şeklinde sıralanabilir. Çalışmanın sonuç bölümünde de çocuk suçluluğunun önüne geçilmesinde en önemli rolün ebeveynlere düştüğü, medya okuryazarlığının ders müfredatlarına dâhil edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.


DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi sosyal medya kanallarıyla çocukların karşılaşabileceği risklerdendir?
a) Siber Zorbalık
b) Cinsel içerikli yayınlar
c) Kişisel güvenlik ihlalleri
d) Uyku bozuklukları
e) Hepsi
2. Medyadaki şiddet içerikli yayınların azaltılması konusundaki karşı direnç en fazla kim tarafından sağlanmaktadır?
a) Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu
b) Medya Kuruluşları
c) Özel sektör
d) Kamu sektörü
e) Vatandaş
3. Aşağıdakilerden hangisi daha interaktif özelliği olduğundan dolayı çocukları şiddete daha fazla yönlendirmektedir?
a) Şiddet içerikli video oyunları
b) Şiddet içerikli çizgi filmler
c) Şiddet içerikli diziler
d) Şiddet içerikli reklamlar
e) Hiçbirisi
4. “Web sitesi veya mail yoluyla başka bir kullanıcıyı tehdit etme ya da utandıracak bir davranış sergileme “ ifadesi aşağıdakilerden hangisini tanımlamaktadır?
a) Online dolandırıcılık (Kredi kartı vb.)
b) Web sitesinin başkaları tarafından ele geçirilmesi (Hacking)
c) Cinsel istismar
d) Siber zorbalık (cyber-bullying)
e) Hiçbiri
5. Yapılan araştırmalara göre aşağıdakilerden hangisi medya kanalıyla yayınlanan film ve dizilerde en çok konu edilen kötü alışkanlık ve fiillerdendir?
a) Alkol kullanımı
b) Tütün ürünlerinin kullanımı
c) Uyuşturucu kullanımı
d) Hırsızlık
e) Hiçbiri
6. Çocukların medya araçlarını kullanarak suça bulaşmasını önlemek için alınması gereken tedbirlerden aşağıda belirtilenlerden hangisi öncelikli olarak sorumlu olması gereklidir?
a) Toplum
b) Ebeveyn
c) Vakıflar
d) Devlet
e) Özel kuruluşlar
7. ....“Topluma zarar verdiği ya da toplum için tehlikeli olduğu yasa koyucu tarafından kabul edilen ve belirtilen eylem, davranış ve hareketlerdir” Aşağıdakilerden hangisi .... yerine geçmesi gereken ifadedir?
a) Kabahat
b) Müeyyide
c) Ceza
d) Suç
e) Hiçbiri
8. Anomi teorisi aşağıda belirtilen isimlerden hangisine aittir?
a) Durkeim
b) Merton
c) Marks
d) Engels
e) Hiçbiri
9. Aşağıda belirtilen medya araçlarından hangisi dağınık bir yapıya sahip olduğundan çocuklar üzerinde oluşturacağı riskler daha fazladır?
a) Gazete
b) Radyo
c) Televizyon
d) İnternet
e) Hiçbiri

10. Sosyal etkileşimlerin olduğu online sistemlerde fikirler, davranışlar ve yeni teknolojiler salgın gibi yayılma özelliğine sahiptir. Sosyal ağlardaki bu “etkileşim” üç şekilde açıklanmaktadır. Aşağıdakilerden hangisi sosyal ağların sahip olduğu özelliklerdendir?
a) Etki (influence)
b) Benzer eylemlerden dolayı kurulan ilişki (homophily)
c) Çevre (environment)
d) Sadece a ve b şıkları
e) a, b ve c şıkları

Cevap Anahtarı: 1.E, 2.B, 3.A, 4.D, 5.A, 6.B, 7.D, 8.A, 9.D, 10.E

TÜİK İSTATİSTİKLERİ ÇERÇEVESİNDE TÜRKİYE’DE ÇOCUK SUÇLULUĞUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ
Ünite 13
Özet
Bireyin kendi içerisinde oluşturduğu öz kontrol onun suç işlemesini engelleyecek bir set olabilir. Ailenin çocuk üzerinde uyguladığı denetim “dolaylı kontrol” iken bireyin kendi içerisinde oluşturduğu öz kontrol “doğrudan kontroldür.”
11 yıllık dönemde ülkemiz çocuklarının güvenlik birimleriyle ilişkisi akıl almaz derecede artmıştır. 2000 yılından 2011 yılına sayı neredeyse 6 kat artmıştır.
Suç isnadı ile gelen veya getirilen çocuklara bakıldığında ergenlik dönemi olan 15-17 yaşları arasında yoğunlaşmaktadırlar.
Yapılan bir çalışmada ceza infaz kurumundaki çocukların yaşları incelediğinde yaklaşık % 80’inin 16-17 yaşında yani ergenlik çağında olduğu tespit edilmiştir.
Ergenlik çağında dikkat edilmesi gereken başka bir husus da diğer yaş gruplarında çok az olan ancak ergenlik döneminde en çok işlenen ilk üç suçtan biri olan uyuşturucu madde kullanmak, satmak ve satın almak suçudur.
Ergenlik dönemi başlamadan özellikle ceza sorumluluğunun olmadığı ve çok az olduğu 12-14 yaş aralığında çocukların genellikle mala karşı suçlar işlediği görülmektedir.
Çocukların çok büyük çoğunluğunun ilköğretim mezunu ve altı eğitim seviyesine sahip olduğu görülmektedir. Bu durum eğitim seviyesi ve suça sürüklenme arasında bir korelasyonun olduğunu gösterebilir.
Bitkisel kökenli ya da sentetik olup, merkezî sinir sistemini etkileyerek fiziksel ve/veya ruhsal bağımlılık hâllerine yol açan ve tutku yaratan bütün maddeler uyuşturucu madde sayılır.
2000 yılından 2011 yılana gelene kadar hem suça sürüklenen çocuk sayısında hem de suça sürüklenen çocuklardan uyuşturucu kullananlarda yüksek oranlarda bir artış yaşanmıştır.
2008 yılında da 2011 yılında da suça sürüklenerek gelen veya getirilen çocukların yaklaşık üçte ikisinin isnat edilen suçu tek başına işlemediği görülmektedir. Verilerde dikkat çeken bir husus da, çocukların çoğunlukla isnat edilen suçu bir başka çocukla planlamadan işlemiş olmasıdır.

•Çalışmada ülkemizdeki çocuk suçluluğunun durumu açıklanmaya çalışılmıştır. Bunun için TÜİK’in güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocuk istatistikleri kullanılmıştır. 2000 yılından 2011 yılına kadar güvenlik birimlerine gelen veya getirilen toplam çocuk sayısında çok yüksek seviyelerde artış yaşanmıştır. Aynı artış suç isnadıyla gelen çocuklarda da yaşanmıştır. Mağduriyet sebebiyle gelen veya getirilen çocukların sayısında önemli bir seviyede artış söz konusudur.
•Bölümde bir durum tespiti yapmak amaçlanmıştır. Eldeki veriler ülkenin çocuk suçluluğu açısından yıllar geçtikçe kötüye gittiğini göstermektedir. Suç isnadıyla gelen bu çocukların genellikle ergenlik çağında olduğu, eğitim seviyesinin düşük olduğu, parçalanmış ailelerden gelmediği ve çoğunlukla isnat edilen suçu tek başına işlemediği tespit edilmiştir. Suç isnadıyla gelen çocuklarda 2000 yılından 2011 yılına kadar uyuşturucu madde kullanımında yüksek seviyelerde bir artış yaşanmıştır.
•Sapkınlık, ister gelenek ihlali çerçevesinde, ister damga kurgusu çerçevesinde olsun, durmadan değişen, mutlak ve uçucu bir kavramdır. Sapkın hareketin asıl nedeninin, kişiliğin oluştuğu toplumsal şartlarda, sosyalleşme sürecinde, kişiliğe ait subjektif unsurlarda, dış etkenlerde ve sapıcı tipteki davranışı fiilen yaratan şartlarda aranması gerekmektedir.
•Suçu tanımlamak gerekirse, “topluma zarar verdiği ya da tehlikeli olduğu kanun koyucu tarafından kabul edilen ve belirtilen eylem”dir.
•Hukuksal açıdan bakıldığında TCK’ya göre suç, toplumsal ve kültürel koşulların, bireyin toplum içinde yürürlükte bulunan yasalara karşı gelmek ve bu davranışın sonucu olarak o yasaların ceza müeyyidelerinin konusu olmaktır.
•Her suç ve suçluluk türüne ilişkin toplumsal sorunlar vardır. Suç ve suçluluğun soyut bir hukuk sorunu olmadığı, suçlunun insani ve toplumsal özelliklerinden sıyrılamayacağı, suçun soyut bir eylem değil, sosyal bir fenomen olduğu bugün yadsınamaz gerçeklerdendir.
•Suç, insanların toplu olarak yaşamasıyla ortaya çıkmıştır ve o günden bugüne kadar her toplum ve dönemde farklı şekillerde kendisini gösteren bir sorun olmuştur. Suç, toplumun her kesiminde görülen, geneli kapsayan bir sorundur. Çocuk suçluluğu da bu sorunun bir parçasıdır. Bilim adamlarının bazıları bu sorunun sebeplerini sosyolojik olarak görürken bazıları ekonomik olarak ele almış, bazıları ise sorunu insan psikolojisiyle ilişkilendirmiştir. Ayrıca suç sorununu kültür, kişisel özellikler ve kalıtım ile açıklamaya çalışan bilimsel çalışmalar da mevcuttur. Bunlarda sebep olarak, çocuk yaşta ailede toplumda, arkadaş çevresinde veya eğitim döneminde edinilen olumsuz tecrübelerin sonucu olarak ortaya çıktığını ifade etmişlerdir.
•Toplum içerisinde yerini alan bireyin, sağlıklı bir sosyalleşmeyle çocukluk döneminde gerek sapma davranışlarına gerekse suçlu davranışlarına yönelme ihtimali azalacak hem de daha az sorunları olan birey olabilecektir. Bu dönemlerin her birinin sağlıklı geçirilmesinde başta aile olmak üzere, eğitimcilerin, arkadaş çevresinin ve içinde yer aldığı toplumun diğer fertlerinin payının ne kadar büyük olduğu ise tartışmasız herkesçe kabul edilen bir gerçektir.


DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocuklarla ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
a) Son on yıllık dönemde hep artış grafiği göstermiştir.
b) Son on yıllık dönemde azalma göstermiştir.
c) Son on yıllık dönemde artış veya azalma göstermemiştir.
d) Son on yıllık dönemde artarak azalarak dalgalı bir grafik göstermiştir.
e) Son on yıllık dönemde ilk üç yıl artmış sonraki yıllarda azalma göstermiştir.
2. Suç isnadıyla güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocuklarla ilgili olarak verilen aşağıdaki bilgilerden hangisi doğrudur?
a) 2000 yılından itibaren üç yıl azalmış sonra artış göstermiştir.
b) 2000 yılından itibaren ilk 4 yıl artmış sonraki iki yıl azalmış sonraki yıllarda da artmıştır.
c) 2000 yılından itibaren son iki yıl hariç hep azalmıştır.
d) 2000 yılından itibaren her yıl azalmıştır.
e) 2000 yılından itibaren sürekli artmıştır.
3. Son on yıllık süreçte mağduriyet sebebiyle güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocuk sayılarıyla ilgili olarak hangisi doğrudur?
a) Son iki yıl içerisinde artış göstermiştir, ancak önceki üç yıllık dönemde azalma göstermiştir.
b) Son iki yıl içerisinde azalma göstermiştir.
c) İlk iki yılda artış göstermiş, ancak sonraki dört yıl aynı kalmıştır.
d) On yıl boyunca hep artış göstermiştir.
e) On yıl boyunca hep azalma göstermiştir.
4. Son on yıllık süreçte suç isnadıyla güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların yaş gruplarıyla ilgili olarak hangisi doğrudur?
a) Çoğunluğu 11 yaşın altındadır.
b) Çoğunluğu 12-14 yaş grubundadır.
c) En az çocuk 15-17 yaş grubundadır.
d) En az çocuk 12-14 yaş grubundadır.
e) En az çocuk 11 yaşın altındaki gruptadır.
5. Son on yıllık süreçte suç isnadıyla güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların eğitim durumlarıyla ilgili olarak hangisi doğrudur?
a) Çoğunluğu yüksek okul mezunudur.
b) Çoğunluğu lise mezunudur.
c) Çoğunluğu ilköğretim mezunu ve altı eğitim seviyesine sahiptir.
d) Çoğunluğu lise terktir.
e) Çoğunluğu okuma yazma bilmemektedir.
6. Son on yıllık süreçte suç isnadıyla güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocuklar kimlerle birlikte yaşamaktadır?
a) Öz annesi ve üvey babasıyla
b) Öz babası, öz annesi ve kardeşleriyle
c) Öz babası ve üvey annesiyle
d) Kardeşleriyle birlikte
e) Öz annesi ve kardeşleriyle
7. 2000 yılından itibaren suç isnadıyla güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocuklardan uyuşturucu kullananların oranlarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
a) 2000 yılından 2003 yılına kadar azalma göstermiştir.
b) İlk sekiz yıl azalma göstermiştir.
c) 2000 yılından itibaren azalma göstermiştir.
d) 2000 yılından itibaren hep artmıştır.
e) İlk yıl artmış sonra hep azalmıştır.
8. 2008 ve 2011 yılları değerlendirildiğinde suç isnadıyla güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların suçta iştirak durumlarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
a) Çoğunluğu isnat edilen suçu tek başına işlemiştir.
b) Çoğunluğu isnat edilen suçu planlayarak birden fazla kişiyle işlemiştir.
c) Çoğunluğu isnat edilen suçu planlamadan birden fazla kişiyle işlemiştir.
d) Planlamadan birden fazla kişiyle isnat edilen suçu işleyen azınlıktadır.
e) Planlayarak birden fazla kişiyle isnat edilen suçu işleyen çocuk yoktur.
9. 2011 yılı değerlendirildiğinde suç isnadıyla güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların suçta iştirak durumlarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
a) Çoğunluğu isnat edilen suçu yanında başka bir yetişkinle birlikte işlemiştir.
b) Çoğunluğu isnat edilen suçu yanında bir yetişkin ve bir çocukla birlikte işlemiştir.
c) Çoğunluğu isnat edilen suçu tek başına işlemiştir.
d) İsnat edilen suçu yanında başka bir yetişkinle birlikte işleyen çocuk yoktur.
e) Çoğunluğu isnat edilen suçu yanında başka bir çocukla birlikte işlemiştir.
10. Güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocuklarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
a) 2000 yılından 2011 yılına kadar suç isnadıyla gelen veya getirilen çocukların sayısı artış göstermiştir.
b) 2000 yılından 2011 yılına kadar suç isnadıyla gelen veya getirilen çocuklar artış göstermemiştir.
c) 2000 yılından 2011 yılına kadar suç isnadıyla gelen veya getirilen çocuklar sayısı sabit kalmıştır.
d) 2000 yılından 2011 yılına kadar suç isnadıyla gelen veya getirilen çocuklar artış göstermiş ancak mağdur olarak gelenlerde azalma görülmüştür.
e) 2000 yılından 2011 yılına kadar suç isnadıyla ve mağdur olarak gelen veya getirilen çocukların sayısı azalma göstermiştir.

Cevap Anahtarı: 1.A, 2.E, 3.D, 4.E, 5.C, 6.B, 7.D, 8.C, 9.E, 10.A

ÇOCUK SUÇLULUĞUNUN ÖNLENMESİ ünite 14
Özet
Bireylerin geleneksel sosyal düzene bağları ne kadar güçlüyse, suç davranışının ortaya çıkma olasılığı da o kadar az olacaktır.
Aile içerisindeki sıkıntılar, aile içi ilişkilerde yaşanan travmalar, ailenin-toplumun kültürünü oluşturan temel değerlerden uzaklaşmalar, aile birlikteliğini parçalayan bencil sapmalar, ailenin ritüellerinden uzaklaşmalar; aile bireylerini, özellikle de çocukları, gençleri kısa bir süreçte suça doğru sürüklemeye başlar.
Suçluluk olgusuyla mücadelede esası oluşturan nokta, suçun işlenmeden önce önlenmesidir. Bu ise toplum içindeki suç kaynaklarının kurutulması, suçun oluşumuna etki eden faktörlerin bertaraf edilmesiyle mümkün olabilir.
Arkadaşlık ilişkilerinin, çocuğun düşünce ve duygu yönünden gelişimiyle ve toplumsal özellik kazanmasında önemli rolü vardır.
Çocuk suçluluğu kontrol ve önleme çalışmalarının temel aktörlerini, toplum, suçlu, sosyal aile, okul, sosyal hizmetler, polis ve ceza-adalet sistemi gibi kontrol kurumları teşkil etmektedir.
Çocuk suçluluğunun her geçen gün daha fazla artması, çocuk suçluluğu ile mücadele eden kurumların bir koordinasyon içerisinde görev yapmalarını zorunlu hale getirmektedir.
Türkiye’nin de altına imza attığı Çocuk Hakları Sözleşmesi çocuklarla ilgili alınacak her türlü karar ve uygulamada çocuk için en iyi ve doğru olanın ve çocuğun yüksek yararının gözetilmesini esas almaktadır.
Çocuk suçluluğunun önlenmesi suçun önlenmesinin özlü bir ögesidir. Gençler toplumda yasaya uygun ve yararlı etkinliklere kendilerini adayarak, bu tavra ve insancıl görünümlü bir yaşama uygun uğraş edinerek, suç üretmeye yönelik olmayan bir anlayış kazanabilirler.
Çocuk suçluluğunu önlemede yerel topluluk hizmet ve programlarının özellikle klasik tipte hiçbir hizmetin bulunmadığı yerlerde işlerlik kazanması ve toplumsal denetimin klasik çarelerine en son çare olarak başvurulması uygun olur.
Toplumsallaştırma ve bütünleştirme süreci içinde eksiksiz olarak, eşit partner olarak tanınmaları gereken çocuk ve gençlerin kişisel öz güven ve mutluluklarına gereken dikkat ve önemin gösterilmesi zorunludur.
Bir yandan, istikrarlı ve huzurlu bir aile ortamı yaratılmadığı, öte yandan toplumun ana-babaya gerekli yardımı sağlama çabaları başarısızlığa uğradığı ve bu bakımdan geniş aile çevresine de güvenilmeyeceği zaman ikame aile ocaklarına (koruyucu ya da evlat edinen ebeveyn) başvurma öngörülmelidir.
Devlet tüm gençlerin resmî eğitime alınmalarını sağlamak yükümlülüğü altındadır.
Gençlere ve ailelerine, hukuku olduğu kadar, yasa karşısında haklarını ve sorumluluklarını ve evrensel değerler sistemini, özellikle Birleşmiş Milletler Belgeleri’ni tanıtmak gerekir.
Yerel toplumun “sosyal tehlike” durumundaki çocuklar için toplumsal gelişme, eğlenme ve dinlenme donanımı ve özel sorunlar için verilmeye hazır hizmetler merkezleri gibi gençlere toplumsal destek sağlayacak çok çeşitli araçları ortaya koyması, varsa bunları takviye etmesi gerekir. Bunu yaparken bireyin haklarını gözden uzak tutmamalıdır.
Genelde kitle iletişim ve özelde de televizyon ve sinemayı pornografi, uyuşturucu ve şiddete az yer vermeye, şiddet ve istismarın sunumunu çocuk için olumsuz açıdan vermemeye, özellikle çocuklar, kadınlar ve kişisel ilişkiler söz konusu olduğunda gurur incitici ve aşağılayıcı sahnelerin gösterilmesinden kaçınmaya ve eşitlik ilkelerini ve eşitliğe dayanan örnekleri işlemeye yönlendirmelidir.
Hükûmetler, mağduru çocuklar olan aile içi kavga ve şiddeti bertaraf etmek ve çocuklara hakkaniyete uygun muamele edilmesini sağlamak için ceza hukuku sisteminin içinde olsun olmasın önlemleri ve stratejileri tasarlamaya, işlemeye ve uygulamaya başlamalı ya da bu etkinlikleri sürdürmelidir.
Gençlerin daha sonradan suça, lekeli ve ezik bir yaşama itilmelerini önlemek için bir yetişkin tarafından işlendiğinde suç niteliğinde kabul edilmeyen ya da ceza konusu olmayan fiiller bir genç tarafından işlenirse yaptırıma bağlanmamasını öngören yasal metinler kabul edilmelidir.
Çocuk suçluluğu, suçluluğun önlenmesi ve çocuklar için yargı konusunda projeler, programlar, etkinlikler ve girişimler için bilgilendirmeyi, deneyim kazanmış uzmanlık alışverişini; ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde yoğunlaştırmak gerekir.

•Toplumun huzur ve güven içerisinde olması, suç olgusu daha oluşmadan suçun oluşmasını önleyebilmek, suça iten nedenleri ortadan kaldırmak, hatta proaktif bir yaklaşımla suça temel teşkil edebilecek faktörlere yönelik kapsamlı önlemler almak ile mümkün olabilecektir.
•Aile, toplumun en küçük yapı taşıdır. Aile içerisindeki sıkıntılar, aile içi ilişkilerde yaşanan travmalar, ailenin-toplumun kültürünü oluşturan temel değerlerinden uzaklaşmalar, aile birlikteliğini parçalayan bencil sapmalar, ailenin ritüellerinden uzaklaşmalar; aile bireylerini, özellikle de çocukları, gençleri kısa bir süreçte suça doğru sürüklemeye başlar. Bu nedenle en başta toplumun esası olan aileden başlayarak, ailenin birlik ve bütünlüğünü destekleyen, aile içi ilişkileri iyileştirebilecek, kültürel temel değerlerindeki yaraları sarabilecek politikalar üretilmelidir.
•Suç önleme genel bir ifadeyle; "suçun risk faktörlerinin ortadan kaldırılması veya suça karşı koruyucu faktörlerin etkinleştirilmesi" şeklinde tanımlanabilir. Alınacak önlemler, hem bireysel düzeyde hem de toplumsal ve kurumsal düzeyde olabilir. Çünkü herkes bir ailenin, bir toplumun, bir iş yerinin veya bir okulun üyesidir. Ayrıca suçun önlenmesinde bireylerin, toplumun ve kurumların birbirine destek olması gerekir.
•Hem yetişkinler için hem de çocuklar için suçla mücadele etmenin en etkin yolu; suçun oluşumuna engel olmak, yani önleyici etkinlikler düzenlemektir. Bireyi suça iten etmenler üzerinde titizlikle çalışma yapılarak gerekli önlemler ve ıslah çalışmaları yapılabilirse, çocuğun suça sürüklenmesi engellenebilir.
•Çocuk Suçluluğunun Önlenmesine İlişkin Birleşmiş Milletler Yönlendirici İlkeleri (Riyad İlkeleri)’inde; “…Çocuk suçluluğunu önlemede yerel topluluk hizmet ve programlarının özellikle klasik tipte hiçbir hizmetin bulunmadığı yerlerde işlerlik kazanması ve toplumsal denetimin klasik çarelerine en son çare olarak başvurulması uygun olur…” denilmekte, genel önlemler başlığıyla ifade edilen kısımda “…Çocuk suçluluğunun önlenmesinde el birliği ile yürütülen etkinliklerin düzene konması için, özel sektöre, hedef topluluğun ileri gelenlerine ve çalışma sorumlularından, çocuklara gösterilecek ihtimamdan sorumlu kuruluşlara ve keza yargı kademelerine çağrı yapmak suretiyle merkezî iktidar, ara yönetimler (eyalet, federe devlet, bölge ve il yönetimleri), yerel yönetimler arasında karşılıklı disipline dayalı sınırlı bir iş birliği…” yapılmasına vurgu yapılmaktadır. Ayrıca yine yerel toplum başlığıyla ifade edilen kısımda “…Yerel toplumun “sosyal tehlike” durumundaki çocuklar için toplumsal gelişme, eğlenme ve dinlenme donanımı ve özel sorunlar için verilmeye hazır hizmetler merkezleri gibi gençlere toplumsal destek sağlayacak çok çeşitli araçları ortaya koyması, varsa bunları takviye etmesi gerekir. Bunu yaparken bireyin haklarını gözden uzak tutmamalıdır… Yerel gençlik kuruluşları yapılandırılmalı, varsa bunlar güçlendirilmeli ve bunlara toplumsal sorunların izlenmesi ve yönlendirilmesi işlevinde tam bir katılımcı statüsü kazandırılmalıdır. Bu örgütlenmeler toplu hayır etkinlikleri, özellikle yardım gereksinimi olan gençler yararına projeler üretme girişimine özendirilmelidir…” denilerek sosyal tehlike durumunda olan çocuklar için uygun toplumsal desteğin sağlanması yönünde yapılması gerekenler ifade edilmiştir.
•Bununla birlikte Araştırma, Politika Geliştirme ve İş Birliği başlığı altında; “…Çocuk suçluluğunun önlenmesi konusunda yasal mevzuatın uygulanıp yaşama geçirilmesi, suçlu çocukların kaldığı infaz kurumlarının çocukların yeniden topluma kazandırılması doğrultusunda iyi organize edilmesi, tahliyesinden sonra çocuğa iş olanaklarının sağlanması, çocuk suçluluğunun yoğun olduğu bölgelerde, o bölgenin yerel yönetimleri ve halkı tarafından oluşturulacak ve çocuk suçluluğu ile mücadele edecek örgütlerin kurulması ile belirli ölçüde çözümlenebilecektir. Çocuk suçluluğunu önlemek amacıyla girişilecek faaliyetin çocukla doğrudan doğruya ilişkide bulunan çevreden başlaması gerekir…” denilmek suretiyle suça sürüklenen çocuklara ilişkin olarak yerel yönetimlere çocuğun yeniden topluma kazandırılması yönünde çocuk suçluluğu ile mücadele edecek örgütlerin kurulması ve çocuğa en yakın birimlerce önleyici tedbirlerin alınması gerektiği önerilmiştir (Riyad İlkeleri, 1990).

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi çocuk suçluluğunu önlemede etkili olan faktörlerdendir?
a) Aile içi ilişkiler
b) Güvenlik güçlerinin yaklaşımı
c) Çevresel koşullar
d) Ceza-infaz Sistemi
e) Hepsi

2. Aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
a) Önleyici etkinlikler, suç oranlarının artışını sağlar.
b) Suçla mücadele etmenin en etkin yolu; suçun oluşumuna engel olmak, yani önleyici etkinlikler düzenlemektir.
c) Suçla mücadele edilemez.
d) Sadece suç işlendiğinde bireyin cezalandırılması suç oranlarını azaltır.
e) Çocuk suçluluğunu önlemede ailenin etkisi yoktur.

3. “Suçun risk faktörlerinin ortadan kaldırılması veya suça karşı koruyucu faktörlerin etkinleştirilmesi” şeklindeki tanımlama aşağıdakilerden hangisine aittir?
a) Suç soruşturması
b) Suç incelemesi
c) Suç önleme
d) Suç işleme
e) Suç duyurusu
4. Aşağıdaki ifadelerden hangisi Çocuk Polisinin görevlerindendir?
a) Çocuğun cinsel faaliyet için kandırılması veya zorlanmasını, fuhuş veya pornografik nitelikli gösterilerde ve malzemede kullanılarak sömürülmesini önleyici çalışmalar yapmak
b) Çocuğa karşı ve çocuk tarafından suç işlenmesini önleyici çalışmalar yapmak
c) Hakkında ıslah veya tedavi tedbiri alınan çocukları mahkeme kararında belirtilen kuruluşa veya kişilere teslim etmek
d) Uçucu, uyuşturucu ve psikotrop madde kullanan veya kullandığından şüphe edilen çocuğu sağlık kuruluşu veya rehabilitasyon merkezine teslim etmek, çocuğun korunmasının sağlanması için konu hakkında İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne bilgi vermek
e) Hepsi

5. Aşağıdakilerden hangisi aile bireylerini, özellikle de çocukları, gençleri kısa bir süreçte suça doğru sürüklemeye başlar?
a) Aile içi ilişkilerde yaşanan travmalar, sıkıntılar
b) Aile içindeki sevgi-saygı ortamı
c) Aile olarak seyahat etmek, tatile çıkmak
d) Aile bağlarının güçlü olması
e) Hiçbiri

6. Riyad İlkeleri aşağıdaki alanlardan hangisi ile ilgilidir?
a) Sınır güvenliği
b) Seyahat özgürlüğü
c) Protokol kuralları
d) Çocuk suçluluğu
e) Çocuk sağlığı

7. Aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
a) Çocuk suçluluğu önlemede kurumlar arası iş birliği çok önemlidir.
b) Ailenin-toplumun kültürünü oluşturan temel değerlerinden uzaklaşmalar çocuğu suça doğru sürükler.
c) Çocuk suçluluğu ile mücadele sadece polisin görevi değil, tüm ilgili kurumların da görevleri arasındadır.
d) Aile birlikteliğini parçalayan bencil sapmalar, ailenin ritüellerinden uzaklaşmalar çocuğu suça sürükler.
e) Hepsi

8. Aşağıdakilerden hangisi çocuk suçluluğunun önlenmesinde yönlendirici olan Riyad İlkeleri’ne uygun değildir?
a) Eğitim sistemlerinin, ana-baba, gençlerin etkinlikleriyle ilgilenen yerel topluluk örgütlenmeleri ve kuruluşlarla iş birliği araması gerekir.
b) Ailede çocuğun yararı düşünülmez, yetişkinlere öncelik verilir.
c) Yönlendirici ilkeleri uygulamaya geçirmek için tüm önleme programı ulusal adalet sistemlerine, uygun olarak, küçük çocuklardan başlayarak gençlerin esenliğine yönelik olmalıdır.
d) Hiçbir çocuk ya da genç, evde, okulda ya da başka yerlerde sert ve aşağılayıcı ceza ve ıslah tedbirlerinin konusu olmamalıdır.
e) Kitle iletişim araçları, gençlerin toplumdaki olumlu rolünü belirginleştirmeye özendirmelidir.
9. Aşağıdaki kurumlardan hangisi çocuk suçluluğunu önlemede doğrudan katkı sağlamaz?
a) Emniyet
b) SHÇEK
c) Banka
d) Okul
e) Aile
10. Aşağıdakilerden hangisi çocuk suçluluğunun önlenmesinde katkı sağlayabilecek bir proje örneği değildir?
a) Sportif faaliyetler projesi
b) Okul polisliği projesi
c) Risk altındaki çocukların rehabilitasyonu ve mesleki eğitim ve istihdamı projesi
d) Yemek tarifleri projesi
e) Haydi çocuklar okula projesi

Cevap Anahtarı: 1.E, 2.B, 3.C, 4.E, 5.A, 6.D, 7.E, 8.B, 9.C, 10.D








Previous Post
Next Post
Related Posts

0 yorum: